Top
Aslı Aydıntaşbaş

Aslı Aydıntaşbaş

asli.aydintasbas@milliyet.com.tr

05/02/2015

İyi de bu başkanlık değil

ABD’de uzun yıllar yaşadım, okudum, gazetecilik yaptım.
Hasbelkader başkanlık sistemiyle tanışıklığım var.
Bizde bugün tartışılan, başkanlık falan değil.
Adına ne derseniz deyin, Ak Parti çevrelerinde dillendirilen, Burhan Kuzu’nun anlattığı, iktidar partisinin Anayasa Komisyonu’na sunduğu ve dün Habertürk’te Volkan Yanardağ’ın aktardığı ”Türkiye’ye özgü model,” bildiğimiz başkanlık sistemi değil; bir cins seçimli monarşi.
Neden mi? Basit. ”Başkanlık” derken söz ettiğimiz ABD’de uygulanan sistemse, 18. yüzyılda uzun tartışmalar sonucu vücut bulan bu yönetim biçiminin tek, ama tek özelliği ”güçlü kral” modelinin engellenmesidir. Tekrar söylüyorum: tek esprisi, yasama, yürütme ve yargının birbirini dengeleyerek frenlemesidir.
Tarih ortada. Amerika bir göçmen ülkesidir. Bir anlamda, damdan düşenlerin kurduğu bir ülke. İngiltere ve kıta Avrupa’sında güçlü monarşilerden kaçarak Amerika’ya yerleşen farklı toplulukların ortak korkusu, baskıcı bir merkezi yönetim veya güçlü bir liderin tahakkümüdür. Dini, mezhepsel, ekonomik, siyasi baskı olmasın diye tasarlanmış bir sistem hedeflemişlerdir.
Bu yüzden de 1787’de Philadelphia’da bir araya gelerek haftalar süren kavgalar sonrasında ABD’nin mevcut anayasasına şekil veren ”kurucu babalar,” hem lideri, hem yasamayı, hem de yargıyı denetleyen bir denge-fren (”checks and balances”) sistemi tasarlamışlar.
Yani? Yani eyaletler olacak ki merkezi otorite dengelensin. Senato olacak ki Temsilciler Meclisi dengelensin. Yasama, serbest oluşturulacak ki yürütmeyi dengelesin, vs.
Örnekleri uzatabiliriz; ama nihayetinde bir ABD başkanı anayasal olarak hiçbir zaman Tayyip Erdoğan’ın (mevcut hali ya da başbakanlığı) kadar kudretli ve yetkili değildir. Örneğin Kongre onayı olmadan bütçeden tek bir kuruş harcayamaz. Atamaları da Kongre onayına tabidir. Mal varlığı, kuruşu kuruşuna her yıl didiklenir. Tacikistan büyükelçisinden Genelkurmay Başkanı’na kadar yaptığı tüm bürokratik tercihler Senato ve Temsilciler Meclisi onayından geçmek zorundadır. Ancak, Kongre’deki milletvekili listelerini başkan yapamaz. Delegenin desteğini alan herhangi bir siyasetçi milletvekili adayı olur ve seçilirse Kongre’ye girer. Bu yüzden ABD Kongresi’ndeki senatör ve temsilcilerin başkana (ya da parti ağalarına) eyvallahı olmaz. Ayrıca her eyaletin kendi kanunları ve parlamentosu vardır ve olağanüstü harcamalar dışında eyaletler kendi ekonomik meselelerini kendileri yürütür.
ABD’de vali ve başsavcılar dahi seçimle başa gelir. (Ve öyle olduğu için de ne başkan ne de iktidardan gelen baskıyı iplemezler.)
Hal böyle olunca, ABD başkanı sadece ülke genelinde dış politikayı, ekonomik öncelikleri, Anayasa Mahkemesi’nde boşalan koltukları ve kabine atamalarını belirleyen, bunları yaparken de yargı ve Kongre’nin hassasiyetlerini gözetmek durumunda olan bir orkestra şefidir.
Anlayacağınız, Burhan Kuzu’nun tespitiyle ”zavallı” ABD başkanları Türkiye’deki liderlerden çok daha kısıtlı yetki ve hakka sahiptir.
Ama demokrasi ve kurumların sağladığı meşruiyet sayesinde, gezegendeki en güçlü insandır!
Başa dönersek... Sahiden başkanlık sistemini getirecekseniz, buyurun yapın. Sonuna kadar destekliyorum.
Ama ”Türk tipi başkanlık modeli” diye bize örtülü bir monarşik yapıyı yutturmaya çalışmayın... Zekâmıza, bilgimize hakaret etmiş oluyorsunuz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları