Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

14/04/2017

Bu AGİT de nereden çıktı demeyin

Bu büro neyin nesi, bu zat Türkiye’de ne arıyor, böyle nasıl konuşuyor diye merak edilebilir.

Bu sorulara yanıt ararsak biraz geriye dönmemiz gerekiyor. İşin başlangıcı 1973 yılına, ABD ve Kanada ile birlikte Doğu ve Türkiye dahil Batı’dan 33 Avrupa ülkesinin detant (yumuşama) dönemini başlatan Helsinki Nihai Senedi’ne imza atmalarına kadar gidiyor. Bu imzaların en önemli sonucu 1975’te Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nın (AGİK) kurulması oldu. AGİK, soğuk savaşın sona ermesinden önce Avrupa’da Batı ile Doğu bloku arasındaki tek diyalog mekanizmasıydı.

Soğuk Savaş 1990’ların başında sona erdiğinde AGİK’in işlevi ne olacaktı? Örgüt önemli bir kurumsal ve işlevsel değişimden geçti, adı konferans yapısının teşkilata dönüşmesiyle AGİT oldu. Üye sayısı genişleyerek 57’ye çıkarken, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı alanlarında önemli görevler üstlendi. Avrupa Konseyi’ne kısmen paralel, onu tamamlayan bir işlevdi bu.

SEÇİMLER ADİL OLMALI

AGİT’in en temel metinlerinden biri 1990 yılında kabul edilen Kopenhag Belgesi. Türkiye’nin de imza attığı bu uluslararası sözleşmeyle, üye ülkeler, seçimlerin gerçekten demokratik bir şekilde yapılmasını güvence altına alacak bir dizi taahhütte bulundular. Seçimler için şu temel ilkelere uyma yükümlülüğü geldi: Evrensel ölçüler, eşitlik, adil olma, gizlilik, hür bir şekilde yapılması, şeffaflık ve hesap verilebilirlik.

AGİT’in bu çerçevede üye ülkelerde seçimlerin bu ilkelere uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığını gözleyip rapor edecek bir mekanizması da var. AGİT, bu mekanizma üzerinden Türkiye’deki referandum sürecini de yakından izliyor.

Nasıl Avrupa Konseyi’ne bağlı Venedik Komisyonu’nun anayasa değişikliklerinin içeriğine ilişkin eleştirel raporu –değişiklikler geçerse- Batı dünyasının bakışında belirleyici bir rol oynayacaksa, referandumun kurallara uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığı konusunda da AGİT’in ne diyeceği önem taşıyor.

Michael Link’in başında olduğu AGİT’in Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu, 17 Mart’tan itibaren Ankara’da yerleşik 11 uzman ve ülke genelinde 12 yerde görevlendirilen 24 gözlemciden oluşan bir heyetle referandum kampanyasını izliyor. Heyet üyeleri AGİT’e üye 20 ülkeden seçilmiş. Dikkat çekelim, bu heyet Türk hükümetinin resmi daveti üzerine görevlendirildi. Heyet, 17 Mart-7 Nisan dönemine ilişkin gözlemlerini bir ara rapor haline getirerek geçen hafta açıkladı. Daha kapsamlı rapor ise referandumdan sonra gelecek.

KHK’YA ELEŞTİREL BAKIŞ

Peki bu ara raporda ne diyor gözlemci heyeti? Genel ton olarak rapora dikkatli, diplomatik bir dilin hâkim olduğunu söylemek mümkün.

Ancak heyetin eleştiriden sakınmadığı noktalar da var. Öncelikle, “referandumun olağanüstü hal altında temel özgürlüklerin kısıtlandığı bir ortamda yapıldığına” dikkat çekiyor. “Evet kampanyasının iktidar ve çok sayıda kamu görevlisi tarafından da desteklendiğine” de dikkat çekilen raporda, “Heyet, hayır kampanyası destekleyicilerinin faaliyetlerinde kampanya yasaklarıyla, polis müdahaleleriyle ve şiddet içeren çatışmalarla karşılaştıklarını kaydetmiştir” deniliyor.

Eleştirel yaklaşılan bir diğer konu, Yüksek Seçim Kurulu’nun basın yayın kuruluşları üzerindeki denetim yetkisinin referandum öncesinde kaldırılmış olmasıdır: “Referandum için yasal çerçeve basına tarafsız yayıncılık zorunluluğunu getirmekte ve seçimlere katılma yeterliliğine sahip siyasi partilerin medyaya eşit erişimini garanti altına almaktadır. Ancak bir OHAL kanun hükmünde kararnamesi ile YSK’nın tarafsız yayın yapmayan özel yayın kuruluşları üzerindeki cezai yaptırım yetkisi ortadan kaldırılmıştır.”

AGİT, YSK’yı da eleştiriyor. YSK’ya yöneltilen eleştiri, Anayasa’nın seçim mevzuatında yapılan herhangi bir değişikliğin bir yıl içinde yürürlüğe girmesini yasaklamasına rağmen, YSK’nın söz konusu değişikliklerin uygulanabilirliğine karar vermiş olmasıdır.

Üzerinde durulan bir diğer sıkıntılı konu, güneydoğudaki dört ilde “355 ile 500 bin arasında” kişinin ikametgâh yerlerini terk etmek zorunda kalmış olmasıdır. Bu noktada “bu kişilerin seçmen kayıtlarını değiştirebilmeleri konusundaki endişeleri” kayda geçiriyor AGİT heyeti.

NİHAİ RAPOR BEKLENİYOR

Projektörlerin çevrildiği bir başka nokta “Birtakım siyasi liderlerin ve aktivistlerin parmaklıklar arkasında olmasının bazı grupların kampanya yapma yeteneklerini ciddi ölçüde kısıtlamış olmasıdır”. Burada HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuna açık bir gönderme var.

Şimdi merakla beklenen AGİT heyetinin referandumdan sonra açıklayacağı nihai rapor. Bu raporun da çizgi olarak ön değerlendirmeden farklı olmasını beklemek gerçekçi olmaz. Bu takdirde Batı’da referandumun adil bir rekabet ortamında gerçekleşmediği şeklinde bir görüşün yerleşmesi muhtemeldir.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp