Dün akşam ise bu düşüncesinden bir adım daha farklı bir Fenerbahçe gördük. O da ilk yarı değil, ikinci yarıdaydı. Fenerbahçe kaybettiği özgüvenini, moral bozukluğunu ve şampiyonluğa olan motivasyonunu kazanma adına çıktığı maçta gerekeni almasını bildi.

Ancak şunları da belirtmekte fayda var...

Özellikle ilk yarıda, rakibinin eksik kalmasına rağmen etkili futbol sergilemeyen bir takım gördük. Rakip eksik kalmışsa siz de özellikle ön tarafta bir baskı kuramıyorsanız, karşı tarafın dengesini bozmak için en güzel adım geriden oyuna katılan oyuncuların verdiği destektir. Nitekim 45+2’te Skrtel’in yaptığı bu destek golle neticelenince futbolun değil ama skorun olduğu bir ilk yarı gördük.

5 DAKiKADA BiTTi

ZANNEDİYORUM, devre arasında hem hoca hem de futbolcular rakibin 10 kişi kaldığının farkına vardılar ki ikinci yarıda 5 dakikada gelen 3 gol maçı bitirdi. Bununla beraber, 5-0 öndeyseniz ve rakibiniz 10 kişiyken halen maçta üstünlüğünüzü tam anlamıysa gösteremiyorsanız bu bir sorundur.

Karabükspor’u da es geçmemek gerek. Eksik olmalarına, skor olarak da geride olmalarına rağmen direnç göstermekten ve gol atma isteklerinden hiç vazgeçmediler.

MANU MAÇININ ÖNEMi

F.BAHÇE oyun olarak belki istediğini sahaya yansıtamasa da sonuç almaya devam ederse kaybolan birçok şey geri gelecektir. Tıpkı Pereira gibi takımda oyun anlayışını oturtana kadar skor almaya giden bir Advocaat var. Eğer oyun olarak gelişim gösterilmezse şu gerçeği hatırlatmamız gerekir. Fenerbahçe seyircisi oynamadan değil korku salarak kazanmayı sever! Advocaat bu anlayıştaki takımı ne zaman getirecek, onu da zamanla göreceğiz.

Şimdi sıra, Premier Lig’de istediğini bulamayan Manchester United’la kozları paylaşmaya geldi. Kazanılacak bir Manchester maçı geleceği hızlandırma adına çok önemli.