Üniversitelerde eğitimin kalitesi dibe vurdu diyenler de var, artık dünya ile boy ölçüşebilecek noktaya geldi diyenler de var.
Diğer pek çok mesleklerde olduğu gibi mühendislikte de, eğitimden kaynaklanan bir kalite erozyonu olduğu iddia ediliyor.
İddia diyoruz, çünkü hâlâ iyi mühendis yetiştirildiğini söyleyenler de az değil.
Peki, o zaman bu tartışmalar nereden çıkıyor?
Fakülteler içerisinde, bu konuda, çuvaldızını ilk önce kendisine batıranların başında mühendislik fakülteleri geliyor.
Kendi aralarında MÜDEK adı altına bir oluşuma gittiler ve akreditasyon sistemini getirdiler.
Başarılı da oldular.
Kalite çok fazla artmadıysa da, kalitesizliğe en azından artık dur deniliyor.
Bu konuda asıl duyarlı olması gereken YÖK ise hemen her ay, bir köşe başına yeni bir mühendislik fakültesi açılmasına ya da yeni bir bölüm eklenmesine seyirci kalıyor.
Asıl üzücü olan da zaten bu.
Yıkılan her binanın, çöken her köprünün, patlayan her barajın altında elbette mühendislerin imzası var.
Ama tek sorumlu onlar mı?
Viraneye dönen kentleri sadece onlar mı planladı, inşa ve kontrol etti?
Ve çok daha önemlisi tıpkı mühendislik gibi kamusal alanda faaliyet gösteren diğer meslekler ne durumda.
Örneğin tıp, hukuk, eğitim?..
Keşke her alanı tek tek ele alıp üzerinde aylarca tartışabilsek, dünya standartlarını yakalayabilsek...