Top
Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

27/11/2012

Yeni YÖK Yasası ve Dil Barajı (3)

Üniversitelerdeki en önemli tartışma konularından birinin de dil barajı olduğunu daha önce dile getirmiş ve bu konudaki görüşlere yer vermiştik. Dil barajının içeriğinin değiştirilmesi gerektiğini YÖK Başkanı Çetinsaya da söylüyor. Çünkü yurtdışında doktora yapanlar bile bazen bu barajı aşamıyor.
Şimdi bu konuda üç örneği sizinle paylaşmak istiyorum.
Üçü de çok çarpıcı ve eminim ki tartışmaya yeni bir boyut kazandıracak...

İngiltere’de doktora yaptım
“1993 -2000 yılları arasında İngiltere Manchester Üniversitesi’nde hem mastır hem de doktora yaptım.
Nisan 2000’de yurda döndüğümde doçent olabilmen için ÜDS’ye girmen gerekiyor dediler.
Girdim, 50 civarı bir puan aldım. Sınavı saçma buldum. O gün bu gündür de bu sınavı protesto ediyorum ve girmiyorum.
Daha 2 hafta önce A sınıfı bir dergide yayınım kabul oldu.
Yeterince SCI yayınım var ancak ÜDS dil belgem olmadığı için doçentliğe başvuramıyorum.
Ve en azından bizim gibi doktorasını yurtdışında yapmış olanlara dil affı gelmediği sürece doçentliğe başvurmayacağım.
Mecburi hizmetim bitti.
İngiltere’de mastır ve doktora döneminde beraber olduğum birçok İngiliz arkadaşım, farklı üniversitelerde bölüm başkanı oldu. İstediğin zaman gelip burada çalışabilirsin diyorlar.
Gerekirse gideceğim.
Yurtdışında doktorasını bitirmiş birçok akademisyen, sadece bu dil sınavı yüzünden Türkiye’ye gelmek istemiyor.
Ben ki, 1993-1994 yıllarında, bir yıla yakın, yeni YÖK başkanı Gökhan hocamla aynı evde kaldım...”

78 yayınım var ama!..
“23 yıllık akademisyenim. Tam 78 yayınım var.
Ayrıca 6 kitabım bulunuyor.
Doktora konum Kıbrıs’tı. Son 6 yıldır Kürt sorunu üzerine çalışıyorum.
Yararlandığım kaynakların nerede ise tamamı İngilizce.
YÖK, bana ÜDS’de de başarılı olamadın diyor. Bu yüzden hala Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapıyorum.
Artık umurumda da değil. Çünkü kendini doçent ya da profesör olarak tanıtanları gördükçe mutlu bile oluyorum...”

Dil bilmeden olmaz
“Yazılarınızda, özellikle yabancı dil barajına takılmış yardımcı doçentlerin yakınmalarına yer vermişsiniz. Bu konuda gerçekten sorunlar olduğu ve mutlaka yeni düzenlemelerin gerektiği açıktır. Ancak konuyu sadece mağdurlar açısından ele alıp 21. yüzyılda dünyada bilim ve Türkiye’nin bu yöndeki hedefleri bakımından görmemezlik edemeyiz.
Üniversitelerarası Kurul’a 2009’da sunduğumuz bir bilgi notunda da belirttiğimiz gibi, bugün İngilizce dünyada en yaygın ortak bilim dili (lingua franca) olarak görünmektedir. Tüm bilim alanlarındaki yayınların yüzde 80-95’i, elektronik bilimsel iletişimin büyük kısmı, uluslararası bilim ve araştırma kuruluşlarının en önemlileri, yüksek öğretim kurumlarının, özellikle doktora ve üstü programlarının en niteliklileri hangi dilde eğitim ve araştırma yaparlarsa yapsınlar İngilizce bilgisini önkoşul olarak öne sürmektedirler.
İngilizce sözel ve yazısal beceriler yerine Google veya başka bir elektronik çeviri kaynağının akademik çalışmalar ve iletişim için önerilmesi kanımca gerçekten acı bir örnektir.
Akademik bir aktiviteyi uluslararası konferanslar, ortak çalışmalar, yabancı bilim adamlarıyla doğrudan veya elektronik iletişim gibi aktivitelerden soyutlayıp sadece elektronik yayınları yalan yanlış çevirip okumaya indirmek günümüz için bir bilim politikası olarak sunulabilir mi?
Ayrıca, iddia edilenin aksine bugün dünyanın pek çok ülkesinde İngilizce akademik ve araştırma alanlarında zorunlu ikinci dil olarak kabul edilmektedir.
Sadece Amerika ve Avrupa değil Japonya, Çin, Güney Kore, Hindistan, Tayland, Singapur, Brezilya, Arjantin hatta İran gibi ülkeler İngilizce eğitiminin gerekliliğini kavramış olup, akademik ve bilimsel alanlarda yaygınlaştırmak için büyük çabalar sarf etmektedir..
Özetle Türkiye de ileriye yönelik bilim ve teknoloji hedefleri arasına İngilizce dili öğretimini geliştirme ve yaygınlaştırmayı koymak zorundadır. Bunu inandırıcı olmayan milliyetçi klişelerle gerçekleri saptırarak, kriterlerle oynayıp kendimizi kandırarak ve sonuçta uluslararası bilim camiasından uzaklaşarak gelecek kuşaklara ödetmeye hakkımız olmadığını düşünüyorum.
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şevket Ruacan”
Özetin özeti: Önemli olan yabancı dil mi yoksa bilimsel üretkenlik mi? Dil bilip yatanlar mı yoksa dil barajını aşamayıp yayın patlaması yapanlar mı? Gelin de çıkın işin içinden!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp