Top
07/03/2024

Aracıyla bir kişiyi öldüren oğlunu Mısır’a kaçırdı: Evlat mı, hukuki ve ahlaki değerler mi

Diyor ki “Annelik iç güdüsü ile...” Ben de anneyim ve benim içinde hiç şüphesiz bu dünyada canımı koşulsuz vereceğim tek kişi evladım. Ama bu, her durumda geçerli midir? Hele de evladınız dünyalar güzeli bir aileyi parçalamış, masum bir kız bebeği yetim bırakmışken...Doğru demiyorum ancak suçu üstlenmeyi bile anlarım ancak evladı, kazayla da olsa insan öldüren bir annenin ilk işi, o kazadan hemen sonra “bavul yapmak, vizesiz gidilebilecek ve Türkiye ile diplomatik ilişkileri rayında olmayan bir ülke” araştırmak ve oraya kaçmak olabilir mi? Annelik, ahlaki değerleri yok sayacak kadar kutsal mı gerçekten? Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli ile olayın psikolojik yönünü, hukukçu Dr. Rezan Epözdemir ile de annenin oğluna yardım ve yataklıktan ceza alıp, almayacağını konuştum.ANNESİ OLMASI SEBEBİYLE YARDIM VE YATAKLIKTAN HİÇBİR CEZA ALMAYACAKBu kaza aklıma Münevver Karabulut cinayetini düşürdü. Zira, cinayetten sadece birkaç saat sonra baba Nida Garipoğlu ve amca Hayyam Garipoğlu bir olmuş ve Cem Garipoğlu’nu önce Beylikdüzü’nde bir misafirhane sonra da hâlâ neresi bilmediğimiz bir yere saklamışlardı. 197 gün boyunca, ta ki avukatı tarafından polise teslim edilene kadar da kimse onu bulamamıştı. Dolayısıyla Karabulut ailesinin gönüllü vekili Hukukçu Dr. Rezan Epözdemir’i aradım. Diyor ki: “Münevver Karabulut’u vahşice ve hunharca katleden Cem Garipoğlu’nun babası Nida Garipoğlu, oğlunu kaçırmak, 197 gün boyunca saklanmasına yardım etmek ve adaletin tecelli etmesine engel olmak suçlamaları ile hâkim karşısına çıkmış ancak TCK 283/3 uyarınca hiçbir ceza almamıştı. Mahkeme, amca Hayyam Garipoğlu’na ise aynı suçlamalardan 3 yıl hapis cezası vermişti.”İSABETSİZ BİR DÜZENLEMEBabaya ceza yok ama amcaya var. Bu nasıl mümkün? Yanıtı şu: “Bir suçluyu ‘kayırmak’, ona yardım- yataklık etmek yani saklamak, adalete teslim etmemek, yakalanmaktan kurtulması için farklı imkanlar sağlamak SUÇTUR. Normal şartlarda 6 aydan 5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanırsınız. Ancak TCK 283 maddesi 3. fıkrası der ki: ‘Suçun altsoy, üstsoy, eş, kardeş yani birinci derece aile tarafından işlenmesi halinde cezaya hükmolunmaz.’ Yani kanun koyucu, ‘anne, baba, kardeş, eş’in koruma içgüdüsü ile yapılabileceği kayırma davranışını suç kabul etmiyor. Bu nedenle Karabulut davasında baba Garipoğlu ceza almazken, amca (ikinci derece kan bağı) olduğu için 3 yıl ceza aldı. Dolayısıyla bu davada da Eylem Tok hakkında, büyük olasılıkla benzer karar çıkacak, anne ‘kaçırma- kayırma’ suçundan ceza almayacaktır. Ancak kanaatimce vicdani olarak bu düzenleme son derece isabetsiz ve kamu vicdanını rahatsız edici mahiyettedir. Bu konuda görev şüphesiz ki TBMM’nin. Bu cezasızlığı ortadan kaldıracak yeni bir düzenleme yapılmalıdır aksi halde böyle haberleri daha çok görürüz.”BİLİNÇLİ TAKSİRDEN YARGILANMALIPeki, 1 kişinin ölümüne 5 kişinin de yaralanmasına yol açan ehliyetsiz sürücü, Türkiye’ye dönmesi halinde ne ceza alır? Dr. Epözdemir failin 18 yaşından küçük ve ehliyetsiz olduğuna vurgu yaparak, “Yani ortada basit bir dikkatsizlik ya da tedbirsizlik yok aslında. Sonuçta ehliyetsiz birinin trafiğe çıkması halinde olabilecekler öngörülebilir. Bu durumda yargılama ‘bilinçli taksir’ ile 3 yıldan 22.5 yıla kadar hapis istemi ile yapılmalıdır” diyor.ANNELİK ÇOCUĞUNUZUN KÖLESİ OLMAK DEĞİLDİRGelelim anneliğin kutsallığı meselesine... Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli hocamı aradım. Annelik evladının yaptığı kötü bir tutum ya da davranışı yok saymak, durumu sadece onun yararına olacak şekilde yeniden düzenlemek, her şeyi ve herkesi de silip atmak mıdır? Diyor ki: “Sen, aldığın eğitim, terbiye, ahlak ve adalet inancının yüksekliği ile bunu soruyorsun. Eğer o çocuk benim evladım olsaydı hiç tereddütsüz ben de onu adalete teslim ederdim ve bilirdim ki bu yaşanan sadece onun değil ebeveyn olarak benim de suçum. Çünkü ebeveyn olarak onun kölesi olmuş, onu şımartmış, hayatın gerçekleriyle yüzleşmesine izin vermemiş, kurallarla yaşamayı öğretmemişim. Hayır ne demek bilmeyen, bencil bir çocuk yetiştirmişim. Ancak herkes sen ya da ben değil sevgili Fulya!”BİR EVİN BİR ‘PRENSİ’“Anne- çocuk arasındaki görünmez bağ, daha çocuk doğmadan, insanın bilinçdışı kodlarında vardır. Ruh sağlığı yerinde ‘normal’ birisi anne olduktan sonra anneliğin gereklerini; beslemek, büyütmek, korumak, kollamak gibi, bilir ve buna göre davranır. Çocuk, özellikle erken dönemde, anne bakımına muhtaçtır ancak ilerleyen yıllarda bu tersine dönebilir ve anne çocuğunun bağımlısı haline gelebilir. Bu olayda da bir benzerini görüyoruz. 17 yaşındaki genç, annesinden belki gizli belki haberli, lüks aracı alabiliyor, bunu kendine hak görüyor ve biliyor ki başına bir iş gelse bile bir evin bir ‘prensi.’ Oysa bu narsist, antisosyal bir tavır. Bu, kural bilmezlik ve davranış bozukluğudur. Demek bu çocuk, büyük ihtimalle, büyütülürken aşırı derecede koruma, kollanma ve her dediğinin yapılmasının verdiği bir öz güvenle ‘annem zaten kızmaz’ ya da ‘kızarsa da kızsın, ben buyum, böyle kabul edecekler’ tavrı içinde. Yanlış işte burada başlıyor.”KARAR HAYVANİ BİR İÇGÜDÜ İLE ALINMIŞPeki, çocuğun olay yerinden kaçırılması... Ortada bir ölü varken hem de! Annelik bunu mu gerektirir, bu nasıl bir ruh hali? Yanıtı şu: “İnsanda içgüdü yoktur. Hayvanda vardır. Bu anne de hukuk devletinde yaşayan, toplum sözleşmesi yapmış bir birey olarak değil, hayvanlara özgü bir içgüdüyle ‘Önce benim yavrum’ diyerek ve oradaki insanların can olduğunu göz ardı ederek, beyninin yüksek fonksiyonlarını kullanmadan, dürtüsel/ani bir tavır ile böyle bir karar almışa benziyor. Yaptığı açıklamada ile de bu durumu anneliğe vurgu yaparak akla, mantığa büründürmeye çalışıyor. ‘Annelik bunu gerektirir’ diyemem, yaptığını şahsi olarak doğru da bulmuyorum ama bu ve benzeri tavırlar literatürde var.”
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp