Top
Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

yasasinhayat@hurriyet.com.tr

03/01/2017

5 mühim beslenme günahı

Geleneksel beslenmeyi terk ettik

Kilo problemi artıyor, sağlık sorunları çoğalıyor. Çok fazla yemek yiyoruz ama aslında doğru dürüst beslenemiyoruz. Diyabet toplumsal bir tehdide dönüşüyor. Peki bu sorunlar neden arttı ve artmaya devam ediyor?Bunun ilk nedeni, beslenme modelimizin değişmesi. Son yıllarda geleneksel beslenme kültürümüz altüst oldu. Yüzlerce yıllık yapısından uzaklaştı. Çok değil, 60’lı yıllardan önce hiç tanımadığımız, tatmadığımız yiyecekler gündelik beslenme düzenimizin değişmez parçası oldu.Kolalı, asitli, meyve aromalı meşrubatlar, enerji içecekleri, hamburgerler, çizburgerler, hazır çorbalar, pizzalar yiyoruz. Salam, sosis, gofret ve cipslerle tanışmamız olsa olsa 30 yıllık bir geçmişe dayanıyor.Pizza zincirlerinin en çok yatırım yaptığı ülkelerden birinin Türkiye olduğunu biliyor musunuz? Ve etrafımız şekerli, çikolatalı, yağlı, tıka basa unla yüklü, kalori bombası, tadı hoş içi boş yiyeceklerle tıka basa dolu. Netice mi? Ortada!

Yanlış şeyler yiyip içiyoruz 

Fast-food besleniyorsanız, evde yemek pişirmek yerine bol bol hazır ve işlenmiş besinler tüketiyorsanız, karbonhidrat tüketiminiz anında tavan yapıyor. Neticede diyetinizdeki yanlış ve tehlikeli karbonhidratların oranı da yükseliveriyor.Maalesef gencinden yaşlısına şehirde yaşayan tüm nüfusun günlük enerji ihtiyacının en az yüzde 60’ından fazlasını kötü karbonhidratlar, yani un, şeker, işlenmiş tahıl ürünleri, nişastalı besinler oluşturuyor.Gazoz, kola, meyve aromalı içecekleri bu kadar çok içer, devamlı patates cipsi yersek (bu zararlı atıştırmalık adeta bir gençlik modası haline geldi), çocuklarımız reklam bombardımanı sayesinde giderek daha çok bisküvi, kraker, şekerle, çikolatayla kaplanmış grisini, gofret tüketirse, şu an yaşadığımız diyabet patlaması ya da obezite salgını kaçınılmaz olur.Cips üreticilerinin işi ‘cips akademileri’ kurmaya kadar götürmeleri, sağlığımızın nasıl büyük bir tehdit altında olduğunun en önemli kanıtı. Dahası, maruz kaldığımız bu yeni ‘beslenme kültürü’, daha doğrusu ‘beslenememe kültürü’ yalnız diyabet değil damar sertliği, hipertansiyon, hatta bazı kanserlerle bile ilişkilendiriliyor.Görünen o ki, eğer bazı şeyleri değiştirmezsek bu hastalıklar giderek artacak. Tükettiğimiz karbonhidratlar ‘yanlış karbonhidrat’ olarak tanımlanan zararlı yiyecek içecekler olunca, sağlık sorunları kaçınılmaz. Bu gidişe dur demenin tek yolu bilinçlenmekten geçiyor.

İyi karbonhidratları tanımıyoruz 

Her şey gibi karbonhidratların da iyisi kötüsü, doğrusu yanlışı var. Örneğin karbonhidrattan zengin bir besin (bir meyve ya da buğday gibi) ne kadar doğal ve ‘tam’ ise, yani ne kadar işlenmemiş ise, o oranda iyi ve doğru bir besin. İşlenip öğütüldükçe, rafine edildikçe, tehlikeli olmasa bile sorunlu bir hale geliyor.Örneğin elmanın elma püresinden, elma püresinin elma suyundan, taze sıkılmış elma suyunun elma suyu konsantresinden daha sağlıklı olması bu yüzden. Benzer şekilde, buğdayı haşlayıp yemek bulgur pilavından, bulgur pilavı yemek beyaz fırın ekmeği yemekten daha faydalı ya da daha az zarar verici bir beslenme davranışı.Bir karbonhidrat işlenip ufalandıkça özümsenmesi ve şekere dönüşmesi hızlanıyor. İşte bu nedenle, hızla sindirilen ve çabucak özümsenen karbonhidratlardan (un, nişasta, şeker içerikli besinler) zengin bir diyet, en büyük beslenme günahıdır. Çünkü bu günah, kanda insülin patlamalarına, şeker ve trigliserid seviyesinde tehlikeli artışlara, neticede de çok sayıda kronik hastalığa sebep olabiliyor. 

Çok fazla şeker tüketiyoruz 

Şeker, en çok tüketilen besinlerden biri. Gereksiz bir kalori kaynağı olmasının dışında hiçbir besleyici özelliği bulunmayan ama neredeyse her besinin içine girmeye başlayan şekerin yol açtığı sağlık sorunlarına her gün bir yenisi ekleniyor.Benim çocukluğumda, fazla şekerin sadece diş çürüklerine ve şeker hastalığına yol açabileceği düşünülürdü. Son yıllarda, durumun bu kadarla kalmadığı anlaşıldı. Şeker artık çok daha ciddi sağlık problemleriyle ilişkilendiriliyor. Karaciğer yağlanması, trigliserid değerlerinin yükselmesi, unutkanlık, erken bunama, bağışıklık sisteminin zayıflaması, damar sertliği, kanda pıhtılaşma eğiliminin artması bunlardan sadece bazıları. Bu listeyi daha da uzatmak mümkün.Kısacası sağlığınızı korumak istiyorsanız, hem kendinizin hem de çocuklarınızın şeker tüketimini kontrol altına alın. Çayınızı şekersiz için, şeker eklenmiş meşrubatlara elinizi sürmeyin ve tatlılara mesafeli durun.

Yanlış yağlar kullanıyoruz 

Son derece zengin bir mutfak kültürüne sahibiz. Ama maalesef onun kıymetini bilmiyoruz. Yaptığımız en önemli yanlışlardan biri, yemek pişirirken tercihimizi ayçiçeği, mısırözü, pamuk yağı gibi -faydalı olmak bir yana, sağlığa zararlı bile olabilecek– yağlardan yana yapmak, daha da kötüsü margarin kullanmak.Oysa Türkiye, tam bir zeytin ve zeytinyağı cenneti. Ama Avrupa’nın ve Akdeniz coğrafyasının en az zeytinyağı tüketen toplumuyuz.Unutmayın, bitkisel yağlarla yapılan kızartmalar en az fast-food dükkânlarındaki kızartmalar kadar tehlikelidir. Sağlıklı bir mutfak, ayçiçeği ve mısır özü gibi yağların en az girdiği mutfaktır.Mutfağınıza bitkisel yağ olarak mümkünse sadece zeytinyağı sokmanızı ve zeytinyağının da soğuk sızma olanını tercih etmenizi öneriyorum.Bir diğer beslenme hatası ise margarinin tereyağından daha sağlıklı olduğunu düşünmek. Özellikle margarinle kıyaslandığında -ki böyle bir kıyaslamayı yapmak bile hatadır- tercihinizi tereyağından yana kullanın.Çünkü margarin doğada var olmayan, insan tarafından yaratılmış bir yağ. Tereyağı ise genlerinizin tanıdığı doğal bir gıda ve içinde A vitamini, E vitamini, lesitin, selenyum ve CLA gibi değerli besin öğeleri var.Eğer kolesterol, kalp ve damar hastalığı sorununuz yoksa diyetinizde tereyağına yer vermenizde bir engel olmadığını söyleyebilirim. Tabii aşırıya kaçmamak koşuluyla. Unutmayın: Zeytinyağı ilk tercihiniz, tereyağı ise ikinci tercihiniz olmalı.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp