WIN-win. Ya da Türkçesi kazan-kazan. Kıbrısta son günlerde barış rüzgârlarını estirmeye başlayan formülün adı da bu.
Bugün size adada adil ve kalıcı bir çözüm sağlanması halinde kimin, neden, nasıl kazanabileceğini anlatacağım.
*
TIME dergisinde enteresan bir yazı vardı. Makalede ABDnin şeyl enerjisine yönelmesinin İranı nasıl müzakere masasına çektiği anlatılıyordu.
Buna göre, ABDnin kayadan elde edilen petrol ve doğalgaz bolluğu sayesinde yurtdışı enerji piyasalarına bağımlılığı azaldı. Sonuçta İran gibi enerji devi bir ülkeye bile ekonomik yaptırımları daha kolay uygulayabildi. Ekonomik baskı altında ezilen İran, Hasan Ruhani gibi daha ılımlı bir ismi cumhurbaşkanı olarak seçerken şüpheli nükleer programı da müzakereye açıldı.
*
ŞİMDİ Kıbrısta olan biten de tıpatıp olmasa da benzer bir durum. Enerji hesapları, Doğu Akdenizde de çözüm dayatıyor. 2010 yılının Aralık ayında İsrailin Hayfa kenti açıklarında büyük bir doğalgaz rezervi keşfedildi. Buraya Leviathan adı verildi. Bu keşfin en büyük ortağı ise Amerikan Noble Enerji şirketiydi. Leviathanın Kıbrısın güneydoğusuna doğru giden uzantısında da enerji yatakları olabilirdi.
*
TÜRKİYE haklı, itiraz etti. Kıbrıs sorunu çözülmeden Rumların tek başına doğal kaynakları pazarlayamayacağını savundu. Olmadı askeri tehdit savurdu.
2011 Eylül ayında Güney Kıbrısın tek taraflı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgenin Afrodit adı verilmiş olan 12nci parselinde petrol ve doğalgaz arama çalışmaları başladı. Ve Noble Enerji, 2013 yılının dördüncü çeyreğinde beklenenden bir miktar az olsa da doğalgaz ve petrol bulunduğunu doğruladı. Tahminlere göre bölgede tüm ABnin altı aylık doğalgaz ihtiyacını karşılayabilecek orta büyüklükte bir yatak mevcuttu. Noble Enerjinin ortaklarından biri ise İsrail sermayeli Delek şirketi.
*
İSRAİL, 2017 yılı itibariyle doğalgaz çıkarmayı hedefliyor. Güney Kıbrısın planı ise 2020de uluslararası pazarlara açılmak. Şimdi Kıbrıs, İsrail ve burada çalışan yabancı enerji şirketlerinin ortak bir sorunu var
Çıkarılan doğalgaz ya da petrol nasıl pazarlanacak?
Likit doğalgaza (LPG) dönüştürülüp terminaller üzerinden gemilerle mi dünya piyasalarına yollanacak yoksa enerji boru hatlarıyla mı? LPG seçeneği terminal kurulmasını gerektiren maliyeti arttıran bir yöntem. Enerji boru hattı gündeme geldiğinde ise Türkiye önemli bir geçiş ülkesi olarak öne çıkıyor. Ancak Rumlar, İsrail ve Türkiyenin ortaklık yapabilmesi için yarım asırlık Kıbrıs sorununun çözülmesi şart.
*
İŞTE sorunun çözümlenebileceği yer de burası. KKTC, 2004 tarihli Annan planını desteklemiş olsa da AB haksız bir şekilde barış planının hayata geçirilmemiş olmasının faturasını Kıbrıslı Türkler ve Türkiyeye çıkardı.
Türkiye, yeniden barışa destek vererek hem AB ile tıkanıklığı aşabilir, hem de petrol pazarlıklarında yerini alabilir. Güney Kıbrıs, tarihinin en önemli ekonomik krizini atlatabilir. KKTC, bu refahtan payını alarak nemalanır. İsrail, Türkiye ile çıkar işbirliğine girerek Doğu Akdenizdeki güvenliğini güçlendirebilir. Rus doğalgazına bağımlı AB de enerji ithalatçılarını çeşitlendirebilir. Elbette yabancı şirketler de bu pazarlıktan misliyle kârlı çıkacaktır.
*
İYİMSER senaryo böyle. Ama masada çözülmesi gereken ciddi sorunlar da var. Mülkiyet. Toprak. Türk askerinin adadaki varlığını sağlayan Türkiyenin garantörlüğü. Mülkiyet sorununun doğalgaz ortaklığı ve Türkiyeden KKTCye akmaya başlayacak suyla çözülmesi mümkün. KKTC, yüzde 7 oranında toprak iade ederek yüzde 29luk bir toprağa sahip olacak. Türkiye, 1960ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde olduğu gibi garantörlüğünü korumak istiyor. BMnin fikirleri arasında Türkiyenin sadece Kıbrıslı Türklerin yeni federasyondaki kurucu devletine garantör olması bulunuyor.
Salı günü Rum ve KKTC liderleri yeniden masaya oturacak. Ve hesaplar sıkı tutulursa, iki taraf da kârlı çıkabilir.