Top
Nil Karaibrahimgil

Nil Karaibrahimgil

nilfm@hurriyet.com.tr

05/12/2022

Annemle hamam sabahı

- Hamama mı...- Hımm, gidelim mi?- Olur, nereye? (Nereden aklına geliyor benim kızımın bunlar?)- Sultanahmet’e...- Kalabalık filan olur mu, çok sıcak olur mu?- Her şey olur ve hiçbir şey olmaz. Hayatı çok kurcalamamak lazım, yaşamak lazım.- Tamam gidelim. (ah! benim bu maceracı kızım)- Anne ayrıca bu hamam işini ben hiç yoktan çıkarmadım, ayurveda detoksu yapıyorum ya, Ceren Hanım, “Gitseniz iyi olur, bedeniniz gibi cildiniz de nefes alsın, arınsın” dedi. Hani hep ılık ve az yiyorum, akşamları da tulsi çayı içiyorum ya, hepsi birbirinin parçasıymış.- Hangi gün?- Çarşamba sabah 10’da.Çarşamba sabah 10’da annemle Sultanahmet meydanındaydık.Ayasofya’nın karşısında kadınlar hamamı yazan yazıyı takip edip, merdivenlerden indik.Sonra bir kapı açıldı ve biz 16. yüzyıla geri gittik. Annemin çıkarken “Gerçek hayata dönmek istemiyorum” diyeceği kadar diyar gezdik. Erguvan kokusu, Türk sanat müziği, şerbet, tütsü, köpük, çıplak olmak, kil çamuruna bulanmak sonra kovalarca suyla arınmak... Hürrem olmak, bebek olmak, kadın olmak, kadın kadına olmak, ana kız olmak, doğduğum an... Hepsiyle teker teker selamlaştım. Bir şeylerle vedalaştım, bir şeylerle tanıştım. Derdi tasayı ayaklarımın altında nehir gibi akan suya bıraktım. Çocukken derlerdi, bir derdin olursa, lavaboda suya söyle, akıp gitsin. O misal...Meğer Sultanahmet’te bir hamamda bir taşa uzanıp, bir kubbeye bakarak “Esmerim güzelim tuti dillim, ben yanıyorum aman Allah çok seviyorum”u dinlerken şerbet içmek de varmış. İnsan günlerine böyle fiyonklar koymalı cicim. Günün fiyonku diyeceğim artık ben bunlara. Her güne lazım bir şaşırtma, bir güzel an, bir tebessüm...Metaverse ne tam olarak bilmiyorum ama bu yaşadığımız metaverse gibiydi. Çünkü hiçbir şey tanıdık, bildik, alışıldık değildi. Başka bir boyuta ışınlandık. Sanki hiç kimsenin bize ulaşamayacağı bir yerde mola vermiş gibi. Fişi çektik. Hop, kafamızdan biri sıcak sular döküyordu. Annemle gitmeyi özellikle istedim, onun kendini değerli hissetmesini istedim. Ben de kendime değerlisin demek istedim. Birisinin seni yıkayıp paklamasında, killeyip, yağlayıp, masaj yapıp, bir yatağa yatırmasında, sonra da şerbet sunup, eski güzel şarkılar çalmasında bir şefkat var. Belki suyla ilgili her şey ve her yer bizi anne karnına geri koyuyor diyedir bilmiyorum. O suyu hatırlıyoruz belki bazen. Karnımızdaki kordondan ziyafet çektiğimiz, bir tatlı kadının içinde dokuz ay seyahat ettiğimiz sonra da hayata vardığımız yolculuğun ta en başı...Belki beyin unutuyor ama hamamda bir kez daha gördüm ki, karın hatırlıyor, saçlar hatırlıyor, hatırlıyor kulak.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp