Top
10/03/2023

BENCE KUTLAMA DEĞİL HATIRLAMA

Dünyanın en renkli, en deli, en duygusal, en zarif, izlemeye, seyretmeye değer varlığından - kadından bahsetmek istiyorum bu günün hatırına, sayfalarca! Sıkıp kelimelerin boğazını, cümleleri bağırta bağırta! Sırtına dünyalar yüklenen, ayaklarının altına cennet serilen, sevgi nedir en iyi bilen, gösteren o kadından; Annenden, kardeşinden, eşinden, yârinden!

O kadın var ya; Yapışır gururuna sımsıkı, feda eder geri kalanı! Acıları aşsa da boyunu, sesini çıkarmaz, zarafetini bozmaz. Mahvolmuş olsa da hayatı, pişmanlık cümleleri dönüp durmaz dilinde. Sustuğunda bile çok şey anlatabilir gözleriyle. Ve susmuş bir kadının sessizliği, sağır edici olabilir çok kere!

O kadın var ya; Hep bir şeyler olur ona! Bir imzayla yıllardır sahip olduğu soyadı değişir mesela. Bir gecede ‘kız’ iken ‘kadın’, kocası gidince ‘dul’ oluverir. Küfürde cinsel objedir kadın, kırsalda çocuk gelin. Uğruna ölünendir de, her gece dövülen de!

Yediği yemekle değil gördüğü sevgiyle doyar o kadın! Aldığın hediyeyle değil verdiğin güvenle yaşar. Öptüğün dudakla değil dokunduğun ruhla mutlu olur. Onu anlamıyorum diyorsan, bil ki o, sözleriyle değil gözleriyle konuşuyordur!

Bir şey diyeyim mi; Ağlayarak uyuyan o kadın var ya, evet çaresizdir ama gözyaşlarını silerek uyanıyorsa işte o zaman tehlikelidir. Akan yaşlarını, yastığıyla paylaşan ve onları tek başına silmek zorunda kalan kadının, kimseye eyvallahı yoktur artık! Üzülmüştür ama hayat da büyütmüştür onu. Alışmıştır yalnızlığa, tek başına ayakta durmaya. Yarası ne kadar derin olsa da, acısı göğüs kafesinden taşsa da, çalışır dışarıya çaktırmamaya, ne olursa olsun kuyruğu hep dik tutmaya!     

O kadın var ya; İsterse bir şeyi gerçekten, ne olursa olsun alır onu; Ya gözünüzü boyayarak ya da oyarak! En akılısı da olsa, deli bir yanı vardır çünkü. E olsun, kadının delisi makbuldür zaten; Deli gibi seveni, deli gibi öpeni, deli gibi içeni, içine çekeni!

Kahkahaları prangalı değildir, hayalleri de tutsak, tabi canını yakanlara karşı olanları saymazsak. Kıskandım demez mesela o kadın, burnundan fitil fitil getirir adamın. Affettim dese de bilin ki asla unutmaz. Yani ha mayına basmışsınız ha damarına, ikisi de aynıdır- yaşatmaz!

Alnından öpülsün ister o kadın, dudak izin teninde değil kaderinde kalsın diye. Bir bebeği karnına,  bir adamı yatağına, tüm hayatına sığdırır. O kadın, en sevdiği şiirin tek bir dizesi bile olmak için, bir roman olmaktan vazgeçmeye hazırdır!    

Bu kadar özel bir varlığı anmak- anlatmak- kutlamak için senede bir gün yeter mi? Elbette hayır!

8 Mart aslında bir ağıttır; Katledilen, dövülen kadınların, buna çaresiz kalışın nişanıdır!

Şiddetin olmadığı, kadının korunup kollandığı, saygı duyulup kucaklandığı her gün, kadınlarındır!

Ve erkeğin adam olduğu yerde, kadına her gün  8 Marttır!

"Kadınlar Günü” Kutlu Olsun!

……………………………………..*………………………………………..

İnsan olmanın yan etkisi;

Son günlerde ne kadar çok duyuyoruz bu kelimeyi! Sadece duymuyoruz da, yaşıyoruz da aynı zamanda!

Dışarıdan gördüğümüz hayret ettiriyor, yaşayarak deneyimlediğimiz mutsuz ediyor! Günümüz kişisini, modern dünya beşerini kıskacına almış, süründürdükçe süründürüyor. Takmış çarkının dişine, çıkmana izin vermiyor! O halde tanıştırayım sizi, bahsettiğim şeye HIRS deniyor!

Son günlerde hemen herkesin dilindeydi; Şahsi hırslarına kurban olmak meselesi! Nasıl olur hırsın şahsisi, kurban edilirken var mıdır bir bayramı rutini? Kaşla göz arasında hangi ara kaptırır hırslarına insan kendini? Var mıdır bunun bir önlemi, çaresi?

Valla bir şey diyeyim mi; Hırs denen şey bir kırbaç, o kırbacı vuran da toplumun ta kendisi! Gözümüzü boyayarak usulca yaklaşıp yanımıza, fısıldar kulağımıza; “Daha çok çalışmalısın- daha çok!” der sürekli! “En iyi arabayı sen kullanmalısın, en güzel evde sen oturmalısın, daha çok kazanmalısın! Ezmezsen ezilirsin, büyük balık olmazsan küçük balık gibi yenirsin! Güçlü olan hayatta kalır, hayatta kalmak için ne gerekirse yapmalısın!”

Tanıdık geldi değil mi! Hepimizin kulağına bir şekilde fısıldanmıştır bunlar, dolaylı ya da doğrudan! Ve bir bakmışsınızdır ki iyi insan olmak iken hedefiniz, iyi insandır dedikleriniz, o çarkın dişlileri arasında sıkışıp kalmış, hırstan gözü kararmış, kontrolsüz bir güç tarafından esir alınmıştır. Ve buradan istesen de çıkmak, pek de kolay olmayacaktır!

Tamam canım hırs olmadan da ilerleme olmuyor kabul! Hırsın dokunmadığı hiçbir şey başarıya ulaşmaz, hırsla sarılmadığımız hiçbir şey, bizim olmaz! Ama işte ölçek önemli, sen ayarlamazsan o hayatta doymaz! Akıldan hızlı giden istektir hırs ama akılla birlikte giderse de tadına doyulmaz! Ölçek mölçek demişken ‘İnsan olmanın yan etkilerinden biri” de denebilir mi ki acaba hırs için? Bilemedim ama kibir ile birleşirse işte o fena, hemen çekilin! Sonu gelmeyen istek, isteğe ulaşmak için arzu, arzuyu tatmin etmek için her şeyi yapabilme gücü hırs, azı yarar- çoğu zarar!

Hikayeyi duymuşsunuzdur; “Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe filiz, kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-“Hey ağaç! Sen kaç ayda bu hale geldin?”

-“10 yılda!” demiş kavak ağacı.

-“10 yılda mı?” diyerek gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak filizi; “Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak!”

-“Doğru!”, demiş kavak ağacı.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak filizi üşümeye, yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa;

-“Neler oluyor bana?”

-“Ölüyorsun!” diye cevap vermiş kavak ağacı.

-“Neden ama?” diye sormuş kabak filizi korkuyla

-“Benim 10 yılda geldiğim yere sen 2 ayda gelmeye çalıştığın için!”

Başarmak için azim, sabır, çalışkanlık ve biraz da hırs gereklidir!

Ancak başarmak uğruna, şahsı hırsları aşkına ailesini, çevresini, ülkesini harcayanlar, çekip gitmelidir!

Çünkü unutmamak gerekir;

“Başkasına karşı zafer kazanan kuvvetlidir! Kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir!”

………………………………………*……………………………………

Sinsi Tehlike, Dibimizde;

1 ay önce asrın felaketi yaşandı ülkemizde, 10 il- içinde sevdiklerimizle birlikte yerle bir oldu! Açlık bir yandan soğuk bir yandan herkes perişan oldu. Daha birkaç gün öncesine kadar enkaz altından ses geliyordu, bunlar gerçekten unutuldu mu?

Felaketin en çok yaşandığı yerlerden biri olan Hatay, ‘su’ diye haykırıyor!

Tam o esnada yan yana gelmiş birkaç kişi, havaların güzelliğinden, çiçek açan ağaçlardan, montsuz-ceketsiz gezdiğimizden bahsediyor!

Aylardan Mart, ne yağmur yağıyor ne kar ve halk bunu normal kabul ediyor hatta seviniyor!

Benim de bunu aklım vallahi de almıyor, billahi de almıyor!

Onca dert, felaket içinde sinsi sinsi ilerliyor su krizi! Türkiye ciddi bir kuraklık tehdidi ile karşı karşıya! Meteoroloji verilerine göre Türkiye’de son 22 yılın en kurak ocak ayı yaşanmış. İstanbul barajlarındaki doluluk oranı, yüzde 35'te kalmış, geçen yıl bu zamanlarda yüzde 80 civarındaymış. En fazla düşüş yaşanan bölge de Güneydoğu Anadolu! Bölgedeki yağış oranı geçtiğimiz yıl ocak ayına göre yüzde 74 azalmış. Bir yandan içme suyu tehlikesi bir yandan tarımın işleyememe ihtimali, ülkemizi ciddi bir problemle karşı karşıya getirdi! Tehlikenin farkında mısınız bilmem de su içmeden kaç saat dayanabilirsiniz, düşünün madem!

Diş fırçalarken musluğu kapamamak, bulaşıkları elde yıkamamak, çamaşır makinası dolmadan çalıştırmamak, duşta saatlerce kalmamak basit tasarruf tedbirlerinden birkaçı! Ve bunlar, dikkat etmezsek, yaşayacaklarımızın yanında denizdeki çakıl taşı!

Son olarak rahmetli anneannem; ‘Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın’ derdi. Peki bu nereden aklıma geldi;

Layıkıyla yaşayan için uzun ve keyifli bir yolculuktur ömür! Ve derler ki;

Kuraklık ve kıtlık zamanında insanları açlık değil alıştığı tokluk öldürür!

………………………………………..*…………………………………….

HAFTANIN EN’LERİ;

 

Haftanın Fotoğrafı; Görenleri derinden sarstı, fotoğrafı paylaşan da dünyaca ünlü bir sanatçı! Adını Hatay'ın Karsu köyünden alan şarkıcı Karsu Dönmez, depremde ailesinden 10 kişiyi kaybetti. Hatay'dan Hollanda'ya çalışmak üzere giden bir ailenin kızı olan Karsu, halasının yıkılan evini paylaştı. Tamamen yıkılan evde sadece Atatürk'e ait bir fotoğrafın duvara asılı bir şekilde kaldığı görülüyor. Karsu da altına; “Her şey yıkılsa da düşmeyen tek bu fotoğraf!” notunu düşüyor! Valla insan bu ara her zamankinden daha çok; ‘Ah Atatürk, keşke şimdi burada olsan!’ demeden edemiyor!

Haftanın Mükemmeli; Bir film hem de hayli eski! Ünlü yönetmen Steven Spielberg, çektiği yüzlerce film içinden mükemmel olduğunu düşündüğü filmin; “E.T.” olduğunu belirtti. Spielberg; "E.T., çektiğim filmler arasında gerçekten tekrar tekrar izleyebildiğim birkaç filmden biri" dedi. Tamam bence de öyleydi de bu açıklamanın tam da uzaylılar bu ara bizi çok ziyaret ettiği zamanda aniden yapılması, sizce de biraz manidar değil mi? O değil de bir dahaki ziyaretlerinde onlara da “E.T.”yi seyrettirsek mi?

Haftanın Çöküşü; Dünyanın en ünlü ‘kuş’undan geldi! Elon Musk’ın satın almasından bu yana gerileme sürecinde olan Twitter’ın aralık ayı gelirleri açıklandı. Şirketin hem gelirinin hem de düzeltilmiş kazançlarının geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 40 daha düşük olduğu belirtildi. Musk deliydi, ne yapsa yeriydi ama haberleşme kuşumuzu güçsüzleştirmeseydi iyiydi! Valla aklını başına devşir Musk efendi! Kuş uçtu uçacak, iş hayli ciddi!

Haftanın Bilgisi; ‘Akubası’ adı verilen sağlıkta alternatif tedavi tekniği! Vücuttaki 5 yere basınç tekniği ile uygulanan ‘Akubası’ ile mide bulantısı, acı, baş ağrıları ve stres gibi sağlık sorunlarının, etkili bir biçimde tedavi edilebildiği ilerisürülüyor. Kökleri Çin geleneklerine dayanan yöntemin, hayat kalitesini artırdığını da belirtiyor. Gördüğünüz gibi Çin, yine her yerden çıkıyor, virüsüyle de alternatif tedavi yöntemleriyle de zirvedeki yerini koruyor!

CANSEN ERDOĞAN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları