Top
Onur Baştürk

Onur Baştürk

obasturk@hurriyet.com.tr

28/03/2017

Nil oğluna şunu da söylemeliydi

“Ama”sı şu:
Sözleri biraz tek taraflı buldum.
Dışarıdaki dünyayı ve oğlunun ileride tanışacağı insanları genelde şöyle tasvirlemiş anne Nil:
“Yalanlar söyleyecekler, sözlerinden dönecekler, buzdan kalpleri olacak, acı sözleri olacak, yaralayacak sanacaksın, ama hep sen kazanacaksın.
Bazen yalnız bırakacaklar, ne yapacaksın bakacaklar, planları olacak, hep bir başları olacak, kırılacak sanacaksın, ama hepten başaracaksın.”
Tabii ki bu, yolun başındaki bir çocuğa yazılmış “hayat bilgisi” şarkısı, anlıyorum.
Lakin hayat bence böyle değil.
Gelecekte tanışacağımız, arkadaş ya da sevgili olacağımız insanlar da bu kadar ürkütücü ve hepsi bir kalemde kötü değil. Çünkü herkesin iyi olduğu kadar kötü yanı da var.
Yani kimse mükemmel değil.
O yüzden anne Nil’in oğluna şunu söylemesini de isterdim:
“Hiç kimse mükemmel değil, sen de. Hep kazanamayabilir, hep başaramayabilirsin de...
Tüm bunlar yanılsama.”

Düğünden Sonar festivaline 

Geçtiğimiz cumartesi benim için ilginçti.
Çünkü bir Türkiye’den başka bir Türkiye’ye savruldum.
Önce sevdiğim bir ailenin kızlarının düğününe katıldım.
Uzun süredir bu kadar büyük bir düğüne katılmamıştım.
Hem de her kesimden insanın olduğu böylesi bir düğüne:
Türbanlı eşiyle birlikte meyve suyu içen beyefendinin arka masasında kırmızı şarabını yudumlayan da vardı.
Davul zurna eşliğinde göbek attıktan sonra Pharrell’in meşhur Happy şarkısıyla bol bol salınan da... Fakat tabii ilerleyen saatlerde ben kurtlanmaya başladım ve görmeyi çok istediğim Sonar İstanbul’a doğru yollandım.
Zorlu PSM’de düzenlenen Sonar’ın Barselona versiyonunu gören şanslılardanım.
Oradaki festivalin büyüklüğüyle İstanbul’daki elbette kıyaslanamaz.
Ama şunları kıyaslayabilirim: Ses, ışık ve medeniyet.
Bu üçü Barselona’dakiyle aynıydı.
Öyle bir ses kalitesi vardı ki, mest oldum.
Sonar’ı düzenleyenlerin ses sistemine çok önem verdiği zaten biliniyor, İstanbul’da da aynı özeni göstermişler.
Işık oyunları ve görseller de aynı şekilde nefisti. Hemen seni içine çeken türden...
Medeniyet dediğim şeyi ise anladınız:
Kimse kimseyi rahatsız etmiyor, dik dik bakmıyor, en önemlisi de saygısız bir şekilde çarpa çarpa ilerlemiyordu.
Tatlı bir “kendi halindelik” vardı tüm festival katılımcılarında. İşte bu nefisti.
Zorlu PSM’de bu festivali ilk başta pek hayal edememiştim, ama olmuş.
Özellikle ana sahneyi ilk başta tanıyamadım.
Tek hayıflandığım şey, festivalin ilk gecesi sahne alan Roisin Murphy’yi kaçırmış olmam.
“Herhalde 70 tane kostüm değiştirmiştir” diyordu izleyenler...
KURTLANDIM YİNE...
Peki gecenin sonunda ne oldu?
Aslında Sonar sabahın altısına kadar sürüyordu.
Kalsam kalırdım.
Ama işte düğün kostümümü kendime bahane edip oradan da ayrıldım. “Kurtlanmak” doğamda var. Oradan oraya savrulmak da...
Galiba en güzeli de bu!

Son bir 'ama' daha...

Marvel’in yeni dizisi Iron Fist’in hikayesini, meditasyon yapıp içindeki güce odaklanıp dövüşen süper kahramanını çok sevdim ama...
“Ama”sı şu:
Sekizinci bölüme kadar gelmeme rağmen hâlâ şu bilinmeyen, başka bir boyuttaki Uzakdoğu şehri K’un Lun’a dair pek az detay verildi, gıcık oluyorum.
Benim en çok merak ettiğim kısım orası çünkü.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp