Top
Naci Cem Öncel

Naci Cem Öncel

noncel@hurriyet.com.tr

14/05/2020

Kendisiyle baş başa kalanlar

İslam medeniyetinin ilk şehri olan Medine’deki Mescid-i Nebevi, ramazanda farklı bir ibadete tanıklık ederdi. Hz. Peygamber ramazanın son on gününde, Mescid-i Nebevi’de kendini dış dünyadan izole eder, vaktini tefekkürle (düşünerek), Kuran’la ve namazla geçirirdi. Bu ibadete “itikâf” adı verilir. “Kendini dünyadan alıkoyarak, yalnızca ibadete vermek” anlamına gelen itikâf, Kuran’da da geçer: Biz (...) İbrahim ve İsmail’e, ‘tavaf edenler, itikâfa girenler (ibadete kapananlar), rükû ve secde edenler (namaz kılanlar) için Beyt’imi (Kâbe’yi) temiz tutun’ diye emretmiştik.” Buna göre itikâf, önceki peygamberlerden intikal etmiş bir ibadettir. Hz. Peygamber, ramazan itikâfına Mescid-i Nebevi’de kurulan bir çadırda girerdi. Yani kendisini ayrı, kapalı bir bölümde tümüyle izole eder, sadece zaruri ihtiyaçları için dışarı çıkarken gündelik meselelerden uzak dururdu.

HER ŞEY ORADA BAŞLADI

Aslında Müslümanlığın yolculuğu da yine bir ramazan ayında ve böyle bir “manevi izolasyonda” başlamıştır. Hz. Peygamber, özellikle 35 yaşından sonra her yıl belirli günlerde Mekke yakınlarındaki Hira Dağı’nda, küçük bir mağarada inzivaya (halvete, uzlete) çekilirdi. İşte Kuran’ın “Oku!” emriyle başlayan ilk ayetleri, Hz. Muhammed’in 610 yılındaki inziva döneminde nazil oldu. Resulullah, mağaradaki bu manevi halini mescitteki itikâf çadırında farklı bir boyuta taşımış gibidir. İtikaf, tüm fıkıh kitaplarında yer alan bir ibadettir. Ne var ki sünnet olmasına rağmen diğer ibadetlere göre daha az bilinir. Bu durum cami mimarisindeki değişimde de görülür. İslam medeniyeti büyüyüp yayıldıkça, Mescid-i Nebevi’deki toplanma, ibadet, eğitim ve yönetim gibi fonksiyonlar da ayrı binalarda, ayrı kurumlarda sürdürülür oldu. Hz. Peygamber’in “çadırdaki” itikâf ibadeti içinse camilerde ayrı odalar, küçük bölmeler yapılmıştır. Bu odalar, zamanla camide namaz kılınan alanın dışına kaymış, hatta tamamen ayrılmasıyla, “halvethane, tevhidhane, çilehane” adıyla bilinen müstakil bölümler ortaya çıkmıştır. Bunlardan günümüze ulaşan en eski yapı Ahmet Yesevi’nin Türkistan’daki halvethanesidir. Ankara’da Hacı Bayram, Gelibolu’da Yazıcıoğlu Ahmet Bîcan ve Kastamonu’da Şâbân-ı Velî külliyeleri içindeki halvethaneler, Anadolu’da bilinen örneklerdendir. Bunlara İstanbul’dan Vefa, Merkez Efendi ve Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi’ndekiler eklenebilir.

Kendisiyle baş başa kalanlar

TUR DAĞI’NDAN ANADOLU’YA

Hz. Peygamber’in Hira Dağı’nda inzivaya çekilmesiyle Mescid-i Nebevi’deki on/yirmi günlük itikâfları, “halvet, uzlet” uygulamalarının esasını oluşturur. Buna ilaveten Kuran’da anlatıldığı biçimiyle Hz. Musa’nın Tur Dağı’ndaki 40 günlük ibadeti de ilham kaynağı olmuştur. Öyle ki Arapça “kırk” yani “erbain” kelimesi, zamanla “kırk gün süreyle özel bir mekânda inzivaya çekilip kendini ibadete vermek” anlamında kullanılmıştır. Tüm bunların temel gayesi, insanın dünyevi kaygılardan uzaklaşarak gönlünü sadece Yaradan’a yöneltmesi; manevi arınma için gayret göstermesidir. Halk arasında “Yedi Uyurlar” adıyla bilinen Ashab-ı Kehf de aynı şekilde “inancını korumak amacıyla uzaklaşma” simgesidir. Kuran’da bunlar eski bir devirde, putperestlerin baskılarından kurtulmak için bir mağaraya sığınan inançlı gençler olarak anlatılırlar. İspanya’dan Doğu Türkistan’a kadar pek çok yerde “Yedi Uyurlar” mağaraları karşımıza çıkar. Keza Anadolu’daki en eski halvethanelerden birisi Afşin-Elbistan (Kahramanmaraş) yakınlarında bulunan Ashâb-ı Kehf Ribâtı’nda yer alır. Burada “erbain çıkaranlardan” birisi de Anadolu’nun gönül sultanlarından Hacı Bektâş-ı Velî’dir. Anadolu halkının manevi ikliminde derin tesirler bırakan Hacı Bektaş (ö.1271?), Velayetname’de şu sözlerle anlatılır: “Kimsenin ayıbını görüp yüzlemedi ve her giz taharetsiz yere basmadı. İbadetten ve taatten bir dem bir saat hâli olmadı.” Aynı kaynağa göre Hacı Bektaş, Medine, Necef, Şam ve Kudüs’e yaptığı ziyaretlerde de halvete girmiş, oruç tutarak erbain çıkarmıştır. Günümüzde yüz binlerce kişinin ziyaret ettiği Kırşehir yakınlarındaki Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi’nde de bir halvethane bulunuyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları