Top
Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

05/12/2012

Eğitimde yeni bir maceraya hayır!


Gün geçmiyor ki eğitimde yeni bir reform paketi açılmasın.
Pek çoğu, iyi niyetli.
Ama bu kadarını, ne MEB, ne öğretmen ve öğrenciler ne de veliler kaldırabilir.
Nitekim kaldıramıyor da!
Hızımıza ayak uyduracaksınız diyenler çıkabilir.
Hep ileri olsa amenna.
Mehter marşı gibi iki ileri bir geri olsa ona da şükür.
Son yıllardaki reformlar sanki bir ileri, üç geri şeklinde.
10 yılda 4 bakan değişti.
Hepsi de birbirinden ilginç reform paketleri açtı.
Ancak hiçbirisi uzun ömürlü olmadı.
Çünkü, her gelenin ilk işi, önceki bakanların yaptıklarını çöpe atmak oldu...
Şimdi yine, yeni maceralara yelken açtık, hem de ne macera!..

14 milyona sınav!
TÜBİTAK Başkanı açıklamış, ilk ve orta öğrenimdeki tüm öğrenciler seviye sınavına girecekmiş.
Hiç korkmayın, bu sınav başka sınav diyor.
Adı bile sınav olmayacakmış!
Eyvah ki eyvah.
Dönemin Bakanı Hüseyin Çelik de SBS’yi getirirken aynı sözleri söylemişti.
Bilgi ölçmeyeceğiz, yarış ve sıralama olmayacak, sadece seviyeyi belirleyeceğiz demişti ve kolejler yarışı 3. sınıfa kadar inmişti.
Görünen o ki şimdi bu yarış, ta birinci sınıfa kadar inecek.
Çocuklar daha okumayı öğrenmeden, kendilerini test yarışının içinde bulacaklar.
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak bile şunun farkında değil:
Türkiye’de herkese eşit koşullarda eğitim veriliyor mu ki, herkese aynı soruların sorulduğu merkezi sınavlar yapılsın?
Bundan daha adaletsiz bir sistem olamaz ve sonuçları da hiçbir şekilde kullanılamaz.
Okulların kendi içinde bir başarı sıralaması yapılsa dahi, olumlu bir sonuç alamazsınız.
3, 4 sınıfın hala bir arada eğitim gördüğü ülkemizde, böylesi projeler, fantezi olmanın ötesine geçemez.
Eğitim deneme tahtası, çocuklarımız da kobay değil. Ama Ankara bunu bir türlü anlayamadı...
TÜBİTAK’a önerimiz, oturup kendi işine baksın. Bilim üretsin, çocuklara bilimi sevdirsin. Eğitimi de eğitimcilere bıraksın!..

Sınavsız eğitim olmaz
Eğitim bir öğrenme sürecidir ve öğretilen bilgileri, kimin ne kadar algıladığını da mutlaka ölçmek gerekir.
Yoksa başarı ile başarısızı, farklı derslere ilgi ve yeteneği olanla olmayanı tespit etmeniz mümkün değil.
Eğitimde buna ölçme, değerlendirme denir.
Ancak sağlıklı bir ölçme değerlendirmenin gerçekleşebilmesi için herkese eşit koşullarda eğitimin verilmesi olmazsa olmazların başında gelir.
Sınavlar da elbette öğrencileri yarış atına dönüştüren OKS, SBS, ÖSS, LYS tarzı sıralama sınavları olmamalıdır.
Her şeyden önce, herkese, kendi okuduğu derslere yönelik soru sorulmalıdır.
Yani öğrenciyi, dershaneye bağımlı hale getirmemelidir...
Başbakan Erdoğan’ın istediği de zaten budur.

Umut tacirliği olmasın
Eğitimi sınav ve dershane belasından kurtarmanın en gerçekçi yolu da, eğitimde umut tacirliğinden vazgeçmektir.
Her öğrenciye sınav hakkı vermek, o öğrencinin en iyi okullara gireceği anlamı taşımaz.
Sadece hayal kurdurursunuz ve sonu olmayan bir yarışın içine sokup, yıllarını heba edersiniz.
Tıpkı bugüne kadar olduğu gibi.
Doğru olanı, uzakta aramamak gerekir.
MEB, fen liselerine girişte yıllardır uyguluyor.
Eğer, fen lisesine girmekte kararlıysan, 5, 6 ve 7’nci sınıf Fen, Matematik, Türkçe ortalamasının 5 üzerinden 4 olması gerekir diyor.
Tutturan sınava giriyor, tutturamayan hiç kimseye kabahat bulmuyor.
Ve bu yöntemle, eleme daha en başta yapılıyor.
Aynı yöntem üniversiteye girişte de uygulanabilir.
Hatta o not otalamasını tutturamayanlar, sonraki yılarda not yükseltme sınavlarına girerek yeniden şans elde edebilirler.
Ayrıca her bölüm için farklı not ortalamaları istenerek, örneğin güzel sanatlara yönelecekler için Resim, Müzik, Türkçe gibi derslerin ortalamasına bakılarak sınav hakkı tanınabilir...
Ama bütün bunların yapılabilmesi için her şeyden önce eğitimden anlayanların, yani bu konuya emek veren öğretmen ve okul yöneticilerinin görüşlerinin alınması gerekir.
Ve elbette eğitime yön verenlerin de hasbel kader mi o göreve geldiklerine yoksa birikim ve donanımlarıyla mı o koltuklarda oturduklarına özellikle bakılır...
Bakılır ki yeni maceralara yelken açılmasın.
Bakılır ki Başbakan’ın ortaya koyduğu misyon ve vizyon bir kez daha, bir başka bahara kalmasın...
Özetin özeti: Eğitim konusunda çaba harcayanların hiçbirisi, kesinlikle art niyetli değil. Ama üzerlerinde öylesine mahalle baskısı var ki, kısa zamanda çok önemli işler yapacağız derken işler hep tersine gidiyor. Özeti bu!..  

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp