Top
Naci Cem Öncel

Naci Cem Öncel

noncel@hurriyet.com.tr

05/04/2023

Felaketlere karşı ‘ilim ve irfan’

İlim ve irfan ile mücehhez (donanmış) bir kavim[in] her nevi felakete, tabiattan gelse bile çare bulabileceğine işaret olan bu nevî teberruunuz (bağışınız) bütün milletçe takdire şayeste (övgüye yaraşır) manadadır.” KİTAPÇIYA GİDEN TELGRAFDeprem bölgesinden 8 Ekim 1924 tarihli bu telgrafı gönderen kişi “Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal” Atatürk’tür. Bu mesajı gönderdiği kişiyse “İstanbul’da Babıali Caddesi’nde, Kitapçı İbrahim Hilmi Bey”. Gazi’nin teşekkür telgrafının sebebiyse 1924 Pasinler/Erzurum Depremi ardından İbrahim Hilmi Bey’in felaket bölgesindeki çocuklara bağışladığı kitaplardır.ÖZEL BİR MESAJŞu noktayı vurgulamakta yarar var: Bu mesaj, cumhurbaşkanlığı makamından deprem yardımlarına teşekkür için gönderilen standart bir metin değil. Öyle ki Atatürk, depremzedelere yardımda bulunan Fransa’nın cumhurbaşkanına diplomatik nezaket içinde olağan bir cevap verirken kitap bağışı için İbrahim Hilmi Bey’i özel, kişisel bir metinle tebrik etmiştir. “Doğal felaketlere karşı çareyi ilim ve irfanda” gören Atatürk’ün bu özeni, hiç şüphesiz ‘takdire şayeste’dir.GAZİ, DEPREM BÖLGESİNDEAtatürk, 1924 Pasinler Depremi’ni Trabzon gezisi sırasında haber almış, programını değiştirerek deprem bölgesine geçmiş ve afetzedeleri bizzat ziyaret etmişti. Onun 11 gün süren bu ziyareti gayet iyi bilinir. Hatta bu konuda akademik yayınlar yapılmıştır. Yukarıdaki telgraf metni de “Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri” içinde bulunabilir. Ancak bu mesaja dikkatimi çeken o yayınlar değil, geçtiğimiz Kütüphane Haftası (27 Mart – 2 Nisan) etkinliklerinde, Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in “Atatürk’ün Entelektüel Birikimi ve Kütüphanesi” başlıklı sunumu oldu.BİLGİYİ EYLEME DÖNÜŞTÜRMEKBu telgraf mesajı, 99 yıl önce Atatürk’ün afet mücadelesinde dahi gelecek kuşakların eğitimini önemsediğini gösteriyor. Ve tabii akla hemen şu soru geliyor: Acaba bizler, deprem bölgesindeki çocuklarımızın eğitimine hakkıyla destek oluyor muyuz? Depremin de ötesinde, olanakları kısıtlı öğrencilere yeterli kaynak sağlıyor muyuz?“Erzurum’da müthiş zelzeleler devam ediyor” başlıklı haber. Hâkimiyet-i Milliye, 16 Eylül 1924*Tabii mesele kitap göndermekle de bitmiyor. Çağımızda bilgiye erişimden bile önemlisi, bilgiyi eyleme dönüştürmek. Gençleri yeni buluşlar yapmaya ancak küçük yaşlarda yüreklendirebiliriz. Bunun için kitaplarla yetinmeyip onları bilim setleriyle donatmak, hatta bilim seansları düzenlemek gerekiyor. Bu hedef için başlatılan “Bilim Seferberliği” bugüne dek 614 bin çocuğumuza ulaşmış. Yine de yetmez... Bu sayıyı elbirliğiyle daha da arttırmalıyız.*“Felaket başa gelmeden evvel, onu önleme ve ona karşı müdafaa çareleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra elemlenmenin (üzülmenin) faydası yoktur” demiş Atatürk. Her türlü önlemin başlangıcı, elbette “ilim ve irfan”; yani bir yanda bilim, diğer yanda “arifane, bilgece anlayış”. Öyleyse, koşullar ne kadar zor olursa olsun, öğrenmeye ve öğretmeye devam...KİTAPLARA ADANAN BİR ÖMÜR ATATÜRK’ün depremzede çocuklara kitap gönderdiği için teşekkür ettiği Tüccarzade İbrahim Hilmi (Çığıraçan), bugün çok fazla tanınmasa da Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş devrinin önde gelen yayıncılarından biridir.*1876’da doğan İbrahim Hilmi, okuma aşkıyla genç yaşta matbaacılık işine girmiştir. Okuduğu kitaplardan, İslam âleminin sıkıntılı durumunun en önemli nedeninin eğitimsizlik olduğu sonucuna varır. Eğitimsizlikle mücadele için “Kitabhane-i İslam” adını verdiği bir yayınevi kurar. Sonradan bu isme “Askerî” kelimesini de ekleyip çok sayıda kitap yayınlar. Bunlar içinde, hem Kuran mealleri ve tefsirleri hem de askeri eğitim kitapları ve cep atlasları vardır. Ayrıca ders kitaplarını yeniler; modern eğitimin nasıl olması gerektiğine dair eserler kaleme alır.*Milli Mücadele sırasında, Anadolu’da çocukların ders kitaplarından mahrum kalmaması için çalışan İbrahim Hilmi, pek çok önemli yazarın da yayıncısıdır. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Refik Altınay, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Refik Halit Karay, Abdülhak Şinasi Hisar gibi etkili isimlerin yolu hep “Hilmi Kitabevi”nden geçmiştir.*1963’te vefat eden İ.H. Çığıraçan, “kalbi ve imanı” yok sayan bir Batılılaşmayı çok yanlış bulmuş, öte yandan çağdaşlaşmanın ve gelişimin güçlü bir savunucusu olmuştur: “Bu millet okumadıkça, kafalarını değiştirmedikçe kabil değil, kendini istikbalin varta (tehlikeli) felaketlerinden kurtarmış olmayacaktır. Bizi kurtaracak yegâne kuvvet, maarifimizin terakkisidir (eğitimin ilerlemesidir).”
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları