Top
Onur Baştürk

Onur Baştürk

obasturk@hurriyet.com.tr

18/08/2019

Çocuk, damızlığa sorar: Peki ne olacağım?

Damızlık gülümser:
“Gilead’dan önceki gibi.”
Çocuğun yanıtı acıklıdır: “Ben öncesini bilmiyorum.”
Bunun üzerine damızlık, umutlu bir şekilde öncesini anlatmaya başlar:
“İstediğin şeyi okuyabilir/yazabilir, istediğin şekilde düşünebilirsin. İstediğin gibi giyinebilirsin de... Kimsenin karısı ya da damızlığı olmak zorunda değilsin. İstersen anne de olmayabilirsin.”
Kız çocuğu şaşırır, “Peki ne olacağım?”
Damızlığın yanıtı nettir: “Kendin!”
SIRRI NE?
Takip edenler hemen anlamıştır.
Bu çarpıcı diyalog, “The Handmaid’s Tale” dizisinin üçüncü sezon finalinden.
Bol Emmy ödüllü dizi, son birkaç bölümünde öyle tırmandırmıştı ki gerilimi, çarşamba gecesi yayınlanan finalinin her saniyesi kalp çarpıntısıydı.
Peki “The Handmaid’s Tale”in sırrı, aşırı karanlık bir gelecek tasviri kurmasına rağmen, bağımlılık yaratmasının nedeni neydi? Şunlar:
1. Otoriter rejime sahip Gilead’ın tek bir çizgide ilerleyen atmosferini anlatmaktaki başarısı.
Bu yüzden seyirci her bölümde Gilead’ın baskıcı rejiminden çıkış yokmuş gibi hissediyor; hatta daralıp bunalıyor.
2. Her sahnenin sanat eseri titizliğinde çekilmesi. Kostümlerden mekanlara kadar...
3. Oyuncuların yer aldığı açıların bile bir duyguyu ifade etmesi.
4. Elisabeth Moss’un varlığı. Bir karakterin duyguları ancak bu kadar iyi canlandırılır! Moss olmasa bu dizi bu kadar iyi olmazdı.
5. Bir diğer bağımlılık nedeni de umudun kendisi tabii! Ana karakter June başta olmak üzere diğer damızlıkların bir gün Gilead’dan kaçacağına dair seyircinin taşıdığı umut.

Çocuk, damızlığa sorar: Peki ne olacağım

Dizi neyi anlatıyor

Doğum oranının tamamen azaldığı bir yakın gelecekte geçen “The Handmaid’s Tale”de yeni kurulan otoriter devlet, halen sağlıklı bebek doğurabilen kadınları “damızlık” olarak ülkenin komutanlarına tayin ediyor.
Her ay doğurganlık zamanlarında damızlıklar, gittikleri evin komutanları tarafından tecavüze uğruyor.
Dünyaya gelen bebek, komutan ve karısının çocuğu olarak yetiştiriliyor.
Damızlık ise bir süre sonra başka bir eve tayin ediliyor.

Diziye dair diğer detaylar

◊ Margaret Atwood’un aynı adlı kitabından uyarlanan dizi, aslında geçen sezon itibarıyla kitaba sadık değil. Nitekim kitaba göre ilerlense dizi çoktan bitmeliydi.
Üçüncü ve önümüzdeki yıl gelecek olan dördüncü sezon, Atwood’un danışmanlığında ilerliyor ya da şöyle diyelim: Uzatılıyor.
◊ Margaret Atwood, eylül ayında yeni kitabı “The Testaments”ı çıkarıyor.
Kitabın, “The Handmaid’s Tale”in finali olacağı söyleniyor.
◊ Dizide “umudun simgesi” olarak sürekli zihne nakşedilen ülke ise malum, Kanada. Özellikle finalde bu simgenin hayli üzerine abanılmıştı.
◊ Üçüncü sezonun sürprizi, iki bölümün yönetmenliğini üstlenen Deniz Gamze Ergüven’di. “Mustang” filmiyle tanıdığımız, Fransa’da yaşayan yönetmen.

Yine yeniden: Slipli Mehmet Günsür

Tam da geçen yıl bu zamanlardı.
Mehmet Günsür yine tekne tatiline çıkmış ve mavi slip mayosuyla dikkatleri üzerine çekmişti.
O zaman şöyle yazmışım:
“Mehmet’in slip mayolu umursamaz ve rahat tavrına bayıldım.
Çünkü mahalle baskısıysa eğer, Türkiye’deki erkekler üzerinde de bir slip mayo baskısı hep vardır.
Kadınlar slip mayo giymiş erkeklerden nedense nefret eder, hemen yüzlerini ekşitir.
Çevremdeki kadınlara sordum; kimisi ‘Estetik değil’ dedi, kimisi ‘Don gibi duruyor’. Kimisi de ‘Cinsel organ fazla ön planda’.”

Çocuk, damızlığa sorar: Peki ne olacağım


GELENEĞİ BOZMADI
Evet, Mehmet Günsür bu yaz da geleneği bozmadı.
Aynı slip mayoyla tatilde.
Gerçi bu pozu geçen yazdan kalma.
Çünkü slip mayosuyla bu kez otururken pozlanmış.
O yüzden
bu fotoğrafı
“temsili” olarak aldım...

KOMİK BULUYORDUR
Eminim mayosunun bu kadar gündemde oluşunu komik buluyordur Mehmet ama ne yapalım Türkiye plajlarında Günsür gibileri pek az, hatta yok. İtalya’da yaşamıyoruz sonuçta.
Peki demode olsa bile slip mayo kime daha çok yakışır? Tabii ki “slim fit” vücutlara.
Eğer Mehmet azıcık göbekli olsaydı ya da baldırı kalın; o slip mayo gerçekten kötü durabilirdi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp