Top
Onur Baştürk

Onur Baştürk

obasturk@hurriyet.com.tr

11/09/2016

'Mega yenge' kafası

Sonradan peydahlanan ‘altın günü’ yahut ‘dolar günü’ gibi değil; gayet masum, sadece bir araya gelip çay-pasta, hatta kısır ikramı yapılan ‘gün’lerden bahsediyorum.
İşte o ‘gün’lerin starları hep bazı yengeler olurdu.
Kimse ismiyle hitap etmez, tüm kadınlar topluca ‘yenge’ derdi bu kadınlara.
Böyle bir ortak birlik, güç payesi...
Ve benim çocuk aklımda bu ‘yenge’lerin imajı hep şöyle kaldı:
Her an düğüne gidecekmiş gibi bakımlı/yapılı/kabarık saçlar, diğer kadınlardan bir tık daha fazla makyaj ve yine diğer kadınlardan daha çok süs püs, bilezik şu bu...
Ya bu ekstra hava/cakadan ya da kocalarının bulundukları pozisyondan (banka müdürü, subay, vesaire...) dolayı bu kadınlar diğer kadınlara hep biraz üstten bakar, tatlı sert/otoriter bir elektrik yayarlardı.
Bu nedenle yengelerden çekinilirdi de...
Magazincilerin Tarkan’ın eşi Pınar Dilek’e ‘mega yenge’ ismini uygun gördüğü haberini Kelebek’te okuduktan sonra bir anda anılarım depreşti işte; zelzelendi, lav lav zihnimden akıverdi.
Genç ‘mega yenge’nin konser gecesi kıyafeti, yapılı saçı/burnu, taş taş pırlanta yüzükleri tıpkı o yengeler gibiydi:
Az sonra bir hısmın nişanına gidecekmiş misali...
Mega yengenin demeçleri de kendi gemisine olan güveninin kanıtı:
“Yazıldığı gibi değil. Büyük bir aşkın sonucu, uzun süren bir birlikteliğin ardından evlendik.”
Kulislerde fırtına fırtına konuşulan şimdilerde şu:
‘Mega yenge’nin Tarkan’ın kariyeriyle ilgili kararlarda da artık etkili olduğu...
Söylentiler bir yana görünen köy kokartlı rehber istemez:
Mega yenge magazin/sosyete aleminin en aranılan karakteri olur yakında.
Kehanetlemedi demeyin...

n

 Hürriyet

n

Derya Şensoy kafası 

n

Düşünün: Babanız çok çok etkili, yetkin bir tiyatrocu.
Ve siz onun yolun başındaki oyuncu evladı olarak, zamanında babanızın “Herkes kendi işini yapsın” diye laf ettiği, küçümsediği adamın filminde oynuyorsunuz.
Doğrusu bu kararı/tavrı alkışlarım ben.
Derya Şensoy’u da alkışladım.
Babası Ferhan Şensoy’un bir dönem eleştirdiği Mahsun Kırmızıgül’ün filminde oynamayı kabul ettiği için...
Zordur çünkü, arada kalmak.
Kendi doğrunu kabul ettirmek ve böyle ayakta kalmak.
Tamamen bu yüzden...

n

‘Yeni yer yok mu’ kafası 

n

Yok da yok.
İstanbul sosyal hayatı şimdilik eski mekanlarla, var olanlarla devam...
Herkes bu soruyu soruyor, ama yanıtı bu.
Evet birkaç tane yeni mekan projesi var.
Mesela Cihangir’in Hazine’si bayram sonrası açılıyor.
Ama İstanbul gibi bir şehir için bu kadarı az.
Lakin kimse sıfırdan mekan açmaya girişmek istemiyor şu zamanda.
Bu arada eskiler de yenileniyor.
Misal: Gümüşsuyu’nda Topaz menüsünü hafifletiyor, mekanı baştan aşağı değiştirip daha rahat/spor bir hale sokuyor, hatta bir adet
balkon konduruyor
Dolmabahçe
manzarasına nazır...

n

Hydra’da Leonard Cohen kafası

n

Geçen haftalarda “Bayramda nereye gidilir?” başlığı altında yazmış ve Çeşme-Bodrum hattından, Patmos-Mikonos ikilisinden sıkılanlar için bir adres göstermiştim: Hydra.
Atina’ya yakın bu zengin ve sofistike adanın geçmiş yüzüne dair nefis bir yazı elime geçti.
Tempo Dergisi’nin eylül sayısında yayınlanan Füsun Hattat imzalı yazıda Leonard Cohen’li 60’lı yıllar Hydra’sı anlatılıyor.
Cohen’in 1960’ta keşfedip büyükannesinden kalan mirasla bir ev satın aldığı Hydra’da sadece yeni şarkılar yazmakla kalmadığı, 10 yıl boyunca tutkulu bir aşk yaşadığı Marianne’le de burada tanıştığı anlatılıyor yazıda.
O dönem Hydra, Capri ve St. Tropez’nin ardından ünlü film yıldızları ve jet-set’in en çok ilgi gösterdiği destinasyonlardan biriymiş.
Şimdilerde aynı havası devam ediyor Hydra’nın.
Bu kez çağdaş sanatın izini süren galerileri başrolde.
Adanın araç trafiğine kapalı olması ise hâlâ en büyük avantajı.

n

Hürriyet


◊ UNUTMADAN-1: Adayla ilgili sevgili Mustafa Taviloğlu’nun da bir uyarısı var:
“Denizi iyi değil Onurcum, o yüzden oraya yakın Spetses’e gitmeli yüzmek için.”
◊ UNUTMADAN-2: Leonard Cohen, eline geçen ilk parayla çok uzaklarda bilinmeyen bir adada ev almasını yıllar sonra anılarını yazarken şöyle açıklamış:
“Yıllar uçarak geçiyor. Bunu veya onu yapmaya cesaret etmeye endişelenerek çok zaman kaybediyoruz. Yapılması gereken atılmak, denemek, şansını kullanmak...”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp