Top
Musa Dede

Musa Dede

mdede@hurriyet.com.tr

20/01/2019

Medya Okuryazarlığı Tüyoları

 

“We are social” ve “Hootsuit” tarafından 2018’de yayınlanan rapora göre: “81 milyon nüfusa sahip ülkemizde; Nüfusun %67’sini oluşturan 54.3 milyon internet kullanıcısı, nüfusun %51’ini oluşturan 51 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı, nüfusun %54’ünü oluşturan 44 milyon aktif mobil sosyal medya kullanıcısı var.. Yetişkin insanların %98’i cep telefonu kullanırken, bunların %77’si akıllı telefon kullanıyor. Masaüstü bilgisayar veya laptop kullananların oranı %48 iken, tablet kullananların oranı %25. Neredeyse herkesin televizyonu var, oranı %99. Giyilebilir teknoloji ürünleri kullananların oranı ise %9 olarak hesaplanmış.. İnsanlar internette günde ortalama 7 saat geçiriyorlar: Günde ortalama 2 saat 48dk sosyal medyada, ortalama 2 saat 44dk televizyon başında ve son olarak günde ortalama 1 saat 22dk müzik dinleyerek.. En aktif kullanılan sosyal medya platformları; Youtube %55, Facebook %53, Whatsapp %50, Instagram %46, FB Messenger %37, Twitter %36, Google+ %31, Skype %25, Snapchat %21, Linkedin %20, Pinterest %16, Tumblr %14”… Yani “medya” dediğimiz iletişim araçları bugün okuryazarlığın önde gelen ajanları. Teknoloji öyle ilerledi ki, medyanın neredeyse hepimiz içindeyiz şimdi. Hem de artık sadece seyirci/okur olarak değil, içerik üretici/yazar olarak da; “sosyal medya” yaşantılarımızın vazgeçilmez fenomeni. Yeni çağ agoraları, meydanları.. Oralarda iletişiyoruz, etkileşiyoruz, alış- veriş ediyor, dönüşüyoruz… Peki bu mecralardaki verilere karşı ne kadar seçiciyiz, “medya okuryazarlığı” denilen konuda ne kadar bilinçliyiz?

“Medya, enformasyon sunar, fikirleri organize eder, değerler yayar, beklentiler yaratır ve bunları pekiştirir, davranış modelleri sağlar”(Cortes, 2005;55) “Medya okuryazarlığı TV, sinema, radyo, müzik, basılı medya, internet ve diğer bütün yeni dijital/sayısal medyayı kapsamaktadır.

TV’deki reklamdan CD’deki müziğin sözlerine, gazete yazısından tişört üzerindeki slogana değin çeşitli formlarda biçimlenen medya mesajları karşısında insanların farkında ve uyanık olmasını sağlamayı amaçlayan medya okuryazarlığı, medyanın algı ve inançları nasıl süzgeçten geçirdiğini, popüler kültürü nasıl biçimlendirdiğini ve kişisel tercihleri nasıl etkilediğini görmede insanlara yardımcı olur. Medya okuryazarlığı eğitimi, kişilere eleştirel düşünme ve sorun çözme yetenekleri kazandırarak yurttaşların medya enformasyonunu bilinçli tüketme ve üretmesini sağlayarak ifade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı ve demokrasi açısından önemli bir rol oynar”(Pekman, 2007;44)

Sanırım içinde bulunduğumuz bu hızlı “iletişim çağı”nda medya okuryazarlığının elzem olduğu konusunda hemfikiriz, bilhassa da artık neredeyse elinde cep telefonuyla doğan yeni kuşaklar, gençler, çocuklar açısından. Nitelikli nesiller yetiştirmek için, hem kişisel gelişimimiz hem kültürel bağımsızlığımız için ve ayrıca “Arap Baharı” gibi, “Sarı Yelekliler Hareketi” gibi dezenformasyona ve manipülasyona açık, sosyal medyada organize olan toplumsal hareketler bakımından, istenmeyen sonuçlara yol açacak kurgulara alet olmamak için..

Dünyada eğitim sistemine katılmaya başlanması 1970’lere dayanan mevzu 2000’lerle birlikte daha da önem kazandı ve medya okuryazarlığı pekçok ülkede ilkokul seviyesinde müfredata dahil edilir oldu.

Bildiğim kadarıyla bizde hala bir seçmeli ders ve dersler de uzman iletişimciler tarafından verilmemekte. Gerçekleşmesini beklediğimiz eğitim atağı bağlamında konunun daha ehemmiyetle ele alınmasını umut ediyorum.. Nitekim bu mühim konuyu bir gazete makalesinde istediğimiz gibi etraflıca çerçeveleyemeyiz lakin maksat dikkat çekmek olsun..

Şimdi bu vesileyle, bazı medya okuryazarlığı tüyoları paylaşmak isterim sizlerle. Önce medya (okuryazarlığı) eğitiminde -konunun ehli eğitimcilerin üzerinde çoğunlukla mutabık olduğu- sekiz temel ilke(kavram): “1)Tüm medya kurgudan ibarettir(gerçekliği olduğu gibi yansıtmamaktadır). 2)Medya, gerçekliği(algımızı) kurar(gerçekliği bir şekilde paketler). 3)İzleyici medyadaki anlamı müzakere(analiz) eder(anlayışlarımız farklılıklar içerebilir). 4)Medyanın ticari içermeleri vardır(politik ekonomi, medyanın mülkiyetle ilişkisi…). 5)Medya, ideolojik ve değerlere ilişkin mesajlar içerir(çoğunlukla statükoyu pekiştirir şekilde ideolojik malzemeyi dağıtır). 6)Medyanın sosyal ve politik içermeleri vardır(popüler kültürle ilişkimizi tanımlar, bize kim olduğumuzu söyler). 7)Biçim ve içerik medyada birbiriyle yakından bağlantılıdır. 8)Her iletişim aygıtının kendine özgü estetik bir biçimi vardır(böylece her “medium”un kendine has “gramer”i anlamı farklı yorumlar)”.. (Patricia Aufderheide)

“Dikkatimizi ne çekti? Renkler ve şekiller? Ses efektleri? Müzik? Sessizlik? Diyalog ve hikaye? Sahne düzeni? Hareketler, kompozisyon? Işık? Kamera nerede? Görüş açısı ne? Hikaye nasıldı? İnsanlar ne yapıyorlardı? Herhangi bir görsel işaret veya metafor var mıydı? Ne şekilde duygusallığa başvurulmuştu? İkna edici araçlar nelerdi? Mesajı ‘gerçekçi’ kılan neydi?”…(Jolls ve Thoman, 2008;38)

İyi bir medya okuryazarı farkındalıkla, anlamak için bakar, şerh eder, açar, dolaşıma sokulanları dikkatlice seçer, oluşturduğu güven ve iletişim becerileri oranında toplumun “eşik bekçisi” konumuna geçer.. “Bir medya mesajının analizini yaparken aşağıdaki kilit sorulardan bazılarını ya da hepsini sormak yararlıdır:

 Yazarlık, Amaç ve Ekonomi hakkında; Bu mesajı/metni kim üretti? Bunun için kim ödeme yaptı? Bu, kimin için yapıldı?(ve bunu nereden biliyorsunuz?)

Teknikler ve İçerik hakkında; Hangi mesajlar iletilmektedir? Her mesajı iletmek için hangi teknikler, neden kullanılmaktadır? Hangi fikir, değer, enformasyon ve/veya bakış açıları alenidir? İma edilen nedir? Bilinmesi önemli olan ama bu mesajda dışarıda bırakılan nedir?

Bağlam ve Güvenilirlik hakkında; Bu ne zaman yapıldı? Halkla nerede ve nasıl paylaşıldı? Bu bir gerçek mi, kanaat mi, yoksa başka bir şey mi? Bu ne kadar güvenilirdir? Enformasyonun, fikirlerin ya da iddiaların kaynakları nelerdir?

İzleyici ve Etki hakkında; Farklı insanlar bunu farklı olarak nasıl yorumluyor? Bundan kim kazançlı çıkar? Kim zarar görür? Buna ilişkin benim yorumum nedir ve tepkim ya da yorumumdan kendim hakkında ne öğreniyorum?

Buna yanıt olarak ne tür hareketlerde bulunuyorum?”(Scheibe ve Rogow, 2008)

 

Elbette medya görselleştikçe “okuryazarlık” kavramı da değişti, evrildi. Yakın gelecekte tüm duyu organlarımızı kapsar halde kullanılıyor olacak. Burada kilit kavram da gerçeklik ile kurgunun farkını anlamak ve yorumlayabilmek olacak. Gerçeği aramak ve oradan hakikate yol bulmak insanlığın her dem en önemli ülküsü olarak kalacak.

Karmaşıklaşan medya platformlarında kanaat önderleri mühim rol oynayacak. Bilinçli okuryazarlarımız toplumumuzu ileri taşıyacak. Bu zümreye dahil olmak istiyorsanız; 1)Medyaya maruz kalma konusunda bir farkındalık geliştirin, 2)Geniş tabanlı işe yarar bilgi edinmeye yönelin, 3)Okuryazarlık becerilerinizi sürekli olarak akıllıca uygulayın, 4)Bir amaç olarak faydalılık üzerine odaklanın, 5)Gerçeklik-fantezi sürekliliği hakkında düşünün, 6)Kanallar arası kıyaslamalar yapın, 7)Zihinsel çaba sarf etme isteğinizi artırın, 8)Kanaatlerinizi gözden geçirin, 9)Davranışlarınızı değişen kanaatlerinize uyumlayın”(Potter, 1998) deniyor, vesselam…

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

 

not: Kemal İnal’ın “Medya Okuryazarlığı Elkitabı”(Ütopya Yayınevi) eserinden faydalanılmış ve tırnak içinde alıntılar yapılmıştır.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları