Top
Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

yasasinhayat@hurriyet.com.tr

19/11/2015

Reflü için 5 mühim tavsiye

Kısacası reflü salgınının iki mühim sebebi var: Kötü beslenme ve stres. Sözü fazla uzatmadan reflüsü olanların neleri yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini 5 maddede özetleyelim...

n

1- Beslenmeye dikkat etmek şart. Yenilip içilen her şey ama her şey dikkatli seçilecek. Paketlenmiş gıdalardan, özellikle yağlı, unlu paketlenmiş atıştırmalıklardan uzak durulacak.
Pastane fırın üretimi atıştırmalıklar da (kekler, börekler, kurabiyeler, poğaçalar) listeye dâhil edilecek. Patates ve sebze kızartmaları sadece dışarıda değil, mümkünse evde bile yenmeyecek.
Yağlı, unlu ve şekerli kızartılmış tatlılara ise el dahi sürülmeyecek.
Meyve sularına gelince... Portakal ve domates suyuna özellikle dikkat edilecek ve prensip olarak taze sıkılmış bile olsalar meyve suyunun her türlüsü özenle tüketilecek. Gaz ve kola içeren meyve sularından bahsetmek bile istemiyorum. Bunları okuyunca aklınızdan şu sorunun geçeceğine eminim.
Peki, biz ne yiyip içeceğiz hocam?
Yanıtım şu: Herkesin reflüsü kendine özeldir. Arkadaşınızda reflü yapan bir besin size iyi bile gelebilir. Deneyip kararı kendiniz vereceksiniz.
2- Yemeklere ne eklediğiniz de önemli, çünkü onların içinde de reflüyü azdırabilen unsurlar da olabiliyor.
Salçayı, kebabı, mayonezi dikkatli tüketeceksiniz.
Turşulara gelince... Deneyip karar vereceksiniz. Acı biber kimine iyi geliyor, kimine dokunuyor. Reflüsü olanlar sakız çiğnesin deniyor ama mentollü-naneli sakızlar için aynı şey söz konusu değil.
Özellikle nane mideyi rahatlatırken reflüyü azdırabiliyor.
3- Hızlı yemeyin. Bu çok önemli bir ayrıntı. Her lokmayı uzun uzun çiğnemeniz reflü mücadelesinde önemli bir faktör. Ayrıca ayaküstü değil, oturarak yemeniz de etkili bir korunma sağlıyor.
Ev yemeklerini tercih etmek de mühim bir ayrıntı. En kaliteli restoranlarda kullanılan yağlar bile “arızalı” çıkabiliyor. Ben kendi adıma reflünün yaygınlaşması ile dışarıda yemek yeme sıklığının artması arasında bir bağlantı olduğu düşüncesindeyim.
4- Bol ve sık su için, suyu gün boyu sık aralıklarla yudumlayarak tüketin. Bu da çoğumuzun bilmediği bir ayrıntı. Bugünkü tavsiyelerin içindeki en önemli olanı da bence bu madde.
Reflüyü ilaçsız tedavi etmenin yolu suyu sık ve yudum yudum içmekten geçiyor.
5- Akşam yemeklerinizi hafifletin. Yağı, baharatı az sindirimi kolay şeyler tercih edin. Yatağa karnınız boş girin. Yatmadan önce bir şeyler tıkınma âdetiniz varsa hemen terk edin. Akşam yemeği sonrasında yapacağınız 15-20 dakikalık kısa yürüyüşler de son derece faydalı.
Unutmayın: Son lokmanızla yatağınıza uzanmanız arasında en az bir saatlik bir süre olmalı.

n

Sauna

n

Yararlı mı zararlı mı

n

Saunanın sağlığa yararlı olduğunu düşünenlerin sayısı çok. Sauna ruha rahatlama ve gevşeme imkânı sağlar.
“Stres kat sayısı”nı düşürür. Ayrıca eklem ve kas ağrılarını da azaltabilir. Bir araştırmada saunada yarım saat kalındığında, kandaki beta endorfin seviyesinin neredeyse iki katına çıktığı gösterilmiştir. Endorfinler bedenimizin ürettiği sağlıklı, yararlı, keyif verici maddelerdir, aktivite yapınca da vücudumuz endorfin salgılar ve bu maddeler, kişinin kendini mutlu hissetmesini sağladığı gibi ağrı ve sızıları da azaltır, “ağrı eşiği”ni yükseltir.
Sauna seanslarının kandaki serotonin hormonunu artırdığını, stres hormonlarının miktarını azalttığını gösteren bulgular da var.
Düzenli sauna kullanımı bağışıklık sistemini de güçlendirebilir.
Gelelim en can alıcı konuya: Sauna kilo kaybı yapmaz. Ancak su kaybı nedeniyle bir miktar ağırlık azalması olabilir, o kadar.
Yüksek tansiyon, kalp ve solunum yetmezliği, alerjik astım gibi kalp-damar ve solunum sistemini ilgilendiren ciddi sağlık sorunu olmayanların imkân buldukça saunadan faydalanmalarında bir sakınca yoktur.
Bu sorunları yaşayanların ise sauna keyfinden uzak durmaları gerekiyor.

n

Yumurta

n

Esmeri mi, sarışını mı

n

Gıdaların “esmer” olanlarına ilgi arttı. Ekmeğin, makarnanın, pirincin esmeri beyazından daha yararlı ve sağlıklı kabul ediliyor.
Peki bu durum yumurta için de geçerli mi? Rengi kahverengiye çalan yumurtalar, beyazlardan daha mı değerli? Değil!
Ciddi bir fark yok aralarında. Yumurta beyazı da kahverengiye çalanı da yaklaşık 70 kalorilik, 6-7 gram protein içeren, vitamin deposu harika bir besin.
Yumurta kabuklarının farklı renklerde olmasının nedeni, yumurtlayan tavukların tüylerinin renklerinin değişik olması.
Bir de kahverengi tüyleri olan tavuk cinslerinin daha iri yapılı ve daha fazla yem tüketiyor olması konusu var ki, bu cüzdanlarımıza yansıyan bir durum! Beslenmeleri daha pahalıya geldiği için, üretici bu durumu yumurta fiyatlarına yansıtıyor.
Biz tüketiciler de esmer yumurtalara daha çok para veriyoruz. Önemli olan yumurtanın kabuğunun rengi değil, onu yumurtlayan tavuğun nerede ve hangi koşullarda yaşadığı, neyle ve nasıl beslendiğidir.
Serbest dolaşan, doğal yemlerle karnını doyuran tavuğun yumurtası ister beyaz ister koyu renkli olsun, sağlık açısından daha uygundur. Antibiyotiklerle korumaya alınan, ziraat ilaçları ile kirlenmiş, GDO’lu yemlerle beslenen tavukların yumurtaları ise renk fark etmeksizin sağlığımızı olumsuz etkileme riski taşıyor.
Yumurta seçiminizde benim önerim, market alışverişlerinizde, kabuk rengine değil de, üretim koşullarına bakmanızdır.

n

Meyveli yoğurt

n

Uzak durun!

n

Yoğurdun içinde şeker zaten var, 100 gramı 4-5 gr kadar süt şekerini zaten içeriyor ama siz bununla yetinmez, “ben meyveli yoğurt yiyeceğim” diye tutturursanız 100 gram yoğurtla bedeninize giren şeker miktarı 15-20 gramı bulabiliyor.
Üstelik “bu ilave şekerin” çok ama çok az bir kısmı yoğurda eklenen doğal meyvelerden geliyor, önemli bir kısmını tadı artsın diye konulan “fruktoz şurubu” yani “çakma şeker” oluşturuyor.
Fruktoz şurubunun neler yapabileceğini duymayan, bilmeyen kalmadı. İşte bu nedenle kendinizi de çocuklarınızı da meyveli yoğurtlardan uzak tutun. Canınız yoğurdu ille de meyveli yemek istiyorsa taze meyveleri dilimleyip kendiniz ekleyin.

n


Bir soru

n

Kırmızı et kanser yapar mı

n

Cevabım “havet!”, yani ne hayır ne evettir. Bana sorarsanız abartılmış kırmızı et tüketimi kanserle, özellikle kalınbağırsak kanseriyle ilişkili olabilir.
Ben son zamanlarda maalesef böyle bir gidiş görüyorum. Toplumumuzun bir kesimi kırmızı et tüketimini abartma eğiliminde. Öyle ki “dün etçiye gittim, bir oturuşta bir kilo pirzolayı mideme indirdim” diyebilen sağlık bilgisi fakiri ünlülerimiz bile var.
Prensip olarak ben kırmızı ete karşı filan değilim. Kırmızı et tüketiminiz düzenli ve makul miktarlarda ise sorun değil, afiyetle yiyin. Düzenli kırmızı et tüketmemek önemli bir sorun haline bile gelebiliyor, “kırmızı et kesinlikle yenmemeli” diyenlerden de olmamak lazım.
Nedeni şu:
Bedenimiz için şart olan –ama bedenimizde üretilemeyen- elzem aminoasitlerin en bol bulunduğu besinlerden biri kırmızı et. Ayrıca demir ve B12 için de kırmızı et en güvenilir besinsel kaynak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp