Top
Musa Dede

Musa Dede

mdede@hurriyet.com.tr

23/12/2018

Görünen köy…

Halbuki insan meraklıdır. Merak sömürülebildiği gibi, doğru kullanılırsa kişiyi menzile taşıyan araçlardan da olabilir.. Gayba olan merakımızın önemli bir kısmı geleceği bilmeye dairdir. Nitekim her senesonu yaklaştıkta kehanetlere ilgi ziyadesiyle depreşir. Ve “2019’da burcunuzu neler bekliyor” yazı dizilerinden tutun da “Nostradamus”un kehanetlerine, Şipton Ana, Baba Vanga vb kahinlerin müphem gelecek görüleri gazete, dergi sayfalarında bir bir belirir. Etkileyici görseller ve seslerle bezeli türlü videolar, programlar hep merakımızı gidermeye taliptir. Karşılığında onları izlemeye(rabıta) devam etmelidir. Acaba hangileri rabbani, hangileri nefsanidir?

Geleceğe dair vizyon sunan araçlardan bazıları da artık “bilimsel”dir. Toplanan verileri değerlendiren algoritmalar, hava durumundan ekonomik tahminlere bizim için bir gelecek şekillendirir(öyleyse yakın gelecekte kahinliğin de hasını “yapay zeka”nın yapacağı söylenebilir). Bu gibi olasılık hesapları yapmanın bir yararı, bizleri istemediğimiz durumlara karşı önlem almaya sevkedebilmesidir(evham ayrı). Ne de olsa hesap gününün geleceği kesindir..

Akıllı kişi özgür (cüzi)iradesini kullanarak kendisi için hayırlı görmediği(Allah’ın razı olmadığı) durumlardan sakınmayı, buna karşın Allah’ın rızasını kazanacağı durumlarda ön almayı tercih edecektir. Dünyayı kurtaramasa da yaşananlar karşısında tarafını belli ederek ola ki kendini kurtarır. Tasarruf sahibi kılınırsa belki başkalarının kurtuluşuna da vesile olacaktır. Nitekim -en başta kendi için- olabildiğince “iyiliği emretmek(sevdirmek), kötülükten sakındırmak” kulluk vazifesidir. Bilhassa da ilim irfan sahiplerinin müspet cihadı özünde bu sayılır. Karşılarında da ellerindekini bencilce(ve cahilce) nefsani çıkarları için kullanma niyetindeki zarar vericiler.. 

Genelde keşif sahipleri kendilerine açılan olası gerçekliklerden bahsederken bizleri korku ile umut arasında dengede bırakıcı bir dil kullanmayı tercih ederler. “İnsanlığın geleceği” gibi toplumsal konular sözkonusu olduğunda içinde bulunulan zamanın gereği ortaya konulası tablonun ifade edilişinde kullanılan dil duruma uygunlaştırılır; “sakındırma” yahut “sevdirme” göreceli ağırlık kazanır. O halde içinde yaşadığımız çağda, insanlığın Hakk’tan uzaklaşıp batıla yönelişi bu şekilde artarak devam ederse olabileceklere karşı gerekli uyarı dilinin ürkütücü bir tablo resmetmesi artık neredeyse kaçınılmazdır. Belki neyin eşiğinde durduğumuzu görmek uyandırır..

Şimdi bu saiklerle daha iyi bir gelecek için bizleri uyaran hal sahiplerinin yakın zamanda kulak misafiri olduğum kimi öğütlerini fakirin algoritmalarımla sentezleyip aktarmam gerekirse, sanırım günün modasına uysa da yazacaklarım, kehanet denemez yine de. Olsa olsa bir sakındırma gerekçesi, görünen her köye gitmenin gerekmediğini söylemenin bahanesi, kendimden kendime nasihat vesilesi.. Ve işte 2019’dan ötesine dair bazı “ahir zaman” senaryoları:

Kendilerini “üstün insan” sınıfında gören firavuni elitler(klanlar/aileler) Dünya’nın geleceğini kendi istedikleri yönde çizmek üzere yaptıkları planların icrasına hız vermeye çalışacak. Ellerinde -bu planların gerçekleşmesi için kullanıma sokmaktan çekinmeyecekleri- kimi belki 50 yıl sonrasının teknolojik düzeyinde aygıtlar mevcut. Bu aygıtların bir kısım alt modellerinin dağıtımını gerekirse yavaş yavaş, kendilerine ve izdeşlerine rant sağlayacak şekilde organize etmeyi amaçlıyorlar. Böylece teknolojik tahakküm daha da belirginleşecek..

Yapılan planlar Dünya nüfusunun azaltılmasını içeriyor. Yeni teknolojik çağla beraber yapay zeka ve robotların pekçok işkoluna hakim olması sonucu ortaya çıkacak atıl nüfus artık, elitlerin kaynakları paylaşmak istemedikleri gözden çıkarılası bir kalabalık.. Nüfusun seyreltilmesi adına çeşitli bölgelerde türlü yoğunluklarda tasarlanan savaşların kontrollu bir şekilde uygulamaya konulması amaçlanıyor.

Kitlesel ölümlerin gerçekleşmesi sadece savaşlara değil, mevzubahis teknolojik araçların harekete geçireceği doğa olaylarına da bağlı. Yani afetler artabilir. Savaş ikliminin yayılması için ise sosyo-ekonomik, kültürel, ideolojik çatışmaların tetiklenmesi yanında havadan yayılan frekanslarla insanların daha gergin, saldırgan, yıkıcı, hırslı, öfkeli, umutsuz vs olmalarına çalışılacak. Dolayısıyla bir cinnet ortamı oluşturacak biçimde psikolojik sorunların körüklenmesi sözkonusu..

Bu sert müdahalelerin tercih edilmeyeceği bölgeler ve toplumlar için de yürürlüğe sokulacak planlar var. Nüfusun seyreltilmesi amaçlı, insanların nefislerinin basit arzularına cevap vermede son derece becerikli, hassas sensörlerle donatılmış insansı yapay zeka robotların piyasaya sürülmesi ve insan/makina evliliklerinin meşrulaştırılması, insanlığın tekcinsliğe doğru güdülenmesi ve eşcinsel ilişkilerin özendirilmesi, kanuni kısıtlamalar, işlenmiş gıdalar vb yollarla yapılacak kısırlaştırmalar, yaşlıların çabuk ölmesi için yaygınlaştırılacak sağlık uygulamaları vs bunlardan bazıları..

Planlanan yeni dünya düzeninde devletlere ve dini kurumlara da elitlerin üst yapısına hizmet etmeleri için ayar verilecek. Karşı duranlar zayıflatılmaya hatta yokedilmeye çalışılacak. Devletlerin, hakim çokuluslu şirketlere bağımlı olması, hepsinin de -birliği temsil etme imajıyla meşrulaştırılmış- bir seçkin üst yapının altında yeralan organlar gibi işlemesi hedefleniyor. Bu planda insanlar iyice müşterileştirilmiş, türlü aygıtlarla uyuşturulup iğdiş edilmiş, kendilerini özgür zanneden ama aslında verili seçeneklere mahkum, edilgen konumda olacaklar. Uyuşturucularla beraber sanal bağımlılıklar da(ve adeta zombilik) fazlasıyla artacak..

* Planların işlemesi için klasik medyanın tasfiye edilip yeni denetimsiz(aslında tekel denetimli) medyanın hayatımızdaki hakim haberleşme organı olarak yaygınlaştırılması tasarlandı. Aynı şekilde -klasik anlamdaki-para da giderek ortadan kalkacak ve yerini (tekel kontrolünde) sanal para/kredi sistemi alacak. Kredi sistemine göre oluşturulmuş bir kast nizamı içinde yaşanması arzulanıyor. Bunun bozulmaması için -direniş olasılığını ortadan kaldıracak şekilde bizi kontrol altında tutmak üzere- doğumdan itibaren çip taşınması önce özendirilecek, sonrasında mecbur kılınacak. Başarılırsa yakında büyük oranda yapay zeka eliyle yönetileceğiz.

Alt seviyedeki kastlar daha düşük hayat kalitesine mahkum yaşarken, üst sınıflara doğru gidildikçe uzayan ömür süreleri, bozulduğunda değiştirilebilen organlar, yüksek teknoloji donanımlı ortamlar, araçlar vb sözkonusu olacak. Hatta yakında ilk örneklerini göreceğimiz korunaklı, elit, akıllı şehirler inşa edilecek, seçkinlerin buralara yerleşmesi sağlanacak. Zira yeni düzene geçiş aşamasında bazı bölgelerin çölleştirilerek halklarının açlıktan heba edilmesi, yeterli stratejik tarım alanının(ve madenin) ele geçirilerek yeni düzene hizmet edecek hale getirilmesi ve bunlar olurken çıkabilecek toplumsal olaylar sırasında konuşlanılabilecek güvenli alanların oluşturulması gerekiyor(ki ahlaki çöküntünün olduğu yerlerde kanibalizm dahi görülebilecek).

Ve din, bilhassa da Hakça yaşayış açısından -halen tam içi boşaltılamamış- bir değerler bütünü ve yaşam tasavvuru sunan, dolayısıyla firavunilerin planına tehdit oluşturan İslam, öncelikli hedeflerden olmaya devam edecek. Bir yandan değerleri yozlaştırılmaya çalışılınırken, öte yandan kurumları tamamen ele geçirilmeye gayret edilecek. Dezenformasyonun artmasıyla İslamofobi daha da körüklenecek.

Zaten insanların büyük bölümünün nefsani rüşvetlerle dinden uzaklaştırılması gerçekleşiyor. Geri kalan (dar anlamda)protestanlaşmış ve sekülerleşmiş, bir şekilde kültürel emperyalizme maruz kalarak başkalaşmış olanların fazla gürültü yapmadan yeni çatı dinin alt dallarına konmalarına müsade edilecek. Pagan ritüeller, büyü, üç harflilerle münasebetler, abuk kültler vs de çoğalacak. Şartlar olgunlaştığındaysa sözde hepsini kapsayıcı yeni araf dininin temsilcisi sahte(ve kukla) mesih Avrupa’da ortaya çıkıp, insanlığa sunumu da -mesela-hologram teknolojisi ile yapılacak…

Bunlar tutarsa kıyamet senaryosu tamamlanacak, ancak akabinde çok geçmeden planlayıcılarının dahi öngöremediği bir felaket ile Yaradan’a meydan okuyan bu düşkün nesil zayi olacak, insanlık da ya yeni Adem’in zuhurunu bekleyecek, tekrar küllerinden doğup yine bir şans arayacak ya da bu Dünya’daki hikayemiz kendi elimizle tamamen nihayete ermiş olacak.. Allah muhafaza!

 

Fena.. Peki kendimizi nasıl sakınacağız derseniz, kısaca; Yeni teknoloji çağı aynı zamanda fırsatlar da barındırıyor. Bu dönem inançlarında samimi, (kamil anlamda)iyilikte ısrarcı olanlar, güzel ahlaka sıkı sarılanlar, bahsettiğimiz tüm teknolojik yeniliklerin fevkinde donanıma kavuşacaklar. Yaradan’ın bize bütün bunlarla başa çıkabileceğimiz yeni “sürüm”(software) yüklemesinden bahsediyorum. Kalbine hikmet inen, hikmetle bilen, hareket eden, kötü sinyalleri bozucu, karşındakinin röntgen cihazı gibi içini okuyucu, yapay zekaya rahmet okutturucu, çevresine nur saçıcı, arındırıcı, Hakk’ı hatırlatıcı kullar olmamız için…

Yeter ki gönlümüzü temiz tutalım, tercihlerimizde özenli olalım, Rabbimizi hep hatırlayalım, bu yolda önde giden Hakk dostlarının kıymetini bilelim, onların kılavuzluğunda -başta nefsi emmaremiz-kötülüklerle mücadeleden vazgeçmeyelim, dayanışalım. Nitekim herkesin planı var ama Allah’ın da elbet bir “master” planı var. O’nun yolunda olanlar korkmasın, taliplerine uzanacaktır cömert yardım eli.. Ve nihayet ülke olarak bu gibi müspet bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplum olursak, yeni dünya nizamında sığınılacak güvenilir bir ada olmanın ötesinde, planlanan şeytani düzeni bozacak rahmani araçların yaygınlaşmasına ve yeryüzünde daha insancıl bir hayat yaşanmasına umut vesilesi oluruz birlikte belki..

“Bir zamanlar çok akıllı bir çocuk yaşarmış, her şeyi merak eder ve öğrenmek istermiş. Ailesi onu çevredeki en iyi hocalara göndermiş. Basit okul bilgilerini çabucak öğrenen çocuk, bir süre sonra öyle sorular sorar olmuş ki, hocaları artık onun bilgiye açlığını doyuramaz hale gelmiş. Ona cevap yetiştirecek bilgi ve bilgelikte bir kişi varmış ama dağlarda yaşayan bu ermiş öyle herkesi kabul etmezmiş yanına. Hocaların ricalarıyla bizim çocuğu kabul etmiş sonunda. Ermişin yanında kalan çocuk uzun bir süre aldığı bilgilerle daha da dolmuş, belki az da kabarmış, derken artık bir gün ustasının her şeyi bilemeyeceğini kanıtlamak istercesine tuzaklı bir soru hazırlamış aklınca, kurnazca. Bizimki iki avucu arasına aldığı kelebeği uzatıp ustasına sormuş: -‘Usta, bil bakalım elimde tuttuğum kelebek canlı mı yoksa ölü mü?’ Çocuk, ustası ‘canlı’ derse kelebeği hafifçe sıkıp öldürecek, ‘ölü’ derse avucunu açıp salacakmış. Usta, şefkatle öğrencisine bakmış ve cevaplamış: -‘Senin ellerinde yavrucuğum, senin ellerinde…”

Hasılı talep ve duamız onun içindir ki; Kadir-i Mutlak Allah’ımız bize senaryosunda hayırlı roller biçe, himmet ede, sonumuzu hayreyleye! Amin ve illaHu

 

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları