Top
Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

27/01/2013

HER ANI PAYLAŞMAK GEREKLi Mi?

Her anı ister istemez paylaştığımız tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Peki ama bazı şeyleri kendimize saklayarak da mutlu olamaz mıyız?

Cumartesi günü Twitter’da Ayşe Arman kocasına, takipçilerinin önünde, güne güzel başladığı için teşekkür ediyordu. Sonunda “Yaşasın aşk, yaşasın seks!” diyordu. Bir sonraki tweette de “Şimdi malum kişi kızacak, ‘Yaşasın seks!’i silmeliyim” diyordu.Eee, artık Twitter sayesinde dakikası dakikasına her şeyden haberdar olabiliyoruz. Peki ama bir karı kocanın sevişmesinden de anında haberdar olmak artık biraz fazla değil mi?İnsan hayatında gerçekten anlattığı kadar mutluysa bunu cümle aleme sürekli ilan etmeye gerek duyar mı? Yoksa artık hayatın tadını çıkarmak yerine tweetlere gömülmek mi daha cazip? Sırf dikkat çekmek için yapıyor deseniz, öyle de değil. Çünkü işleri bu kadar konuşulan, bu kadar başarılı birinin böyle dikkat çekmeye ihtiyacı yok.Pazar sabahı benzer hislerle Ayşe Arman’ın Tansu Özkök röportajını okudum. Bu kadar zaman sonra neden Tansu Özkök’le konuştuğunu merak ettiğim için. İstanbul’daki hayattan sıkılıp Urla’ya yerleşmiş Tansu Özkök. Henüz 4.5 ay olmuş. Tuhaf, ama o sıkıldığı hayattan gelen birini hemen huzurlu evine kabul edip röportaj vermiş.Uzaklaşmaya çalıştığınız hayatın içine yine bir dönüş değil mi bu? İşte alıştığınız hayattan kopamamak ne yazık ki tam da bu. Ne yaparsak yapalım, sonunda hep nasıl mutlu olduğumuzu başkalarına göstermek istiyoruz. Artık başkalarına ilan etmeden yaşanan mutluluğun bir anlamı yok galiba.Bunları düşünürken aklımda çok ünlü bir arkadaşımın geçenlerde söylediği bir söz vardı. Çok popülerken yurt dışına gitti, evlendi, artık iyice yurt dışına yerleşti. Herkes onunla röportaj yapmak istiyor, hatta yurt dışında bile peşine takılan gazeteciler oldu. Onun tepkisiyse şöyle, “İnsan evlendi diye röportaj verir mi?” Haksız mı?

iFŞA ETMEK ŞART MI?

Uyuşturucu operasyonunda göz altına alınanları izliyorum televizyonda. Erkeklerin çoğunun başları önlerinde, yüzlerini saklamaya çalışıyorlar. Kadınlarsa başları dik, saklanacak bir şey yapmadık diyorlar sanki.Onlarca isim deşifre ediliyor, Emniyet’e götürülüşlerinden hastaneye sevk edilişlerine her ana tanıklık edebiliyoruz. Bu arada sanki azılı katiller gibi kelepçelenerek ve kollarında 2 polisle yürüyorlar. Sanki birilerine zarar vereceklermiş ya da bir yolunu bulup kaçacaklarmış gibi önlem üstüne önlem alınmış. Peki ama ne için?Uyuşturucu kullanan birinin zararı başta kendine. Kendinden başkasına zararı olmayan birilerini deşifre etmenin kime ne faydası var? Korkutmak, caydırmak, kötü örnekleri herkesin gözüne sokmakla bu sorun çözülür mü? Keşke bu kadar basit olsaydı.Kimse düşünmüyor, uyuşturucu operasyonunda göz altına alınanların hayatını asıl böyle deşifre edilmenin söndürebileceğini.Bundan sonra toparlanmak, tedavi görmek, tedavi sonrası ikinci şansı elde etmek bu kadar deşifre edildikten sonra mümkün mü?Göz altına alınan ve serbest bırakılan Cenk Eren açıkladı, “Başımı öne eğdim, gözükmek istemedim çünkü o görüntüler bir kere çekildi mi tekrar tekrar ekrana getiriliyor, hayat boyu kurtulamıyorsunuz, iyi ki yüzümü göstermedim.” Bir kere çekilen görüntüler gerçekten de artık her zaman karşınıza çıkıyor. Bunun önüne geçmek mümkün değil.Tamam, satıcıları bulmak için kullanıcıların ifadelerine başvurulmalı ama onları ifşa etmeden, daha medeni bir şekilde yapılamaz mı? Çok mu zor?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp