Top
Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

16/09/2012

Yarın, neden çok önemli bir gün?

2012/13 öğretim yılı, öncekilerden çok farklı olacak.    MEB’e göre reform yılı, eğitim sendikaları, öğretmenler ve velilere göre ise tam bir felaket, hatta kıyamet yılı olarak tarihe geçecek.
Bakan Dinçer, yediden yetmişe herkesin şikâyetçi olduğu eğitim sistemine bir çeki-düzen verme arayışı içinde. Ama attığı her adım, alkış değil, tepki yağmuruna neden oluyor.
Fillerin züccaciye dükkanında yürüdüğü gibi yol alıyor. Her şeyi yıkıyor, döküyor, kırıyor.
Her ne kadar kendisi karşı çıksa da, genel değerlendirmeler bu yönde.
Eskileri yıkmadan yeniyi inşa etmek mümkün değil diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama bir yandan da hayatın devam ettiği hiç unutulmamalı.
Kaldı ki 80 yılın hatalarını, eksiklerini, yanlışlarını, 8 ayda düzeltmek mümkün değil...
Attığı adımların doğruluğu ya da yanlışlığı, önümüzdeki yıllarda çok daha net olarak ortaya çıkacak. Bu yüzden genel değerlendirmeleri, tarihin akışına bırakıyoruz. Asıl önemli olan, yarın, milyonlarca öğrenci, veli, öğretmen nasıl bir tablo ile karşılaşacak?
Gelen bilgiler hiç de umut verici değil. Ama ona rağmen hala iyimserliğimizi koruyoruz. Çünkü, bir milyona yakın öğretmen, 20 milyon öğrenci ve 30 milyon velinin mutsuz olması demek, Türkiye’nin karalar bağlaması anlamına gelir ki, bunu da hiçbirimiz istemeyiz. İşte bu yüzden, her şeyin daha iyi olması konusunda, herkesin taşın altına elini koyması gerekir.
Gazeteciler olarak bizlerin görevi, yapılan iyi projeleri halka duyurmak, eksikler konusunda da  yetkilileri uyarmak.
Akıllı olan, bu eleştirileri dikkate alır ve sistemi iyileştirir. Aklıyla değil de duygularıyla ya da çevrenin gazıyla hareket edenler de eleştirileri bırakıp detaylarla uğraşır ki, bu kendine zarar vermenin ötesinde hiçbir işe yaramaz...

Alo Çözüm Hattı
MEB yarın ve sonraki günlerde ortaya çıkacak kaosu çözmek için ciddi bir danışma hattı kurabilir. Alo 147 bu konuda çok yetersiz ve moralleri daha da bozmanın ötesinde bir işe yaramıyor. Öyle bir merkez oluşturmalı ve başına da öyle bir yetkili oturtmalı ki nerde sorun varsa anında çözecek güce sahip olmalı.
Kontenjanlar mı boş kaldı anında çözüm üretip uygulamaya koymalı, kayıt süresi mi bitti anında uzatmalı, öğretmen eksiği mi var anında öğretmen kaydırmalı, para gerekiyorsa hemen para göndermeli, altyapı eksiği mi var anında ne gerekiyorsa temin etmeli, akıl vermeli, yol göstermeli...
Bu o kadar zor mu? Kesinlikle hayır.
Örneğin aşağıdaki sorun, eğer anında çözülmezse, Başbakan Erdoğan’ın en önem verdiği reform büyük yara alabilir:
“M. Anadolu Lisesi’nde İngilizce öğretmeniyim.
Bu yıl sadece 9. sınıflara İngilizce kitabı gönderildi ve o da hazırlanan müfredata ve plana uyumsuz.
10. 11. sınıflar için kitap hazırlamaları yetişmediği için kitap yollamamışlar yani kitapsız eğitime geçtik.
Ayrıca okula akıllı tahta kondu ama tahtalar kullanılmıyor. Çünkü elimizde hiçbir kaynak yok.
Bu konuda eğitim verilmesi gerekiyordu, o da verilmedi.
İlgili firmalarla anlaşmalar bozulmuş, bu yüzden bazı okullardan akıllı tahtalar toplanacak diye dedikodular var.
İnternet zaten yok. Tablet devrimi derken bırakın tableti, kitap bile gönderilmedi. Şimdi biz nasıl öğretmenlik yapacağız, bilmiyorum...”
Çok basit gibi görünen ama öğretmenlerin de öğrencilerin de motivasyonunu daha ilk günden bozan bir oluşum var ortada.
Belki de çok basit çözülebilecek bir konu ya da doğru bile değil. Ama ortada bir sorun olduğu kesin. İşte Acil Çözüm Merkezi bunun için kurulmalı. Yoksa, minnacık sorunlar bile şehir efsanesi haline gelir ve altından kalkılamayacak boyutlara uzanır.
Bizden hatırlatması...

Neden önemli yıl?
Önümüzdeki öğretim yılı için o kadar çok söz verildi ki, tablet devrimi bunlardan sadece birisi. Örneğin sınav ve dershaneler kalkacak diye takvim de verildi ve kronometre yarından itibaren çalışmaya başlayacak.
Başbakan Erdoğan dershaneler gelecek yıl kalkacak derken, eminim ki, MEB’in şu verileri kendisine iletilmiştir.
Son 10 yılda, sürekli artan sınav sayısına paralel olarak dershane sayısı da 1863’ten, 4099’a yükseldi. Bu sayıya, merdiven altı kaçak dershane ve bürolar dahil değil. Yani dershanelerin kaldırılması isteniyorsa, önce sınavların kaldırılması gerekir. Ama bu yönde, ne MEB’in ne de ÖSYM’nin bir çalışması var. Tam aksine, yeni sınavlar ve mevcut sınavların içeriklerinin değiştirilmesi için hazırlık yapıyorlar...
Özetin özeti: Eğitim ciddi bir iştir ve gereken önem verilmelidir! Yoksa hem telafisi zor yaralar açar hem de insanı mahcup eder!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp