Top
06/02/2017

Dünyada en kötü 10 ülke arasındayız!

Türkiye’nin aşırı şişmanladığına dair verileri daha evvel bu köşeden paylaşmıştım. Bendeki en son resmi veri TÜİK’e ait 2014 istatistikleri ki orada toplumun yüzde 42’si normal kilolu olarak görünüyor. Sayın Akdağ’ın paylaştığı veriler bu durumun son iki yılda daha da kötüleştiğine işaret ediyor. Anlaşılan normal kiloluların oranı yüzde 40’lardan yüzde 30’lara inmiş. Bir başka ifadeyle kilo sorunu olanların oranı iki yılda epey artmış. Buna şaşırmadım çünkü Türkiye’nin bu alandaki trend verisi oldukça kaygı verici. Aşağıdaki grafikte de göreceğiniz gibi 33 yıllık bir periyodda dünyada obezite oranının en hızlı yükseldiği ilk üç ülke Mısır, Meksika ve Türkiye.  Eğer önlem alınmaz ise 2023 hedefleri arasında dünyada en şişman ülke olmayı da koymamız gerekebilir. Durum o derece vahim bir durum. O nedenle Sağlık Bakanı’nın yaptığı çağrıya kulak verip bu meseleyi enine boyuna tartışmamız şart.

Dünyada en kötü 10 ülke arasındayız

Sorun bize has değil!
Obezite sorunu Amerika başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin uzun bir süredir üzerinde tartıştığı bir mesele. O cenahta şu ara en yoğun tartışılan soru şu: Obezite ile mücadele ederken diyet anlamında şekere mi yoksa yağa mı daha çok dikkat etmeliyiz?

Yağ mı yoksa şeker mi daha zararlı?
1960lardan itibaren sağlık uzmanları obezitenin ve obeziteye dayalı kalp rahatsızlıklarının temel nedeninin kolesterol ve yağ olduğu konusunda bir konsensusa varıyor. O dönemden başlayarak da tüm sağlık politikası yağlı gıdaların zararları üzerine odaklanıyor. Şeker temel risk kaynağı olarak ikinci plana atılıyor. Margarinin tereyağının yerini alması, az yağlı ya da yağsız ürünlerin marketlerde yaygınlaşması hep bu bilimsel uzlaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Tam bir skandal!
Ancak yeni ortaya çıkan bilimsel araştırmalar durumun hiç de bu kadar net olmadığını, hatta şekerin yağlı gıdalardan daha fazla zararlı olduğunu ortaya koyuyor. Şeker tüketiminin artmasıyla obezite oranının artması neredeyse birbiriyle paralel gidiyor. Peki buna rağmen neden bilim insanları 1960larda şekerin zararları üstünde durmadı derseniz bu sorunun yanıtı bir skandala işaret ediyor. Araştırmacı gazetecilerin birkaç ay evvel ortaya çıkarttığı gerçek şu ki 1960lardan başlayarak şeker lobisi başta Harvardlı olmak üzere pek çok araştırmacıya açıktan maddi destek vererek sonuçların şeker lehine kamuoyuna sunulmasını sağlamış. Evet tam bir skandal.

Şekersiz diyete geçmenin sancıları!
Şekerin insan sağlığında yaptığı tahribatın boyutu ortaya çıktıkça obeziteyle mücadelenin de yöntemi de hızla değişiyor. Artık yağsız ya da az yağlı diyet yerine şekersiz ya da az şekerli diyetler gündeme geliyor. Bu bağlamda pek çok ülke kolalı içeçekleri başta okullarda olmak üzere çocukların diyetinden çıkartmaya başladı bile. Kolalı-şekerli içeçeklere ek vergiler gündemde. Bizim de obezite ile mücadelede başarılı olabilmemiz için şekerli diyetle mücadeleye öncelik vermemiz kaçınılmaz. 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp