Top
Onur Baştürk

Onur Baştürk

obasturk@hurriyet.com.tr

26/08/2019

Bodrum’un bir başka yüzü

Piyanonun başındaki genç adam, Lüksemburglu Francesco Tristano, önce Bach’tan bir eser çalıyor, ardından elektronik müzikle harmanlanmış kendi eserlerini.
Çılgın bir enerjisi var, yerinde duramıyor.
Hemen arkasında ışıkları yanan şehrin de öyle...
Şehir dediğim aslında Bodrum’un merkezi.
Ama öyle çok ses yükseliyor ki oradan, neredeyse İstanbul gibi.
Bulunduğumuz yer ise The Marmara Bodrum.
Bodrum merkeze tepeden bakan, her köşesinde bir başka sanat eserinin yer aldığı 20 yıllık bu klasikleşmiş otelde geçen yıldan beri Bodrum Müzik Festivali kapsamında gece konserleri düzenleniyormuş.
Öyle ilgi görmüş ki gece konserleri, festivalciler bu yıl da içeriği çeşitlendirerek devam etme kararı almış.
Mesela piyanist Tristano’nun ertesi gecesinde Mert Fırat ve Korhan Futacı’nın “Rivayet Radyosu” performansı vardı.
Mert Fırat, Sabahattin Ali’nin iki hikayesini -biraz da radyo tiyatrosu tadında- Futacı ve grubunun müzikleri eşliğinde okudu.
En çok alkış alan hikaye ise Sabahattin Ali’nin öldürülmeden bir yıl önce yazdığı ve yayınlanır yayınlanmaz toplatılan “Sırça Köşk” adlı hikayesi oldu.
Ve doğruya doğru, Bodrum Müzik Festivali’nde en çok bu gece konserleri serisini sevdim.
Tamamen şundan dolayı:
Yazlık yerde en güzeli, en keyiflisi gece geç saatte performans izlemek...
Festivalle ilgili bir düşünce
Bodrum Müzik Festivali bu yıl 15’inci kez yapılmış.
Büyük konserlerde başrol mekanı yine Turgutreis’teki D-Marin’di.
Onun dışında bir tek Zai ve The Marmara Bodrum’daydı etkinlikler.
Festival boyunca Bodrum’da olunca şunu düşündüm:
Bodrum’un geneline daha çok yayılamaz mı konserler?
Mesela bir plajda, gün batımında bir mini konser yapılamaz mı?
Ya da Bodrum’un akla pek gelmeyen ilginç köşelerinde?
Böylece festival, sadece belli bir kesim ve yaş kitlesinin izlediği bir organizasyon olarak da kalmaz diye düşünüyorum.
Hashtag yap, rahatla
Emine Bulut cinayetiyle gördük ki, sosyal medya hesabı üzerinden hashtag yapıp olayı lanetlemek sadece kişinin rahatlamasına yol açıyor.
Başka bir şeye değil.
Mesela olayın ertesi günü çeşitli şehirlerde düzenlenen yürüyüşlere cinayeti lanetlemiş kaç kişi gitmiştir? Pek az.
Popüler/tanıdık isimler arasından bir tek Şebnem Çapa’yı gördüm.
Kadıköy’deki yürüyüşe gitmiş. Hashtag’li lanetlemenin ötesine geçmiş.
İşte budur.
Keşke iddialı konuşmasaydı
Eğer Simge, “Pop müzik bitti diyenlere gelsin bu şarkım” diyerek büyük bir iddiayla ortaya atılmasaydı, “As Bayrakları” adlı son şarkısını belki bu kadar dikkatle dinlemezdim.
Ne yazık ki şarkı, “Aramıyor sormuyor, hikayemden (Instagram hikayesi kastediliyor) hiç düşmüyor” diyen sözleriyle, Gülşen şarkılarını andıran o bildik ve artık eski tarz yapısıyla “Pop müzik bitti” diyenleri fena halde haklı çıkarıyor.
Uçakta koltuğunuz tekmelenirse...
Uçaktasınız.
Koltuğunuz durmadan arkadaki yolcu tarafından tekmeleniyor.
Bir bakıyorsunuz, tekmeleyen haylaz bir çocuk.
Yanındaki annesi ise oralı değil. Çocuğuyla ilgilenmiyor bile.
Ne yaparsınız böyle bir durumda?
Dün Hürriyet Pazar’da “Uçakta nezaketin 20 altın kuralı” başlıklı bir yazı vardı.
Yazıyı okuyunca uçakta başıma gelen bu olayı anımsadım. Gerçekten uçuş kurallarından sonra bu 20 altın kural da anımsatılsa iyi olacak uçak kalkmadan evvel.
Ne de olsa artık taksi süreleri uzun. Bol bol vakit var uçak içinde.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp