Top
Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

yasasinhayat@hurriyet.com.tr

23/03/2024

Mikroplastikleri damardan da almaya başlamışız

Bu nedenle hepimiz son derece dikkatli ve duyarlı olmak zorundayız. Ama nedense ne Çevre Bakanlığı’ndan ne de Sağlık Bakanlığı’ndan konunun çözümüne ilişkin herhangi bir açıklama gelmedi, gelmiyor.Diğer taraftan Adana Çukurova Üniversitesi ile Danimarka Roskilde Üniversitesi’nin yaptığı ortak bir çalışma ise mikroplastiklerin artık ilaçları damar yoluyla verdiğimiz serum torbalarına bile girdiğini gösteriyor. Kısacası mesele zannettiğimizden çok daha önemlidir. Mikroplastik tehdidi geleceğimizi tehdit eden en önemli sağlık bozuculardan biridir. Eğer damardan da mikroplastik almaya başladıysak vay halimize!KISA BİLGİ SİVİLCELİ GENÇLER NE YEMELİ, İÇMELİ Sivilce meselesi hepimiz için can sıkıcı bir sorun ama özellikle ergen çağdaki gençler konuya daha fazla önem veriyor. Haksız da sayılmazlar. Ama bilelim ki özellikle ergen çağdaki gençleri çok üzen o sivilceler beslenme seçimlerinden bile etkileniyor.Un ve şeker içeriği azaltılmış, işlenmiş/rafine karbonhidrat oranı düşürülmüş bir beslenme tarzı bu gibi sivilceleri azaltmada yağları kısıtlamaktan daha etkili netice veriyor. Kısacası bu sivilcelerle mücadelede öncelikle şekeri, şekerli içecekleri, gazlı, kolalı meşrubat ve meyve suyu konsantrelerini, soğuk çayları (buzlu çay!), fırın, pastane ürünleri, bisküvi, cips ve gofretleri kesmek gerekiyor.Beslenmenizde glisemik yük ne kadar az ise sivilcelenme ihtimaliniz o oranda düşüyor. Bunu uzmanlar “diyet/inflamasyon/iltihap” ilişkisiyle açıklıyor.Diyetteki kötü karbonhidrat oranı arttıkça vücuttaki inflamasyon yapıcı süreçler artıyor. İnflamatuar/iltihap oluşturan uyarılar hızlandıkça da sivilceler yoğunlaşıyor.Diğer taraftan omega-3/6 dengesinin bozulması da sivilce oluşumunu sıklaştırabiliyor. İnsülin direnci olanlarda, D vitamini seviyesi düşük kişilerde, bağırsak florası bozulanlarda da sivilcelenme ihtimali daha fazla.Özetle sivilcelerinizden kurtulmak istiyorsanız ilk yapacağınız şey daha az şeker, un ve nişasta içeren besinler tüketmek, rafine/işlenmiş karbonhidratları azaltıp protein ağırlıklı doğal bir beslenme modeline dönmek olmalı.Deneyin, sonuca siz de şaşıracaksınız!OKUR SORUSU 1 PİRİNÇ Mİ BULGUR MU Öncelikle şu noktanın altını kalınca bir çizelim: Bulgurun pirince oranla daha bizden, bizim mutfağımızın ana oyuncularından biri olduğunu bir kenara dikkatle not edelim. Konu sağlık olduğunda da tercihimizi bulgurdan yana kullanalım. Bulgur sadece bizim değil, dünyanın da el üstünde tuttuğu bir besin öğesi olma yolunda hızla ilerliyor ve yıllardır ünlü “Mayo Klinik beslenme listesi”nin “en değerli ilk 10 besin”i arasındaki yerini kimselere kaptırmıyor. Tavsiyem mümkünse kepekli bulgura ağırlık verip iri taneli olanlarını tercih etmeniz.Bulgurun posa, vitamin ve mineral içeriği çok güçlü. Tok tutma ve insülini patlatma olasılığı ise pirinçten daha az.Pirince gelince... Bir tabak pirinçle bir tabak tozşeker yemek arasında beslenme pratiği açısından ciddi bir fark yok.Siz yine de “Hiç olmazsa arada bir pirinç pilavı yesem olmaz mı?” diyenlerdenseniz esmer, ince uzun (basmati) ve doğal (cilalanmamış) pirinci tavsiye ederim.OKUR SORUSU 2 ZEYTİNİN SİYAHI MI, YEŞİLİ Mİ Bizim beslenme kültürümüzde siyah zeytin açık ara öndedir. Kahvaltılarımızda da atıştırmalıklarda da öncelik hep siyah zeytindedir. Olgun meyve olarak siyah zeytin suyunu epeyce kaybetmiş olduğu için yağ açısından yeşil zeytine göre iki katı daha fazla yoğunluktadır. Dolayısıyla kalorisi daha fazladır. Diyetisyenlerimizin “bir porsiyon” olarak tanımladığı “5-6 adet” (yaklaşık 15 gram) zeytinin yeşili 20, siyahı ise 50 kalori civarındadır.Ayrıca siyah zeytinin posası, sodyumu ve fosforu daha fazladır. Yeşil zeytine gelince... Yeşil zeytinde su içeriği daha yüksek, polifenol ve A vitamini miktarı daha güçlüdür. Biraz daha detay... Zeytinin yeşili de siyahı da hidroksitirozol başta olmak üzere fenolik bileşimlerden son derece zengin.Bu nedenle ikisi de “kanser savar” besinler listesinde. Ve yine ikisinde de bol bol terpen grubu antioksidanlar, en çok da oleuropein bulunuyor. Bu madde aynı zamanda güçlü bir ağrı kesici ve kemik koruyucu.Özeti şu: Zeytinin siyahı mı, yeşili mi demeyin, günde 10-15 zeytini midenize afiyetle indirin. Ha “Benim kilo sorunum da var ama!” diyorsanız da işte o zaman zeytinin siyahını değil de yeşilini tercih edin.İYİ BİLGİ 1 KİLO KAYBINI DESTEKLEYEN 4 BAHARAT - TARÇIN: insülin-şeker dengesine yaptığı katkılar nedeniyle özellikle insülin direnci olanlarda kilo kaybını desteklediği düşünülüyor.- ZENCEFİL: tokluk hissini arttırdığı ve mideyi rahatlattığı için tercih ediliyor.- ZERDEÇAL: İltihap baskılayıcı etkileri yanında tokluk hissini güçlendirici faydaları olduğu da düşünülüyor.- NANE: Mideyi rahatlatıcı ve tokluk hissini artırıcı etkileri nedeniyle tercih ediliyor.İYİ BİLGİ 2 SUSAMDA BAKIN NELER VAR Çoğumuzun aklına susam deyince önce simit, sonra da ramazan pidesi gelir. Oysa biraz dikkatli olup mutfağımızda ona daha fazla yer vermemiz gerekir. Bunun birinci nedeni susamın bakır zenginliğidir. 30 gram susam günlük bakır ihtiyacınızın yarısını giderir. Kalorisi kenevirden biraz daha fazladır, 30 gramı 160 kalori içerir.Aynı miktar susamda 5 gram protein, 6 gram omega-6 yağı vardır. Susamın bir başka özelliği de tekli doymamış yağlardan (tıpkı zeytinyağı gibi) zengin yapısıdır. 30 gram susamda 5 gram tekli doymamış yağ vardır. Susamın enterolakton ve lignan zenginliği de mühim bir ayrıntıdır.Bu ikili menopoz dönemindeki kadınlara doğal östrojen benzeri takviye sağlayabilir.Son bir not daha: Susam ciddi bir iltihap giderici ve antioksidan güce de sahiptir.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp