Top
Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

07/01/2018

Dünya böyle genişler mi?

Türk Hava Yolları’yla yolculuk eden biriyseniz, Morgan Freeman’ın sizi uçuşa hazırlayan sesine de aşinasınızdır. “Se7en”ın, “Driving Miss Daisy”nin Oscarlı aktörü koltuğunda şöyle bir arkasına yaslanır, “Dünyanızı genişletin” der, siz o an yolculuğunuzun güvenli geçeceğine ikna olursunuz, öyle bir etkileyici ses. İnsana “Evet ya, ben de bu koca dünyanın bir parçasıyım” dedirten bir reklam. Uçak içi eğlence sisteminden kendinize alt yazılı bir film seçip dünyanızın sandığınız kadar geniş olmayabileceği gerçeğiyle yüzleşene kadar.

THY ile Beyrut’a uçan bir yolcunun “Modern Family” dizisinde “eşcinsel” sözcüğünün “sapkın” olarak çevrildiğini gösteren tweet’iyle başladı tartışma. Bir başka kullanıcının gene fotoğrafla belgelediği gibi “Demolition” filmindeki “gay” sözcüğünün THY’cesi ise “tuhaf”tı. 

Sonra T24 sitesinde THY için alt yazı çevirisi yapan bir çevirmenin yazısı yayınlandı. Takma isim kullanan yazar, kendilerine gönderilen talimatnameyle belirlenen sansürün çok daha geniş kapsamlı olduğunu anlatıyordu. Votkadan, şaraptan geçtim, “içki” bile diyemiyordunuz, örneğin alt yazılarda. Sıvı gördüğünüz yere “içecek” yazıyordunuz. Kimse “sevişmiyor”, olsa olsa “görüşüyor”du. “Allahın varlığını sorgulayan metinleri” toptan atıyor, eşcinsel yerine de tuhaf, karmaşık, acayip gibi sözcüklerden birini seçiyordunuz. Böylelikle de hem toplumun önemli bir kesimini dışlamış, hem de o filmi anlaşılmaz kılmış oluyordunuz tabii. “Sen eşcinsel misin?” sorusunun “Sen nasıl birisin? Ben karmaşık biriyim” şeklinde çevrildiği bir filmden ne anlayabilirsiniz, siz söyleyin.

Sonra böyle bir müdahalenin “Dünyayı ve bakış açısını genişletmekten” söz eden, önemli spor kulüplerine, Hollywood filmlerine sponsor olmaya soyunan bir şirketle nasıl bağdaştığını düşünün. THY’nin derhal kendi reklamındaki tavsiyeye kulak verip “Farklıklarımızdan keyif almaya”, bütün insanları ayrım yapmadan kucaklamaya başlamasında fayda var. Böyle genişlemez dünya çünkü.

Gene vale cinayeti

İstanbul’da bir yerden bir yere kendi otomobilinizle gidecek kadar gözükara biriyseniz, hayatınızın orta yerinde koca bir “park yeri” sorunu olmalı. Ve tabii ki ikiz kardeşi “vale terörü”. 

İlle restoran otel müşterisi olmanız gerekmez, kendi evinizin sokağında bile huzur yoktur, çünkü büyük olasılıkla yakındaki bir mekanın valeleri tarafından her köşe parsellenmiştir. 

“Ben park ederim birader, anahtar vermek istemiyorum” deme lüksün yoktur, bu virajları tam gaz dönen, resmi bir belgeleri de olmayan insanlara boyun eğmek zorundasındır. Aksi halde ya park ettiğin arabana zarar verilir ya da daha kötüsü canına kast edilebilir. Bu hafta sonu Caddebostan’da bir vale cinayeti “daha” yaşandı. İddiaya göre müşterilerle arabanın geç gelmesi nedeniyle tartışan vale “silahını” çekip iki kişiyi vurmuş, biri olay yerinde ölmüş, diğeri hastanede. 

İki sorum olacak; öncelikle valede silahın ne işi var? Sonra bu her yönüyle sorunlu, tehlikeli, orman kanunlarıyla işleyen sistemin ele alınması için daha kaç “vale cinayeti” haberi okumamız gerekiyor? 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp