Tam üç yıl aradan sonra Art Basel eski şaşaalı günlerine geri dönüyor.
Bugün halka açılan ve 19 Haziran’a kadar devam edecek olan fuarın ön izleme günlerinde tıpkı eski günlerdeki gibi Amerikalı ve Asyalı koleksiyonerler geri dönmüş ve satışlar yüksek. Her ne kadar Venedik Bienali ve Frieze New York’ta yorulup bu yıl Art Basel’e katılamayan koleksiyonerler olsa da.
Her yıl Basel, Miami Beach ve Hong Kong’da düzenlenen Art Basel, bu yıl, Venedik Bienali’nde beğenilen sanatçıların ve işlerinin satın alınabildiği bir ortam yaratmasıyla da dikkat çekiyor.
Bunun için de fuarın ön izleme günlerine gelen koleksiyonerler var. Sırf Art Basel için 300 özel uçak geliyor İsviçre’nin küçük şehri Basel’e.
Üstelik özel uçaklara önceden uyarı yapılıyor, planlanan saatinizi kaçırırsanız bu havalimanına inmeyi unutun çünkü başka saat bulma ihtimaliniz yok diye.
Brad Pitt’ten Dasha Zhukova’ya önemli koleksiyonerler bu fuarı kaçırmıyor.
Bu yıl VIP ön izleme gününün ilk saatlerinde Guggenheim direktörü Richard Armstrong, Venedik Bienali küratörü Cecilia Alemani ve koleksiyonerler Patrizia Sandretto Re Rebaudengo ve Uli Sigg, sanatçı Beeple ve İsviçreli tenisçi Roger Federer dikkat çeken isimler arasındaydı. Koleksiyonerlerin ve galericilerin en büyük şikâyeti ise ön izleme gününe fazla kişinin davet edilmiş olmasıydı.
Satışların önemli bir bölümü kapalı kapılar arkasında, ön izleme gününde ilk iki saat içinde yapılıyor.
Biz rakam severiz, en pahalı eseri ve kimin aldığını merak ederiz ama burada rakamların çoğunu açıklamıyorlar.
Hatta özel müşteriler için VIP bölümünün de üzerinde özel odalarda satış yapılıyor. Oradaki rakamları kimse telaffuz bile edemiyor. Rakamların böyle olması normal çünkü burada bir galerinin standını gezmek bir müzeyi gezmekten farklı değil.
Yan yana o kadar değerli eserler görüyorsunuz ki ağzınız açık kalıyor. Yine de fiyatların bu yıl tavan yaptığı konuşuluyor. Fuara bu yıl 289 galeri katıldı. Bu yıl ilk defa katılımcı galerilerden istenen şartlar pandemi etkisiyle hafifleştirilmişti, üç yıldan az geçmişe sahip galeriler de fiziksel alanı olmayan sanat platformları da bu yıl Art Basel’de yer alabildi.
var taboolaDivId = "";var taboolaPlacement = "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId = "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" + 6773611;taboolaPlacement="Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId = "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" + 6773611;taboolaPlacement = "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola = window._taboola || [];_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cagdas-ertuna/art-basel-nasil-geciyor-6773611' });Başka neler mutlaka görülmeli?
Fuardan önce ise ilk durak her zaman Fondation Beyeler oluyor.
Art Basel’in kurucularından Beyeler’in koleksiyonunun sergilendiği çok şık ama küçük bir müze. Centre Pompidou’nun da İstanbul Modern’in Galataport’taki yeni binasının da mimarı olan Renzo Piano yapmış binayı. Mimari ve içerideki eserler kadar yemyeşil bahçe de etkileyici.
Artık yeşile ne kadar özlem duyduğumuz ortada. Koleksiyonda Richard Serra’dan Monet’lere yok yok.
Art Basel ile eş zamanlı olarak gerçekleşen genç sanat fuarları Scope ve Volta da mutlaka gezilmeli. Scope, Art Basel’den bir önceki basamak.
Burada başarılı olan galeriler ve ressamlar daha da yükseliyor.
Contemporary Istanbul’un önceki direktörü Kamiar Maleki’nin direktörlüğünü üstlendiği Volta’da da genç sanatçıların işleri sergileniyor.
Basel’de geceler ise partilerle başlıyor, final her zaman olduğu gibi Kunsthalle’de çay bahçesini andıran Campari Bar’da yapılıyor.
