Top
Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

27/10/2012

2050’de nasıl bir Türkiye ve nasıl bir dünya olacak?

100 milyonluk Türkiye’ye, 100 yıllık bir yaşama ve 50 yıllık bir çalışma hayatına ne kadar hazırsınız?
Gelin bugün hep birlikte geleceğe yönelik beyin jimnastiği yapalım, tahminler yürütelim.
80’li yılların sonunda, 2000’li Yılların Komutanları diye bir yazı dizisi, 2000’li Yıllar diye de bir kitap derlemiştim. 25 yıl önce, bugünün Türkiye’si, dünyası, bilim ve teknolojisi, yaşamı ve siyaseti üzerine kafa yormak, öngörüler almak oldukça heyecanlı olmuştu.
Bunu, fütürizm adına meslek edinenler var. Bizimki de, sizinki de elbette o değil. Bizler gazeteci olarak, sizler de vatandaş ya da kendi meslekleriniz adına gelecekle ilgili tahminlerde bulunabilirsiniz. Ya da gelin hiç sınır koymayın, uçun uçabildiğinizce...
Evet, siyasette, bilimde, tıpta, sanayide, enerjide, bilişimde, sıcak ve soğuk savaşlarda, tarımda, sağlıkta, eğitimde, yaşam süresinde, çalışma hayatında, sanatta, kültürel yozlaşmada, yaşam tarzımızda neler değişecek, neler olduğu gibi kalacak ya da hangi konularda bugünleri de arayacağız?
Örneğin hâlâ bayramları tartışıyor olacak mıyız? Ya da siyaset hâlâ bugünkü kadar etkin olacak mı?
Nasıl bir dünya ve nasıl bir Türkiye olacak? Komşularımız hâlâ aynı komşular, Amerika hâlâ tek süper güç olarak mı kalacak?..

Bilim sınır tanımayacak?
Bilimde, son 50 yıldaki gelişmeler, son üç bin yılınkinden çok daha fazla. Görünen o ki gelecek 50 yıldaki gelişmeler de bugünkünden çok daha hızlı olacak.
Peki, nereye kadar?
İşte ona sınır koymak ya da öngörüde bulunmak o kadar kolay değil.
Özellikle genetikte müthiş yol alınacak. Şu an için bitki ve hayvan genetiği üzerinde gerçekleşen değişimler zamanla insana da uygulanacak. 100 yıllık yaşam, giderek gençleşen hücreler ve tedaviler, gelecekte muhtemelen tıpçılardan çok genetikçilerin ilgi alanına girecek.
Ortalama ömür 500 yıl önce 30’lu yaşlardaymış. Şimdi 70’lerde. 50 yıl sonra 80, hatta 90’lara, hatta 100’e tırmanacaktır. 50 yıl sonranın 100 yaşındaki insanı kesinlikle bugünkü gibi çökmüş olmayacaktır.

Enerji ve bilişim
Bilimin varlığını en çok hissettirdiği diğer alanlar da enerji ve bilişim olacaktır. Klasik enerji kaynaklarının yerini kesinlikle kimyasallar alacak ve minnacık bir pille arabanızı yıllarca kullanabilecek, evlerinizi yıllarca ısıtıp, soğutabileceksiniz.
Yaşam koşulları ve kentsel düzenin bugünkünden çok daha farklı olacağı da kesin. İnsanlar, yüz yıllarca mağaralarda ve yer altında yaşamışlar. Gelecekte, gökyüzündeki ve deniz üzerindeki kentlerde yaşarlarsa hiç şaşırmayalım.
Ulaşım araçları ve konutlar da kesinlikte bugünkünden çok farklı olacaktır.
Kentlere olan yoğun göç, yine aynı şekilde devam edecek mi?
Sanki geri dönüş başlayacak. Ama geleceğin kırsalı yani köyleri, kesinlikle bugünkü gibi olmayacak, belki de kentlerden çok daha modern ve yaşanılır olacaktır...
İşte bu çerçeveden bakıldığında ülkemiz, değil 100 milyona, 150 milyona rahatlıkla ev sahipliği yapar. Türkiye’nin dört bir yanını gezdiğinizde, bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Yaşanılan yerlerden çok daha fazla, hiç el değmemiş alanlarımız var...

Siyaset ve eğitim
2050’de siyaset bu kadar güçlü olacak mı? Evet demek çok zor. Muhtemelen daha bir yerelleşecek ve sıradanlaşacak. Hemen her bölge kendi özel dünyasını kuracak. Ama dünya patronları yine hep olacak. Çünkü dün olduğu gibi geleceği de yine hep onlar kurgulayacak. Sömürgeciliğin kitabını yazan İngilizler, bugünkünden büyük de küçük de olsalar, perde arkasından yine dünyayı dizayn etmeye devam edecekler. Süper güç olarak Amerika’nın tek başına kalmayacağı da kesin.
Çin gibi dünyanın en büyük hatta daha fazla nüfusuna sahip olacak olan Hindistan da bölgesel güç olmanın çok ötesine geçecek. Çünkü bilimde en hızlı yol kat eden ülkelerden biri de o.
Peki, eğitim hâlâ dört duvar arasında okullarda mı gerçekleşecek?
Evet demek mümkün değil.
Tıpkı çok kanallı televizyonlar gibi, oturduğumuz yerden dünyanın en iyi eğitim kurumlarına, interaktif olarak erişim olanağına sahip olacağız. Sanal sınavlarına girip diploma elde edebileceğiz.
Peki, eğitime olan ilgi bugünkü gibi çok fazla mı olacak? Tam tersi olursa hiç şaşırtıcı olmaz. Özellikle üniversitelere olan talep dibe vurursa bunun kabahatlisi kesinlikle gençler değil, onlara istihdam olanağı sağlamayan yönetenler olacaktır.
Evet, 2050’de dershanelere gerek kalmayacaktır. Okullar da zaten böyle tek tip olmayacak. Üniversiteye gitmek isteyenlere üste para verilse de çok etkili olmayacaktır... Zenginle fakir, güçlüyle güçsüz arasındaki uçurum kapanacak mı? Hiç sanmıyoruz. Din olgusu daha da güçlenecek, kutuplaşma daha da artacak...
Özetin özeti: Hayal kurmanın, öngörüde bulunmanın ne bir zararı var ne de cezası. Sınırları kaldırın ve düşünmeye başlayın: Nasıl bir 2050 olur? Nasıl bir 2050 istersiniz?..
 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp