Top
Güzin Abla

Güzin Abla

guzinabla@hurriyet.com.tr

06/04/2017

'Gönül rızası' çok çirkin bir bahane

 Sevgili Güzin Abla, size yazma nedenim geçen gün köşenizde okuduğum yazı... Bir okurunuzun
erkekler ve kızlar hakkındaki ilginç düşünceleri
dikkatimi çekti.
Ben de bu konuda fikrimi yazmak istedim.
“Her şey gönül rızası ile oluyor” söylemi, erkeklerin kötü zihniyetlerini masum göstermeye çalışan çok çirkin bir bahane...
28 yaşında, uzun boylu, oldukça güzel bir genç kızım.
Benim de bir sevdiğim var.
Ama sevdiğim, bu bahanelerin ve saçmalıkların arkasına saklanmayan son derece dürüst bir genç...
Zaten onu sevmemde en büyük etken de bu oldu.
Her ikimiz de kadınlar ve erkeklerin birer insan olduklarını, hoşlanabileceklerini, sevebileceklerini, hatta arzulayabileceklerini biliyoruz. Kadın-erkek eşitliğine inanıyoruz.
Ama bazı erkekler kadınları erkeklerin malı gibi görüyor! Eğer bir kadının arzuladığı bir erkek varsa ve başka bir erkek bunu biliyorsa, bir şekilde anladıysa, o kadının kendisini de kabul edebileceğini düşünmek istiyor.
O tarz erkeklerin kafasından “Ne yapsam da şu kadını ben de yatağa götürsem”den başka bir şey geçmiyor.
Üstelik bu düşünceye de çok çirkin bir kılıf uyduruveriyorlar: “Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek yaklaşmaz.”
Ben durup dururken yanıma sokulup hiç izin bile istemeden benimle yürümeye çalışanları, arkadaşlık teklif edenleri biliyorum.
Yine evli olduğu halde karısından aşağılık bir yaratıkmış gibi bahsedip benim kanıma girebileceğini sanan erkekler gördüm.
Ben onlara ne yaptım da bu cesareti (aslında yüzsüzlük demek daha doğru) bulabiliyorlar?
Bildiğiniz gibi İstanbul çok fazla göç alan bir şehir.
Ben İstanbul’da doğup büyüdüğüm için her çeşit insanı görme ve tanıma fırsatı buldum.
Bu yüzden bu numaralara kanmayı bir kenara bırakın, sadece kızıyorum ve bu tarz erkeklerden gerçekten iğreniyorum.
Bir kere eşinden böyle terbiyesizce söz eden erkekten bana ne hayır gelir?
Bunu idrak edecek durumdayım.
Aslında bunu ben daha 15 yaşlarımda da çok güzel idrak edebiliyordum.
Çünkü iyi gözlem yapabiliyordum, çünkü ailem beni sevdi ve sıkmadan, baskı yapmadan hayatı öğretebildi. Her zaman aklı başında bir insan oldum.
Bütün bunlardan kendi kendime bir sonuç çıkarıyorum. Türkiye’de kız çocukları genelde pek sevilmiyor.
Sevilmediği için kendisine biraz yakınlık gösteren ilk erkeği, evli bile olsa kabul edebiliyor.
Aileler kız çocuklarını böylesine dışlamaya, hor görmeye devam ederlerse bu tür olaylar hep olacaktır, kadınlar sevdiklerini ve sevildiklerini zannedeceklerdir.
Erkekler de her fırsatta sevgiye muhtaç kadınları yatağa atıp skorlarını artırmaya çalışacaklardır!
Çünkü onlar da ailelerinden bunu görüyorlar.
Genelde babaları annelerini aldatıyor ve bunu anneleri dahil herkes biliyor, ama bu ahlaksızlık değil erkeğin şanı oluyor.
Kadınlar da aldatabiliyor ama bu gizli oluyor, çünkü adına leke sürdürmüş oluyor.
Ben her iki duruma da karşıyım ve sadece durup ümitsizce bekliyorum.
Ne zaman toplumun değer yargıları değişecek ve biz kadınlar da insan muamelesi göreceğiz...
Çünkü inanıyorum ki o zaman aldatma ve aldatılma tamamen bitmese de oldukça azalacak ve toplumda daha mutlu, güvenen, güvenilen insanlar görebileceğiz.
Siz bu konuda elbette benden çok daha tecrübelisiniz.
Bu konuda yüzlerce mektup alıyorsunuz. Siz ne düşünüyorsunuz?
◊ RUMUZ: ÜMİTSİZ

YANIT

Sevgili kızım, ailesinden pek fazla sevgi görmeyen, istenmeyen ve aile içinde fazladan bir boğaz olarak görülen kızlar konusunda oldukça tecrübeliyim ne yazık ki...
Ve senin bu düşüncene de katılıyorum.
Özellikle kırsal kesimde, Doğu bölgelerimizde bu düşüncen tamamen gerçeği yansıtıyor.
Bu nedenle aileler kızlarını bir an önce evlendirmek istiyor...
Genelde çocuk gelinler o kesimden çıkıyor.
Çocuk yaşta evlenmekten kurtulabilenler de senin dediğin gibi yaşamları boyunca baba sevgisi görmediklerinden, karşılarına çıkan, kendilerinden büyük, olgun ve biraz da varlıklı bir adamın peşinden gitmekten kaçınamıyorlar.
Bir de o adam evliyse, çok çirkin ve aşağılayıcı bir pozisyona düşüyor, toplumdan dışlanabiliyorlar. Kısacası hayatları kayıyor.
Erkeklerin de kadınların da aldatma konusunda birbirlerinden pek fazla farkı kalmadığını görüyorum ben de...
Bu bir hastalık gibi giderek yayılıyor. Ve ben senin kadar umutlu değilim bu konuda.
Çünkü annemin zamanında, hatta benim gençlik yıllarımda, kadına verilen değer, kadının özgürlüğü ve söz hakkıyla bugünkü durum arasında dağlar kadar fark var...
Ne yazık ki bu fark olumsuz yönde giderek artıyor.
Ve kadınlar, çok üzgünüm ama, imam nikahını kabul ederek “ikinci kadın” olmayı da göze alabiliyorlar.
Bütün bunları önlemenin tek yolu, kadının iyi bir eğitim almasından, kendi haklarını korumayı öğrenmesinden geçiyor elbette.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp