Top
Gülse Birsel

Gülse Birsel

gbirsel@hurriyet.com.tr

02/03/2014

Graham Bell an itibariyle meşruiyetini kaybetmiştir!

“Simitçi bile dinlendiğini sanıyor” diyorduk ya, e simitçi bile dinleniyormuş!

Kim kimi dinliyor, hangisi iyi hangisi kötü dinleme, hangisi montaj bilinmediğinden, suçlu da meçhul. Ama bence çıbanbaşı Graham Bell! Madem icat yaptın, takip edeceksin kardeşim!

Telefon konuşmalarının ne tadı kaldı ne tuzu. Korku dağları bekler. Kim, kimi ne maksatla dinliyor, o da meçhul. “Zeki Müren de bizi görecek mi”, televizyonun ilk yıllarına ait bir şakaydı, şu an telefon için gerçek oldu! Telefon konuşmalarımızı merhum Zeki Müren değil ama ülkede yaşayan herkes dinliyor veya okuyor!
Hem korku hem bu sisli ve dezenformasyon dolu ortam yüzünden “Şu sorumlu, o hukuksuz, bu suçlu” bile diyemiyoruz. Bana sorarsanız kesin ve net tek suçlu var: Çıbanbaşı Graham Bell! Madem icat yapıyorsun, takip de edeceksin kardeşim. Yarın bu yaptığım şey kötüye kullanılır mı, kullanılmaz mı diye düşünüp, önlemini alacaksın. Gerekirse icadını vakit varken çöpe atacaksın. Zaten kanımca, Graham Türk olsaydı yetkililer tehlikeyi önceden görür, icadı daha fikir aşamasında yasaklanır, dış mihrakların oyunu olarak nitelendirildiği gibi, yabancı bir kuruluştan 12 saat içinde 'sakıncalı' raporu alınır ve bu iş bitirilirdi! Suyu mu çıkmıştı posta güvercinlerinin?
An itibariyle gelişigüzel seçilmiş bir sıradan vatandaşın, eşiyle dostuyla arasındaki telefon muhabbeti son derece şifreli, tedirgin ve sansürlüdür. Kendiminkilerden bir örnek vereyim...
Kedi gözleri...
- Alo? N’aber?
Gülse valla nasıl olalım, ülkenin hali malum. Yahu Başbakan’ın ses kaydını dinledin mi?
- Ben? Tabii ki dinlemedim! Ne kaydı? Yalandır o. Ama belki de değildir. Niye bu konuları açıyorsun ki telefonda? Ben göz önünde bir insanım! Kek tarifi filan versene?
Okey, düzeltiyorum: ‘Kayıt iddiası’! Ayrıca belki paralel yapının montajıdır! O konuyu kastettim!
- Ama telefonda ‘paralel yapı’ deyip birilerini zan altında bırakmayı da sana hiç yakıştıramadım! Başbakanımız aleyhinde de cemaatler memaatler aleyhinde de kimseyi konuşturtmam! Özellikle telefonda!
Hmm anlıyorum. O zaman şöyle diyeyim: Tabii ki, cemaat de özünde fevkalade bir sivil toplum kuruluşu.
- Bence siyaset insanları olsun, cemaatler olsun, ülkedeki herkes fevkalade iyi. Bize sadece nazar değdi! Kimsenin suçu yok. Hatta bütün suçlu ben olabilirim, ‘Yalan Dünya’ her şeyin sorumlusu çıkabilir en sonunda. Zira Zerrin karakteri her üç kâğıdı yapar, Vasfiye’nin gözü göz değil, Selahattin’in dalaverelerine hiç girmiyorum bile!  
Kedi gözleri yol gösterir belki değil mi ahahah!
- Telefonda böyle şaka yapmasak? Esasında Necati Şaşmaz da tatlı bir insandır, şimdi yarın bir gün bu tapeler yayımlanırsa sektörel dedikoduya girer, ayıp olmasın!
Ohoo anasını ağlattılar muhabbetlerimizin ha!
- Alo, şu an dinleyen arkadaşlar varsa ‘anasını ağlattılar’ı ben değil, karşı taraf telaffuz etti, ben çok hanımefendi bir sanatçıyımdır, argo konuşmayı sevmem, tapeler yayımlanırsa bu konuda titiz olalım!
Makreme yapar mısın?
Dedikodu da yapmayalım mı? Mesela falancanın sevgilisi varmış?
- Sus sus, kim bilir kaç kişiyiz şu anda bu sohbetin içinde. Başını yakmayalım elâlemin.
İyi de böyle ne konuşacağız biz?
- Şey konuşalım mı, hobilerin nedir mesela, makreme yapar mısın? Evet ya bence makrame konuşalım!
Makreme? Yapmadım hiç...
- O zaman, sanırım sohbet tıkandı!
Mail atsam? Whatsapp’dan yazışsak?
- Hepsi takip ediliyor güzel kardeşim. Hatta yakında kayıt altına da alınıyor.
İyi kapatalım madem. Herkese selam söyle.
- Selam melam demesek? Örgüt ismi kullanmasak?
Yahu ne diyeyim?
- “Her şeyin başı sağlık” diyelim örneğin. Onun henüz bir sakıncası yok. Sen beni ara böyle bazen, karşılıklı “Her şeyin başı sağlık” deyip kapatalım...
Peki. Son bir şey diyor musun?
- Şöyle diyorum: Eeeyyy Graham Bell! An itibariyle meşruiyetini kaybettin!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp