Top
Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

yasasinhayat@hurriyet.com.tr

14/06/2017

Neden sürekli üşüyorum

 - KANSIZLIK: Kansızlığın her türlüsü, özellikle demir eksikliği kansızlığında üşümek yorgunluğa, halsizliğe, çarpıntıya, isteksizliğe eşlik eden bir işarettir.
- TİROİT TEMBELLİĞİ: En sinsi ve gözden kaçan üşüme sebeplerinden biri de tiroit bezinin tiroit hormonlarını yeteri kadar üretemediği durum yani “hipotiroidi”dir.
Sürekli üşüme hali burada da halsizlik, cilt kuruması, kabızlık, isteksizlik, saç ve tırnak problemleriyle birliktedir.
- NÖROLOJİK SORUNLAR: Pek çok nörolojik sorunda özellikle omuriliği ilgilendiren önemli sağlık problemlerinde üşüme, hissizlik ve hareket bozukluğuna eşlik eden önemli bir işarettir.
- NÖROPATİLER: Hangi sebeple meydana gelirse gelsin nöropatilerin hemen hepsinde üşüme az çok vardır. En sık görülen nedense B12 ve folik asit noksanlığıdır. D vitamini eksikliğinin de nöropatik üşümelere yol açabileceği aklınızda olsun.
- HİPOGLİSEMİ: Kan şekerinin kronik düşüşleri de üşümeye yol açabilir. Eğer sürekli üşüyorsanız açlık ve tokluk şekerlerinizi de bir kontrol ettirin.
- DAMAR HASTALIKLARI: Eğer kol veya bacaklarınızdaki sürekli üşüme durumundan yakınıyorsanız damar tıkanıklığı gibi bir probleminizin olup olmadığını da araştırmanızda fayda var. ,

Baykuşlar mı tavuklar mı daha şanslı

Gece uykusunun ritmi ve süresi kişiden kişiye değişebiliyor. Kimi erken yatıp erken kalkarken, kimi geç saatlere kadar oturmayı, sabah erken kalkmak yerine öğleye yakın saatlerde uyanmayı seviyor. “Uyku argosu”nda birinci gruba “tavuklar”, ikinci gruba “baykuşlar” deniyor. Peki, hangi grup daha şanslı? Yanıtım “tavuklar daha şanslı” şeklinde olacak. Zaten kronobiyolojimiz de bize böyle emrediyor. İnsanlar binlerce yıl güneş battıktan kısa bir süre sonra uykuya geçip ertesi sabah güneş doğarken uyanarak yaşamlarını sürdürmüşler ve bu ritim kronobiyolojimizin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş.
Özeti şudur: Uyku süresi kişiye göre değişir. Çocuklarda uzun, yaşlılıkta daha kısa gibidir. Yenidoğan bebek ilk 3-4 aylık dönemde günün neredeyse üçte ikisini uyuyarak geçirirken 70’ini deviren biri günün dörtte birini uykuyla geçirdiğinde “harika bir gece” geçirdiğini kabul eder.

Tiroidim tembel mi, çalışkan mı

En kestirme yol kanınızdaki TSH seviyesini ölçen bir laboratuvar analizi (hs-TSH testi) yaptırmanızdır. Bu test tiroit fonksiyonlarını değerlendirmede bir tür altın standart gibidir. Ama yine de imkanınız varsa TSH testine ilave olarak T4 ve T3 seviyelerinizi de öğrenmeye çalışın.
Neticenin değerlendirmesini ise doktorunuza bırakın. Peki “hangi doktor?” diyorsanız tavsiyem şu: Tiroit bezinizin normal çalışıp çalışmadığını değerlendirmede bir aile hekimi veya iç hastalıkları uzmanı da yeterli ve yetkilidir. Ama “kalp sağlığı sorununuz varsa, hamileyseniz, herhangi bir organ yetmezliğiniz söz konusuysa, 18 yaşın altındaysanız, tiroit bezinizde nodül veya iltihap gibi bir sorun varsa” probleminizin değerlendirilmesini bir endokrinoloji uzmanına bırakmanızda fayda var.

Hamileler omega-3 desteği kullanmalı mı

Çoğumuz, hamilelerin omega-3 desteği almasının ne kadar önemli olduğunun hâlâ yeterince farkında değiliz.
Oysa hamile bir annenin hem kendisi hem de doğacak bebeğinin sağlığı için omega-3 ihtiyacını karşılaması, eğer varsa eksiğini yerine koyması şart.
Hamilelik döneminde düzenli omega-3 kazanmak özellikle geç yaş (30 sonrası) gebeliklerinde bebeklerin nörolojik fonksiyonlarını ve görme yetilerini olumlu yönde etkiliyor. Ayrıca hamilelik öncesi ve hamilelik süresinde omega-3 kazanımını artıran annelerin erken doğum olasılığı azalıyor, doğum sonrası depresyona girme ihtimali düşüyor.
Diğer taraftan yine bilimsel çalışmalar, emziren annelerin de hem kendileri hem de bebeklerinin sağlığı adına omega-3 kazanımına devam etmeleri gerektiğini gösteriyor.
Küçük bir hatırlatma: Hamilelerin EPA değil, DHA gücü yüksek omega-3 desteklerini tercih etmeleri daha doğru bulunuyor.

Kısırlık erkekleri  tehdit ediyor

İstatistiksel rakamlara bakılırsa çocuk sahibi olmak isteyen erkeklerin işi güçleşiyor. Zira Türk erkeklerinin sperm sayıları hızla düşüyor. 70’li yıllarda bir milimetreküpte 120-125 milyon sperm üretebilen erkekler bugün 25-30 milyonu bile mumla arıyor!
Peki ne oldu da bu duruma gelindi? Sperm sayısını azaltan birçok sebep var. Birincisi beslenme yanlışlarımız, daha doğrusu besinlerimizin içine karışan zararlı kimyasallar. Pet şişelerin yapımında kullanılan fitalatlar. Bunların östrojenik aktiviteleri olduğu biliniyor.
Yiyecek ve içeceklerimize karışan östrojenik maddelerin, böcek öldürücü ve tarım kimyasallarının da bu işte payı olduğu kesin.
Dizüstü bilgisayarlar da mühim birer tehlike. Çünkü kasık bölgesinin aşırı ısınması testislerde sperm üretimini engelliyor.
Sperm miktarının azalmasında bazı ilaçların (örneğin kellik tedavisinde kullanılan ürünlerin) da rolü olduğu kesin.

Düşük tansiyon daha mı güvenli

Düşük tansiyondan biz doktorlar pek hoşlanırız. Bazılarımız hastasının tansiyon ölçümünde düşük rakamlar yakaladığında “tansiyonunuz düşük, muhtemelen daha uzun bir ömrünüz olacak” gibi bir iyi bir haber vermekte bile hiç tereddüt etmez. Prensip olarak bu yaklaşımın yanlış olduğunu da söyleyemeyiz.
Aşırıya kaçmamak koşuluyla düşük tansiyonlu biri olmak yüksek tansiyonlu olmaktan her zaman daha güvenlidir. Ne var ki tansiyon düşüklüğünün bazı sağlık sorunlarının işareti olabileceğini de unutmamak lazım. Böbreküstü yetersizliği, tiroit tembelliği, bağışıklık sistemi bozukluğu, su ve elektrolit kayıpları gibi durumlarda da tansiyon düşük çıkabilir.

Büyük bir kayıp: Prof. Dr. Rıdvan Ege

Prof. Dr. Rıdvan Ege hocamızı kaybettik. O sadece Türk Ortopedi camiasının değil, Türk tıbbının da köşe taşlarından (karar vericilerinden ve yönlendiricilerinden) biriydi.
Ben 70’li yıllarda tıp fakültesine başladığımda fakültemizin (Ankara Tıp Fakültesi) dekanı ve saygın bir ortopedi hocasıydı.
Sonraki yıllarda pek çok kez onunla birlikte olma fırsatı yakaladım. Her defasında da ya yeni bir şeyler öğrendim ya da mühim bir eksiğimin farkına vardım. Hoca, 9. Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel’in de en yakın dostlarından biriydi.
Ufuk Üniversitesi’nin kuruluşunda Süleyman Bey’in ve dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın büyük katkıları oldu.
Rıdvan Hoca da muazzam ve mükemmel hocalık kariyerini Türk eğitim hayatına harika bir üniversite kazandırmakla taçlandırdı. Türk
tıbbı için çok ama çok büyük bir kayıptır, Allah’tan rahmet diler, nur içinde yatmasını temenni ederim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp