Top
Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

yasasinhayat@hurriyet.com.tr

16/03/2024

Kirlettikçe kirleniyoruz

Oysa o araştırma geleceğimizi tehdit eden önemli ve tehlikeli bir probleme işaret ediyordu. Araştırmada uzun zamandır bu köşenin de gündemi olan “MİKRO/NANOPLASTİK TEHDİDİ” ile ilgili önemli bir tespit vardı. Araştırmanın sonuçları New England Journal of Medicine dergisinde yayımlandı. NETMESAJ ŞUYDU: Bedenimize şu veya bu yolla giren nanoplastiklerle kalp krizleri ve felçler arasında da ciddi bir bağlantı var. Nanoplastikler felç ve kalp krizi riskini de arttırıyor. Konu çok mühim, isterseniz gelin biraz daha detaylara girelim...AMAN DİKKATHER YERDE ONLAR VARNanoplastik tehdidi aslında uzun zamandır gündemde. Plastik kaplı içme sularındaki nanoplastiklerin yaratabileceği tehlikelere bilim insanları uzun zamandır zaten dikkatimizi çekiyordu. Hatırlayalım: Ortalama bir litre plastik şişedeki suyu içtiğimizde bedenimize ortalama 240 bin civarında nanoplastik girebiliyor. ABD’de yapılan bir araştırmada yaygın olarak kullanılan 3 plastik şişe suyu markası test edildiğinde boyutları 100 nanometreye kadar değişen mikro/nanoplastiklerin tespit edildiğini de çok iyi biliyoruz. O araştırmadaki analizlerin sonucunda 1 litre plastik kaplı içme suyunda 110 bin ile 370 bin arasında değişen rakamlarda mikro/nanoplastik bulunabiliyor. Bu bilgileri bir süre önce bir ara Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarlığı da yapan Prof. Dr. Mustafa Öztürk Hoca bize ulaştırmıştı. Mustafa Hoca’ya göre, bir şişe plastik suda ortalama gözle görülmeyen çeyrek milyon civarında nanoplastik bulunabiliyor.İsterseniz gelin tam da bu noktada şu nano ölçeği konusunda da sizi bilgilendirelim.Prof. Dr. Mustafa ÖztürkKISA BİLGİ1 NANOMETRE NEYİ İFADE EDİYORMustafa Hoca’nın geçtiğimiz günlerde Independent Türkçe’de yayımlanan yazısındaki bilgileri burada sizinle aynen paylaşıyorum: “Bir insan saçı yaklaşık 70 mikrometredir. Nanoplastikler ise 1 mikrometrede çok daha küçük boyutlara sahip parçacıklardır. Özetle nanoplastikler metrenin milyarda biriyle ölçülür. Sırası gelmişken ‘mikroplastik’ kavramını da bir kenara not edebiliriz: Mikroplastikler 5 milimetreden 1 mikrometreye (metrenin 1 milyonda biri) kadar değişen parçacıklardır.”KÖTÜ HABER 1KANIMIZA BİLE GİRDİLERNanoplastik tehdidi konusunda bizi ısrarla bilgilendirmeye devam eden çevre dostu bilim insanı Prof. Dr. Mustafa Öztürk bakın neler anlatıyor: “Dünya plastik atık kirliliğinin ağırlığı altında boğuluyor. Dünyamız okyanuslarımızda bulunan mikroplastik atıklarla gırtlağına kadar kirlenmiş durumda. Sadece plastik içme sularında değil, pek çok gıdada, giyside ve sigara filtrelerinde de düşünemeyeceğimiz kadar fazla miktarda mikro/nanoplastik yükü var. Ve o mikro/nanoplastiklerin kan dolaşımımızda fırıl fırıl dolaştığı, hatta kalp kası hücrelerimizin içine bile girdiği, kalp, boyun/şah damarlarımızı kirleten plakların içine kadar yerleşebildiği net ve açık olarak gösterildi.”Bilimsel olarak kanıtlandı ki: Nanoplastikler sindirim, solunum sistemleri ve deri yoluyla vücudumuza kolayca girebiliyor. Bağırsak, akciğer ve deri bariyerlerini aşıp kan dolaşımımıza rahatlıkla dahil olabiliyor.KÖTÜ HABER 2YA BEYNİMİZDEKİ MİKRO/NANOPLASTİKLERMikroplastikler sadece damarlarımızın duvarına, kalp kaslarımıza, karaciğer ve böbrek hücrelerimize girip onları kirletmiyor, beynimizdeki mikroplastik kirliliği de önemli bir tehdit olarak karşımızda duruyor. Beynimizdeki mikroplastik kirliliğinin bilişsel fonksiyonlarımızı bozabileceğini gösteren net ve açık veriler var. Beynimize yerleşen mikro/nanoplastiklerin oluşturdukları toksik etkilerle davranış değişikliklerine yol açabilecekleri anlaşılıyor. Nanoplastikler beyin dokusunu iltihaplandırarak (steril/mikropsuz iltihap) nörolojik bozukluklara yol açıyor, muhtemelen de Alzheimer ve Parkinson hastalığı risklerini bile arttırabiliyor.ÖNEMLİ UYARIBU GİDİŞ KÖTÜ GİDİŞÇevre kirliliğinin boyutları her geçen gün artıyor. Meselenin yalnızca mikro/nanoplastik kirliliğinden ibaret olmadığını da iyi bilmemiz gerekiyor. Dr. David Sinclair’e göre problemin temelinde “TÜKETİM ve İSRAF SORUNU” var. Dr. Sinclair diyor ki: “Girdisi gıdadır, çıktısı atık maddedir. Girdisi fosil yakıttır, çıktısı karbon emisyonudur. Girdisi petrokimyasallardır, çıktısı plastiktir. Ortalama bir Amerikalının yıllık karbondioksit emisyonu küresel ortalamanın tam 5 katıdır. Amerikalılar ortalama olarak hayatta kalmak için ihtiyaç duyabilecekleri yiyecek miktarının 3 katından fazlasını tüketiyor. İhtiyaçlarından yaklaşık 250 kat daha fazla su kullanıyor. Ortalama bir Amerikalı her gün yaklaşık ürettiği 7 kilo çöple dünyamızı kirletiyor.” (David Sinclair / Yaşam Döngüsü / Epsilon Yayınevi)ÖZETİ ŞUDURDİKKAT BOĞULUYORUZ Bilelim ki çevremizi/dünyamızı kirlettikçe biz de kirleniyoruz. Uzayda dolaştırdığımız uydularla uzayı bile kirletmeyi başardık. Doğal şartların temizleyebileceğinden çok daha fazla atık madde üretiyoruz. O atık maddeler de bedenimize girip bizi kirletiyor, hasta ediyor. Ve bu kirlenmenin en az depremler ve su baskınları kadar geleceğimizi tehdit ettiğini iyi bilmemiz ve unutmamız gerekiyor.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp