Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

12/04/2022

Ukrayna savaşı Suriye’yi nasıl etkileyecek?

Ukrayna savaşının sonuç doğurmaya aday olduğu bölgelerden biri de Suriye. Savaşın bu ülkeye nasıl yansıyacağı Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyor.

Suriye’nin bu krizin etkilerine açık olmasının en önemli nedenlerinden biri, bugün Ukrayna’daki savaş nedeniyle karşı karşıya gelen ABD ve Rusya’nın her ikisinin de bu ülkede sahada askeri varlığının bulunmasıdır.

UKRAYNA’DA SAVAŞAN RUSYA SURİYE’YE ODAKLANABİLİR Mİ?

Önce sahaya bakalım. Fırat’ın doğusunda Türkiye-Suriye sınır hattının altında güneye doğru inen çok geniş bir coğrafyanın tümü ABD’nin etkisi altındadır. ABD’nin sayıca sınırlı bir askeri gücü olsa da sahadaki nüfuzunu PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDF) ile kurduğu askeri ittifak üzerinden sağlıyor. Fırat’ın doğusunda Suriye’nin hava sahasını zaten olduğu gibi ABD kontrol ediyor.

Fırat’ın batısındaki hava sahası ise Rusya’nın kontrolündedir. Rusya, Fırat’ın doğusunda yalnızca sınır hattı boyunca uzanan bir koridorda, ama en önemlisi Fırat’ın batısında rejim bölgesinde deniz ve hava üsleri ile belli bir kara gücü üzerinden geniş bir alan hâkimiyetine sahiptir. Verdiği askeri destekle ayakta kalmasını sağladığı Beşar Esad rejiminin de hamisi durumundadır.

Ukrayna’nın Rusya açısından öngörülebilir bir sonucunu hemen belirtmek gerekiyor. Rusya, bütün enerjisini ve kaynaklarını Ukrayna’ya yönelttiği bir dönemde kaçınılmaz olarak Suriye’ye eskiye kıyasla daha az odaklanacaktır. Rusya’nın Ukrayna’da sahada görevlendirmek üzere Suriye’den paralı asker devşirmekte olduğu da biliniyor.

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına katılmayan Türkiye karşısında genellikle dikkatli bir çizgi izliyor ve çatışmaktan kaçınıyor. Bu politikasının uzantısı olarak, Rusya’nın -bu aşamada- Türkiye’yi Suriye’de rahatsız etmekten uzak durması beklenmelidir. Suriye’de sahadan gelen haberler, Ukrayna savaşının patlak vermesinden sonra genel hatlarıyla bu beklentiyi teyit eden bir nitelik taşıyor.

ABD İLE RUSYA SURİYE’DE DİYALOĞA GİRMİŞTİ

Savaşın Suriye’yi etkileyeceği bir yönü şurada karşımıza çıkıyor. İlginçtir ki Suriye, Biden yönetiminin geçen yıl ocak ayında işbaşı yapmasından sonra ABD ile Rusya arasında işbirliğinin sessiz ancak hissedilir bir şekilde işlemeye başladığı alanlardan biri olarak değerlendiriliyordu. ABD ve Rusya’nın Suriye’den sorumlu üst düzey temsilcileri geçen yazdan itibaren belli aralıklarla buluşmaktaydılar.

ABD ile Rusya arasında Suriye üzerindeki diyaloğun en somut sonuçlarından biri, geçen temmuz ayında Kremlin’in Birleşmiş Milletler’in Hatay Cilvegözü sınır kapısı üzerinden Suriye’ye yaptığı sınır ötesi yardım mekanizmasının önümüzdeki 10 Temmuz tarihine kadar bir yıllığına uzatılmasına olurunu bildirmesi olmuştu.

Uzun pazarlıklar sonunda BM Güvenlik Konseyi’nden çıkartılan 2585 sayılı kararla BM yardım mekanizması aynen devam ederken, karşılığında ABD de Suriye’ye uyguladığı yaptırım rejiminde insani ihtiyaçların karşılanmasına dönük bazı alanlarda bir dizi esnekliğe gitmişti. Bu çerçevede yardım kuruluşlarının, vakıfların rejim bölgesindeki faaliyetlerine belli kolaylıklar getirmişti.

Bu gibi adımların önemi, ilk kez Rusya ile ABD arasında Suriye’de insani yardım konularında bir ver-al sürecinin başladığını göstermesiydi. Bu diyaloğun zamanla siyasi çözüm sürecine de yansıyabileceği yolunda beklentiler belirmişti.

Kayda değer bir gelişme, geçen ocak ayında ABD ile Rusya’nın, bu kez BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Suriye konusunda düzenli olarak yapılan gözden geçirme toplantılarının sıklığının azaltılması hususunda anlaşmalarıydı. Bu da Rusya ve Esad rejimi üzerindeki BM’deki baskıyı belli ölçülerde hafifletecekti.

Savaşla birlikte girilen BMGK’ye ilişkin uzlaşı rafa kaldırılmıştır. Ayrıca, önümüzdeki temmuz ayına gelindiğinde Rusya’nın Cilvegözü’nden BM yardım mekanizmasının uzatılmasına onay verip vermeyeceği sorusu şimdiden merak konusudur. Rusya, eskiden beri Suriye’nin kuzeybatısına giden BM yardımlarının Cilvegözü kapısından değil, Esad’ın egemenliğini göstermesi için doğrudan rejim bölgesi üzerinden geçmesini savunuyor.

SURİYE’NİN ÇOK PARÇALI MEVCUT STATÜSÜ DEVAM EDEBİLİR

Savaşın tahmin edilebilir bir sonucu, ABD ile Rusya arasındaki ilişkiler gerginleştiği oranda aralarında Suriye konusunda su yüzüne çıkmış olan bu diyalog zemininin kaybolmasıdır. Ukrayna’daki çatışma ortamı Suriye’de siyasi çözüm arayışlarını daha da zora sokacaktır.

Bu durumda Suriye’nin, Türkiye’nin de aralarında olduğu birden çok aktörün nüfuz bölgeleri üzerinden şekillenmiş olan mevcut parçalanmış tablosu muhtemelen iyice kilitlenecektir. Herkesin kendi nüfuz bölgesinde kontrolünü koruduğu bugünkü statükonun daha da tahkim olması şeklinde tercüme edebiliriz bu yönelişi. Statükonun bu şekilde devamının, Fırat’ın doğusunda ABD’nin YPG ile işbirliği içinde ortaya çıkardığı özerk yönetimin sürekliliğini pekiştirmesi  muhtemeldir.

Mevcut tablonun sürmesi, Türkiye’nin de İdlib’de, Zeytin Dalı (Afrin), Fırat Kalkanı ve Fırat’ın doğusundaki Barış Pınarı harekât bölgelerindeki askeri varlığının bugünkü şekliyle tahkim olması sonucunu yaratacaktır.

SURİYE’DE 12 MİLYON İNSANIN GIDA GÜVENLİĞİ YOK

Ukrayna krizinin güney komşumuzda şimdiden hissedilen bir başka yansıması daha var. Dünyada gıda fiyatlarını yükselmesi ve buğday gibi tarım ürünlerinin tedariğinde sıkıntılar belirmesi, temel ihtiyaçların karşılanmasında zaten ciddi sıkıntıların yaşandığı, insani yardım ihtiyacının yüksek bir eşikte olduğu Suriye’deki durumu daha da ağırlaşacaktır.

Suriye’nin özellikle rejim bölgesindeki en önemli sıkıntılarından biri ekmek fiyatlarının aşırı yüksekliğidir. Bu ülkedeki ekmek sıkıntısı artık Human Rights Watch gibi saygın insan hakları kuruluşlarının raporlarına konu olmaktadır.

Geçen 24 Mart’ta BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan Suriye görüşmelerine katılan BM’nin insani yardımlardan sorumlu koordinatörü Martin Griffiths’in buradaki konuşması her bakımdan yürek burkan bir içerik taşıyor. BM yetkilisine göre, Suriye’de insani yardıma ihtiyaçı duyan insan sayısı 14.6 milyondur. Bu toplam içinde “gıdaya erişim emniyeti bulunmayan”, yani aç kalma tehdidi altında yaşayan insan sayısı 12 milyondur.

Özetle, Ukrayna’daki savaşın ekonomik serpintileri Suriye’de on birinci yılını geçen ay geride bırakan savaşta büyük bir insani felakete neden olabilir.

ESAD REJİMİ İLE NORMALLEŞME OLABİLİR Mİ?

Buraya kadar aktardığımız tablo çerçevesinde Ukrayna savaşının seyri Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini nasıl etkileyecektir? Burada dikkat çekici olan bir durum, Ankara’da Esad rejimi ile ilişkilerde bir normalleşme arayışına dönük bazı eğilimlerin uç vermekte oluşudur.

Gazetemizin Ankara Parlamento Bürosu Şefi Nuray Babacan’ın geçen hafta yazdığı “Suriye’de yeni süreç başlar mı” başlıklı bir kulis yazısı, Arap basınında geniş yankılara yol açtı.

Babacan’ın yazısı, Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan yeni durumun Suriye ile ilişkilerde bir fırsat olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda Ankara’da bazı fikir egzersizlerinin yapıldığına işaret ediyor. Normalleşme halinde Suriye’ye dönecek göçmenlerin güvenliğinin sağlanmasının üzerinde durulan kritik başlıklardan biri olduğu anlaşılıyor.

İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi geçmişte köprülerin atıldığı bölge ülkeleriyle geride bıraktığımız bir yıl içinde birbiri ardına atılan normalleşme adımlarından sonra belki bir Suriye sürprizine de hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bekleyip görelim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp