Top
İsmet Berkan

İsmet Berkan

iberkan@hurriyet.com.tr

08/01/2014

Almanya’dan hâkim mi getirsek?

BALYOZ ve Ergenekon gibi davaların yeniden görülmesi için yürütülen çabalar, Ergenekon’dan yargılanıp mahkûm olan ve halen davası Yargıtay aşamasında olan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bir sorusuyla yeni bir boyuta geçti.

‘Bizi celladımıza mı emanet edeceksiniz’ diyen Başbuğ, bu ülkede yaygın duyguların belki de en yaygını olan adalete inançsızlığını iletmiş oldu.
Zaten hükümet de bugünlerde ‘yargıyı paralel yapı/cuntadan temizleme’ açıklamaları yaparak Başbuğ ile paralel düşündüğünü gösteriyor.
Yargı dediğimiz şey savcılar ve yargıçlardan müteşekkil bir kurum. Savcıları şimdilik bir kenara bırakacak olursak, bir yargıcın cemaatçi mi, devletçi mi, yoksa insan hakları ve hukuktan yana mı olduğunu nasıl saptayacağız?
Bize sürekli bu saptamanın savcılar için daha kolay olduğu ima ediliyor ama ben hiç o kanıda değilim. Bir cadı avı ve kişilerin özel hayatlarına dek uzanan bir inceleme yapılmadan kimin ne olduğunu belirlemek kolay değil.
Hadi diyelim belirlediniz, cemaatçi olanları Anayasa’yı falan hiçe sayarak meslekten uzaklaştırdınız; ya geri kalanlar neci olacak? Hangi ölçüte göre ‘makbul’ hâkimler ve savcılar seçeceğiz? Seçimi kim yapacak?

Yeniden yargılama mı dediniz?

NASIL olacak da sadece Balyoz ve Ergenekon yeniden yargılanacak? Neden KCK davaları yeniden başlamasın? Neden şike davası yeniden görülmesin? Neden onlarca terör, ifade özgürlüğü, cinayet, organize suç davası yeniden görülmesin?
Yeniden yargılamayı aynı hâkimler yapmayacak mı? Diyelim Balyoz ve Ergenekon dosyaları yeniden Yargıtay’ın aynı dairesine gitmeyecek mi? Orada aynı hâkimler oturmuyor mu?
Peki yeniden yargılama olmayacak duaya amin demekse, o zaman bütün bu yapılan adaletsizlikleri görmezden mi gelelim?
Gel de cevap ver.

Zücaciye dükkânındaki fil

17 Aralık sabahı başlayan ‘yolsuzluk ve rüşvet’ operasyonu, hükümeti zücaciyeci dükkânındaki bir file çevirdi.
Önce, adli kolluk yönetmeliğini değiştirdiler. Yapılan olacak şey değildi, adli soruşturmaları hükümetin iznine bağlıyor, ayrıca soruşturmanın gizliliği ilkesini ortadan kaldırıyordu. Neyse ki bu düzenleme Danıştay’dan döndü.
Ardından kafayı Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na taktı hükümet. Belli ki HSYK’yı RTÜK benzeri siyasetin emrinde bir kurula dönüştürmek istiyorlar. Bunun kuvvetler ayrılığı ilkesini nasıl yerle bir edeceğini düşünmüyorlar bile.
Sonra cemaatle savaşında müttefik ararlarken Balyoz ve Ergenekon davalarının yeniden görülmesini ortaya attılar. Bunun siyaseten nasıl mümkün olacağı belli değil; hadi diyelim oldu, o zaman da yine kuvvetler ayrılığı ilkesini nasıl bozacağı şimdiden belli.
Meşhur söz, ‘Elinizdeki yegâne alet çekiçse bütün sorunlar size çivi gibi görünmeye başlar’ der. Amaç, adaleti sağlamak, insan haklarını hâkim kılmak, demokrasiyi bir bütün olarak yerleştirmek değil de ‘paralel yapı’ denen cemaatle savaşmak olunca, sonuçlar da böyle oluyor işte.

Üç adımda Zekeriya Öz

1. adım:
Cemil Çiçek Adalet Bakanı’dır, HSYK ise ulusalcıların kalesi. İstanbul’da savcı Zekeriya Öz, bir AK Partili belediye hakkında soruşturma yürütmeye başlar. Adalet Bakanlığı, savcı Öz’ü tayin listesine koyar ve listeyi HSYK’ya gönderir. HSYK, ‘Bu adam AK Parti aleyhine soruşturma yapıyor ve AK Parti de onu tayin etmek istiyor, izin vermeyelim’ diye düşünür, tayin kararnamesi kuruldan çıkmaz.
2. adım:
Savcı Zekeriya Öz Ergenekon soruşturmalarını yürütmeye başlar. HSYK yanıldığını anlar, Adalet Bakanlığı’ndan gelen bir tayin kararnamesine Öz’ün de adının eklenmesini ister kurul; bu kez direnme sırası AK Partili Adalet Bakanlığı’ndadır. Savcı Öz kalır.
3. adım:
Artık İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine terfi etmiş olan Öz’ün ‘koordine’ ettiği savcılardan biri 17 Aralık operasyonunu yürütür. Başbakan ‘Bu nasıl savcı biz terfi ettirmeyince bize operasyon yapıyor, gidip iş takip ediyor ve işi olmayınbca işini yapmayan belediye başkanını soruşturuyor, ayrıca bu kadar çok yurtdışına nasıl gidiyor’ der. Ertesi gün savcı Öz’ün astronomik otel faturası gazetelerde yayınlanır.

Adalet vaat eden partiler cenneti

TÜRKİYE’yi son 50 yılın en az 20 yılında, adında ‘adalet’ kelimesi de olan siyasi partiler yönetti. Biz, ‘adalet’i sağlamayı vaat eden partileri seçtik, tek başına uzun süreli iktidara getirdik.
Şimdi, adında ‘adalet’ kelimesi olan iktidarımız, ‘Eğer’ diyor, ‘kurunun yanında yaş da yandıysa, yargılamaların yeniden yapılmasına sıcak bakarız.’
Yani adındaki temel vaadi yerine getirmekten ne kadar uzak olduğunu söylüyor bize hükümet.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp