Top
Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

23/12/2012

TIFFANY’DE KAHVALTI

Cambridge Düşesi Kate’in Prenses Diana’dan yadigar yüzüğünü tasarlayan mücevher evi Garrard, artık Türkiye’de. Cumartesi sabahı gözümüzü mücevherleri inceleyerek açtık, gözümüz gönlümüz açıldı

Cumartesi sabahına Yasemin Karani ve Gökçe Atuk’la birlikte Nişantaşı’ndaki Tiffany & Co. butiğinde başladım. Önceden yapılmış bir plan yoktu. Ama Nişantaşı’nda hayat hep sürprizlerle dolu. Sırasıyla Tiffany&Co., Damas ve Cartier turunda gözümüz gönlümüz açıldıktan sonra kendimizi İsviçre Başkonsolosu Monika Schmutz Kırgöz ve Monik İpekel’le birlikte Abdi İpekçi meydanındaki İsviçre tanıtımında bulduk.Mustafa Sarıgül geldi, kısa bir İsviçre-Türkiye karşılaştırması yaptı, Türkiye’nin sorunlarına da değinerek. Sokaktan geçenler konuşmayı dinledi, alkışladı ve sanırım en çok da tanıtımda yer alan çikolata fondü ve İsviçre peynirleri ve sıcak şarap ikramından mest oldu. Nişantaşı yine şıkır şıkırdı. Ah bir de, her gece düzenli hale gelen elektrik ve su kesintileri olmasa...

Kate’in safir yüzüğünü yapan Garrard, Türkiye’de

Tiffany’de kahvaltı bizi kesmedi. Les Ottomans’da düzenlenen özel satış günüyle devam ettik. Lüks mücevher firmaları zaman zaman otel odalarının suitlerinde özel müşterilerine randevulu sunum yapıyor. Milyon dolarlık mücevherler işte böyle kişiye özel sunumlarda satılıyor.Şanslıydık, Gökçe Atuk sayesinde İngiliz kraliyet ailesinin efsane mücevhercisi Garrard ve Stephen Webster’ın yeni koleksiyonunu ve 179 yıllık saat markası Jaeger-Le Coultre’nin yeni kadın saat koleksiyonu ‘Rendes Vous’yu yakından inceledik.Garrard Türkiye’ye yeni geldi. Biliyorum, İngiliz kraliyet ailesinin mücevhercisi denince akla bütün mücevher markaları geliyor. Ama Garrard’ı onlardan ayıran en önemli özellik, Prenses Diana’dan Düşes Kate’e geçen kenarı pırlantalı safir nişan yüzüğü. İşte bütün dünyanın konuştuğu ve hatta oyuncakçıların bile benzerini yapmaya çalıştığı bu yüzük bir Garrard tasarımı.Garrard, artık benzerlerini gördüğümüz melek kanatlarını da mücevherde kullanan ilk marka. Özellikle siyah pırlantalı melek kanatlarını takınca kanatlanıp uçacak gibi oluyoruz. Stephen Webster’ın tasarımlarıysa klasik mücevherlerden çok, daha uçuk tasarımlar sevenlere hitap ediyor. Stephen Webster da Garrard için özel bir koleksiyon hazırlamış.Ağzımız açık, kutuların tek tek açılmasını izliyoruz. İşin ilginci, her fiyat aralığında güzel bir şeyler bulmak mümkün. 700 bin dolarlık bir kolyeden sonra 300 dolara gümüş bir takı da beğenebiliyorsunuz. Yılbaşı üstü bu şıkırtı ruha iyi geliyor. ‘Tiffany’de Kahvaltı’ filminde Audrey Hepburn’ün canlandırdığı Holy gibi biz de mücevherleri izleyerek geçiyoruz cumartesi sabahını. Çıktığımızda keyfimiz yerinde, eee nasıl olmasın?

MAHALLE’Yİ ELEŞTİRENLERE

İzzet Çapa’nın avukatı değilim, sadece bir mahalle sakiniyim. O yüzden rahatlıkla söyleyebilirim, Mahalle, bizim mahalleye renk kattı. Artık Nişantaşlılar ya öğle ya da akşam yemeği için Mahalle’ye uğruyor. Herkes birbirini burada görüyor, herkes birbiriyle burada sosyalleşiyor. Artık Nişantaşı evlerinde balık yapılmıyor.Aynı apartmanda yaşayıp da çok sık karşılaşmadığım  2 çocuklu komşum geçen gün Balıkev’de yan masamdaydı. Kendisi Hoca’nın Yeri’nden mantı, kocası Balıkev’den balık, çocuklarıysa Nathan’s’dan hot dog yiyordu. Belli ki ailenin her ferdi seçtiği yemekten ve istediğini seçip aynı masada yeme lüksünden çok mutluydu.Mahalle’nin nereye benzediğinin hiç önemi yok. Buna benzer konseptler onlarca yıldır hayatımızda var. Eataly’yle başlamadı. Londra’dan Amerika’ya birçok yerde şubesi olan Marche benim çocukluk yıllarımdan beri var. Berlin’de KDW onca zamandır var. Londra’daysa sayamayacağım kadar çok örnek var. Ama bunların hiçbir önemi yok.Mahalle, İstanbul için önemli bir yenilik. Üstelik diğer örnekleri çoktan geçmiş durumda. İlk günlerdeki koku sorunu çoktan çözüldü. Sandalyeden ışığa laf edilecek bir yanı yok.Mahalle’ye kızdığım olmuyor sanmayın. Bazen çok kalabalık oluyor, yer bulmak imkansızlaşıyor. İşte o zaman, ben de söyleniyorum. Ama onun dışında, kim ne derse desin, Mahalle’yi mahalleli çoktan bağrına basmış durumda. Çünkü Mahalle bunu sonuna kadar hak ediyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp