- Birbirinizi kötüleyin.

Kim bunlar?

Netanyahu ve Erdoğan.

Peki, kim demiş?

O belli değil... Tıpkı Muharrem İnce’yi arayan meçhul Amerikalılar gibi.

Demişler ki:

- Hem İsrail’de seçim var, hem Türkiye’de seçim var. Birbirinizi kötüleyin...  Yeni bir tezgâh bu... Al takke ver külah.

Duyunca...

Gülmekten bıyıklarıma ağrı girdi.

İyi haber alan kaynaklara inat, bu da kötü haber alan kaynaklar’ın bir muzipliği galiba. Ama böyle şaka olur mu?

***

Burada ciddi bir seçime gidiyoruz. Zevzekliğin lüzumu yok. Bulmuşlar Kılıçdaroğlu gibi saf ve temiz bir insanı, yalan yanlış bilgilerle ona sürekli gaz veriyorlar.

Olmaz bu.

Fert başına milli gelir nasıl hesaplanır, hele bir dinleseydiniz, 5 kişilik her ailenin 55 bin doları nereye uçup gitti, siz de şaşar kalırdınız... Mahkemeye gidip hakkını aramayan nâmerttir azizim.

- Nerede bu para?

Olmayan para...

Hay Allah, “aslı yok yaylası’nda koyunlarım var benim.”

***

Neyse ki başka bir haberle tanışıyoruz.

- DEAŞ’ı biz temizleyeceğiz.

Yani, çarpışacağız.

Fakat nasıl olur?

Bu DEAŞ, “bizim kendisine silah yolladığımız” DEAŞ değil mi?

Bu yüzden kıyametler kopmadı mı? Kabak, Enis Berberoğlu’nun başına patlamadı mı?

Yani şimdi biz “kendisine tırlarla silah yolladığımız” bir katil sürüsüyle mi savaşacağız?

Ne demek bu?.. Yani “al bu silahı, bize ateş et.”

Çok rica ediyorum.

Bu konuda Kılıçdaroğlu ne tavsiye eder acaba?