Top
Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

12/09/2012

Van Persie’nin golü de ders, rolü de!

Robin Van Persie, Euro 2012’de beklenmedik bir hayal kırıklığıyla “sıfır çeken” Hollanda Milli Takımı’nın yıldızıydı.Takım arkadaşı Huntelaar’la birlikte ülkesinin en büyük gol umutlarıydılar.En büyük eleştiriler de doğal olarak teknik direktörle birlikte golcüler üzerinde yoğunlaşıyordu.Teknik Direktör Bert Van Marwijk görevi bıraktı. Yerine “hocaların hocası” olmayı çoktan hak etmiş Luis Van Gaal geldi.Van Gaal, 2010 Dünya Kupası finalisti Hollanda’yı zor bir süreçte devraldı. Takımı yeniden yapılandırması, Brezilya’daki 2014 Dünya Kupası’na götürmesi, finale, en azından yarı finale çıkarması gerekiyordu.Planlamasını yaptı. Kadroyu gençleştirecekti. Yeni bir heyecan, dinamizm ve enerjiyle kariyerinin en parlak takımını oluşturacaktı.Zor işe Van Persie’den başladı...Onunla yüzyüze bir görüşme yaptı. Tam da elemelerin arifesinde, Türkiye ile yapacakları maçın öncesinde.Lafı hiç uzatmadı: “Artık seni forvette ilk seçenek olarak düşünmüyorum!”Futbolcusuna düşündüklerini anlatarak devam etti.Karşısında kendisini sessizce dinleyen 29 yaşındaki adamın tepkilerini de merak etmiyor değildi.Sustu ve oyuncusuna sordu: “Ee, ne diyorsun?”“-Teşekkür ederim. Sizi dikkatle dinledim. Kararlarınızı saygı ile karşılıyorum. Dahası, düşüncelerinizi çok olumlu buluyorum. Şimdi bana düşen, en iyi biçimde çalışmak, bu takımın bir parçası olarak daima hazır olmaktır” dedi.Konuşma bitmişti.Cuma gecesi Hollanda Milli Takımı sahaya çıkarken, Van Persie, hocasının kararıyla ilk onbirdeydi.Hepimizi üzen golünü de 17. dakikada attı.Maçtan sonra Van Gaal, Van Persie’ye övgüler yağdırdı. Bu arada, ikilinin arasında kalması gereken konuşmayı da açıklamaktan kendini alamadı:“-Hayatım boyunca futbolcularla yaptığım görüşmeler arasında en iyisi ve en verimlisi Van Persie ile olanıydı. Yüzüne karşı, hakkında ne düşündüğümü söyledim. Dürüst ve samimi sözleriyle bana örnek bir karakter sergiledi. Bu sözler kararımı da etkiledi. Ona ilk onbirde yer verdim ve golü de atınca ikimiz adına sevindim!”Bu olay, kendi derdimize düştüğümüz, kendi futbolcularımız ve hocamızla huzursuz bir tartışma süreci başlattığımız için bizim medyaya pek yansımadı.Oysa ders çıkaracağımız bir öyküydü. Aykut Kocaman’ın, Alex’in, Fenerbahçelilerin, taraflı  tarafsız futbolseverlerin.Hepimizin!

 

Amsterdam protokolu

 

Star’da milli maçı izlerken kamera tribünleri tarayıp Şenes Erzik ve Yıldırım Demirören’i ekrana getirdi. Garip bir durum vardı orada... UEFA Birinci Başkan Yardımcısı ile Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı, sanki ikinci sıraya oturtulmuş gibiydiler. Böyle bir durum varsa, Hollandalılar büyük bir saygısızlık yapmış demekti.Dün Erzik’i aradım, sordum. Gülerek anlattı:“-Biliyorsun, Amsterdam Arena çok önemli bir stad... Oradaki hemen her maçta Hollanda futolunun gelmiş geçmiş en önemli insanları protokol tribününde buluşur. Geçenlerde bir tartışma çıkmış... Bu eski ustalar, protokolun birinci sıraya yerleşerek kendilerini soyutladığını söyleyip, şikayetçi olmuşlar... Hollanda Futbol Federasyonu (KNVB) Başkanı ve UEFA İcra Kurulu üyesi dostum Michael Van Praag üzülmüş, klasik protokol anlayışını değiştirip, eski ustalarla iç-içe samimi bir ortamda beraber olmak düşüncesiyle orta sıralara oturma kararı almış. Çok hoş bir uygulamaydı. Orada eski dostları da görmüş olduk. Ben iki federasyon başkanının ortasında oturdum. Gayet iyi ağırlandık.”Erzik’e eleme turlarında İspanya, Almanya ve Hollanda gibi “kafaya oynayan” takımlarla sıkça buluştuğumuzu, bu durumdan sıkılıp sıkılmadığını da sordum. Elbette yapacak bir şey yoktu...“ Biliyor musun, biz de onlar için kolay bir rakip değiliz. Bu eşleşmelerin faydası da var” dedi, devam etti: “Örneğin şu Van Persie’nin attığı gol... Ceza alanında tam 7 futbolcumuz vardı ve adam yine de kafayı vurdu. Bu bile bir savunma dersi değil mi? Ben Milli Takım’ın oyununu pek beğenmedim. Ama ders çıkarırsak, pekala beğeneceğimiz oyunları da oynarlar!”

 

Teşekkürler Kazım Yıldız

Terör, şiddet, cinayet...Öfke, kavga, nefret...Türkiye gündeminin hamuru böyle yoğuruluyor maalesef. Bazen hayat çekilmez oluyor.Pazar gecesi eve dönüyorum. Sol arka lastiğim patlamış, araba takır tukur jant üzerinde gidiyor. Tam da Zincirlikuyu mezarlığının önünde durdum. Bagajı açıp krikoyu filan indirmeye başladım.Az önümde duran bir kamyonetten iki kişi inip yanıma geldi: ”Amca bize bırak!” Beş dakika içinde lastiği değiştirdiler. Aksiliğe bakın ki bizim yedek lastik de havasızdı... Yeniden söktüler, kamyonetle benzin istasyonuna götürüp hava bastılar ve yeniden taktılar. Bijonları, krikoyu toplayıp bagaja yerleştirdiler. Hafriyat şirketinin kamyonlarına yolu tarif etmek için nöbet tutan iki işçinin simsiyah ellerine su dökelbildim ancak. Teşekkür niyetine para vermek istedim, reddettiler. Utandım.Hayır, onlar beni tanımıyordu. Lastiği değiştirirken, bayılıp düşebilirdim. Hayır, bunu da bilmiyorlardı.Onlar güzel yurdumun güzel insanlarıydı. Sivaslı Kazım Yıldız, Mustafa kardeş.. Bu ülke sizler için yaşanmaya değer, hayat sizlerle güzel. Teşekkürler.

 

Öfke ona hiç yakışmıyor

Abdullah Avcı’nın basın toplantısını izliyorum... Hollanda yenilgisinden sonra medyadaki eleştirilere karşı savunma pozisyonu almış, çeşitli gerekçeler, örnekler ve istatistiklerle aldığı kararların doğru olduğunu ileri sürüyor.Savunma en doğal haktır. Hocanın da bu hakkı kullanmasında şaşılacak bir şey yok.Ancaaak...Düne kadar seni sayfalarında ve ekranlarında içtenlikle destekleyenlerin ilk eleştirisinde kavga moduna girersen...“Artık kara tahta devri geçti, laptop ve bilgisayar devri başladı” diyerek onları üstü örtülü biçimde “çağdışılıkla” aşağılarsan, “Bir kara tahta ve tebeşir bulursam, Selçuk’un adını da yazarım” diyerek hem yorumcu, hem de futbolcunla dalga geçersen...Böyle liderlik olmaz hocam!Senin iyi şeyler yapacağına inanıyoruz. Vizyonuna saygı gösteriyoruz. Sen de eleştirilere saygı göster hocam.Öfkelenme. Kavgaya gerek yok. Kararlarının arkasında dur, inandığın yolda devam et, yeter.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp