Top
Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

yasasinhayat@hurriyet.com.tr

18/01/2024

Yaşlanmak olgunlaştırır

Hatta bazı araştırmalar yaşlılık sürecinde ortaya çıkan kişilik değişimlerinin çoğunun “olumlu ve yapıcı” olduğunu gösteriyor. Mesela çoğu insan yaşı ilerledikçe daha “uzlaşmacı ve anlayışlı” birine dönüşüyor. Tanıdığım birçok yaşlının yaşları ilerledikçe çevreleriyle daha iyi ilişkiler kurma konusunda eskiye oranla daha çok çaba gösterdiklerini ben de net ve açık olarak gözlüyorum. Bana göre de “uzlaşmacılık eğilimi” yaşlanmanın önemli ve dikkate değer olumlu değişimlerinden biri.İYİ BİLGİYAŞLANDIKÇA HOŞ GÖRÜRÜZYaşlanmanın bize daha çok “hoşgörü” ve “affedicilik” yeteneği bağışladığı, bizi mükemmele yakın bir “esneklik” kabiliyeti ile taçlandırdığı da kesindir. Bitmedi! Eğer “zarafetle” ve “bilgece” yaşlanmayı becerebilirseniz -ki çoğu yaşlı bunu farkında olmadan başarır- yaşlandıkça daha “disiplinli”, daha “öz kontrolü yüksek” biri haline geliriz.AKLINIZDA OLSUNYAŞLANMAK MEMNUNİYETİ ARTTIRIYORDr. Daniel J. Levitin, “Başarılı Yaşlanma” kitabında (Tellekt Yayınevi / 2023 / İstanbul) yaşlanma sürecinde oluşan olumlu kişilik değişimlerinden birinin de “kendinden daha çok memnun olma yeteneği” olduğunun altını çiziyor. Dr. Levitin’e göre, “Yaşlılar eskiye oranla hallerinden daha çok memnun kişilerdir. ‘Duygusal denge’, yaşlılıkta hatırı sayılır ölçüde artmıştır. Yaşlılar kendi kendilerine daha çok yeterler. Yaşlıların tehlikeli davranışlara yönelme ihtimalleri daha düşük bir olasılıktır. Ve ayrıca yaşlılar ahlaken daha sorumluluk sahibi olup yeni tecrübelere daha az açık olma eğilimindedirler”.Daniel J. LevitinBana göre de Dr. Levitin kesinlikle haklıdır. Yaşlanma süreci bize “daha fazla uzlaşmacılık, sorumluluk duygusu, minnettarlık, şükran eğilimi, affedicilik, daha etkin bir duygusal denge hali, daha güçlü bir mutluluk arayışı, daha çok hoşgörü, öz kontrol ve ruh sağlığı denetimi” de kazandırmaktadır. Bitmedi! “Kaygı ve benzeri ruhsal sorunlar, depresyon eğilimi gibi duygu durum değişiklikleri” de 60’lı yaşlardan sonra giderek azalma eğilimindedir. KISACASI YAŞIMIZ İLERLEDİKÇE BEDENLERİMİZ YAVAŞ YAVAŞ YIPRANIRKEN RUHLARIMIZ GİDEREK DAHA DA OLGUNLAŞIYOR.Eğer mükemmel yaşlanmayı becerebilen biriyseniz uygulayabileceğiniz basit ve sıradan bazı reçetelerle yaşlanmaktan korkmamanız gerekiyor. “Peki, o reçetede neler var hocam?” diye soracağınızı biliyorum, sizden biraz daha sabır isteyip o reçeteyi biraz daha sonraya bırakıp önceliği “NEDEN YAŞLANIYORUZ?” sorusunun cevabına veriyorum.İYİ BİLGİNEDEN YAŞLANIYORUZYaşlanma döngüsünün tek bir sebebinin olmadığı günümüzün kesinleşmiş bir bilimsel kanaatidir. Yaşlanma alanındaki araştırmalar gösteriyor ki yaşlanmanın farklı hücresel ve metabolik nedenleri var: “Kök hücreler”in yaşlandıkça yavaş yavaş azalması, hücrelerin enerji üretim merkezleri olan “mitokondriler”in görevlerini yeterince yapamaması, yaşlanmış “zombi hücreler”in giderek çoğalması ve ürettikleri iltihaplandırıcı moleküllerle genç hücrelerin de görevlerini aksatması, hücreler arası “iletişim bozuklukları”nın devreye girmesi, “DNA hasarları”nın genom dengesizliğini tetiklemesi, kromozomlarımızın ucundaki koruyucu başlıkların yani “telomerler”in aşınıp kısalması, hangi genlerin açılıp -konuşup- hangi genlerin kapanacağına -susacağına- karar veren “epigenom” değişikliklerinin devreye girmesi, hücrelerde “sağlıklı protein üretimi ve dengesi”nin bozulması, metabolik kayıpların yol açtığı “yanlış hücresel besin algılamaları” ve “hücreler arası haberleşmedeki aksamalar” yaşlanma sürecinde ortak hareket ettikleri kabul edilen faktörlerdir. Peki, biz bu faktörlere teslim olmak zorunda mıyız?İYİ HABERDR. SİNCLAİR ‘HAYIR!’ DİYOR Yukarıdaki soruya “Hayır” cevabı veren onlarca bilim insanından biri olan Harvardlı ünlü genetikçi David A. Sinclair, “Yaşam Döngüsü” kitabında (Epsilon Yayınları / İstanbul / 2023) bakın ne yazmış: “Neden yaşlandığımızı hiç düşünmediyseniz bu son derece anlaşılabilir. Çoğu biyolog da bu konuyu pek umursamadı. Yaşlanma konusunda uzmanlaşmış doktor grubu olan ‘gerontologlar’ bile genellikle neden yaşlandığımızı sorgulamazlar, sadece yaşlanmanın getirdiği sonuçları -belirtileri ve hastalıkları- tedavi etmeye çalışırlar. Bu, sadece yaşlanmaya özgü bir miyopi değildir. Örneğin, 1960’ların sonlarına kadar kansere karşı mücadele, genelde yalnızca kanserlerin sonuçlarına ve belirtilerine yönelik bir savaştı. Kanserin sebepleri hakkında anlaşılmış ortak bir açıklama yoktu... Daha sonra 1970’lerde kansere neden olan genler keşfedildi. Onko-genler adı verilen bu maddeler, kanser araştırmalarının tüm değerler zincirini değiştirdi.”David A. SinclairBİR ANIDEMİREL HAKLIYDINeredeyse 30 yıl kadar önce rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’den bir sabah kahvaltısında aldığım “o ders” aklıma geldi. Modern tıbbın bazı uygulamalarına itiraz eden Demirel, aklıma kazınan şu cümle ile bizi eleştirdi: “Modern tıp sebeplere değil sonuçlara odaklanıp işini eksik yapıyor. Zira sonuçlara odaklanırsanız daima yeni sonuçlara katlanmak zorunda kalırsınız. Yok eğer sonuçlar yerine sebeplere odaklanırsanız oluşabilecek sonuçlara siz karar verirsiniz.”BANA GÖREPEKİ NE YAPMALIYIZNetice şudur: Şimdi bizim de tıpkı kanserde olduğu gibi yaşlanmanın yarattığı olumsuz sonuçları ve hastalıkları yani neticeleri düzeltmek/iyileştirmek yanında yaşlanmaya yol açan sebepleri de tek tek belirleyip onlara odaklanmaya ve ortadan kaldırmaya ihtiyacımız var. Kısacası çoğu kanserde olduğu gibi yaşlılığı iyileştirmede de yeni reçeteler üretmemiz gerekiyor.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları