Top
Fatih Çekirge

Fatih Çekirge

fcekirge@hurriyet.com.tr

11/11/2018

İşin içinden gelmek diye bir söz var ya...

Acente oldu... 

Akdeniz’in en keskin rekabetinde çarpıştı.

Değişmeyen sorusu şuydu:

- Portekiz, İspanya, Fransa ve Yunanistan kıyıları yerine Türkiye’yi neden seçsinler?

Yıllarca bu soruyla yattı bu soruyla kalktı...

Önceki gün yine Londra Fuarı’ndaydı...

Ama bu defa yatırımcı olarak değil...

Türkiye’deki bütün turizm yatırımcılarının önünü açmak için oradaydı...

Turizm Bakanı Mehmet Ersoy...

İşin içinden gelmek” diye bir söz var ya.

İşte şu anda Bakan Ersoy’un durumu tam olarak böyle... Biliyorsunuz, devletin bürokrasiye boğulduğu bir sistemde...

Bırakın bakanla görüşmeyi, müsteşarla, genel müdürle görüşmek bile bazen çıldırtıcı derecede zordur. Bürokrasinin o betondan duvarları önünüze dikilir. Tutulur kalırsınız.

Çığlığınız bile duyulmaz. Çünkü devlet ve yatırımcı aynı dilden konuşmuyordur. Çünkü... “Ben devletim, sen işadamısın” diyen eski moda bir siyaset zihniyetidir bu. Daha açık bir deyişle... İşadamını potansiyel vergi kaçakçısı gibi gören bir zihniyet... Peki ya roller değişirse... Anlatayım...

Önceki gün Londra fuarına katılan bir turizm yatırımcısı derdini anlatmak için uğraşıyor...

Derdi de Hindistan’dan buraya çok büyük gruplar getirmek... Ama alışkanlıklar var ya...

Bakan Bey’e nasıl ulaşacağız alışkanlığı...

Devlet ve bürokrasinin sarp duvarları...

O nedenle tereddüt ediyor. 

Ama sonunda diyor ki...

“Yahu arkadaş Bakan Bey de içimizden birisidir, gidip doğrudan konuşmalıyım.”

Ve o sırada kapıda bekleyen Bakan Özel Kalem Müdürü Batuhan Mumcu’ya gidiyorlar.

Batuhan Bey dinliyor ve “Bir dakika” diyerek içeri giriyor. Hemen ardından da “Buyurun, Bakan Bey sizi dinlemek istiyor” diyor... Yani o betondan bürokrasi duvarları bir anda yıkılıp gidiyor. Belki de böylece, Türkiye ile Hindistan arasında çok büyük bir turizm potansiyelinin kapısı aralanıyor...

Olması gereken bu değil midir? Evet tam olarak böyle... Yani... “Devletin valisi”, “devletin bakanı” dönemi artık geride kalmalıdır. Nasıl artık cumhurbaşkanını halk seçtiyse. O zaman... Halkın valisi, halkın bakanı olacaktır. Londra fuarında Bakan Ersoy’un bu hareketi belki de yeni sistemdeki değişimin örneğidir. O nedenle “İşin içinden gelmek önemlidir” diyorum.

TURİZMDE DEVRİM GİBİ KARARLAR

Defalarca yazdım...

Turizm bölgelerinde turizm meslek okullarını arttıralım...”

Aynı şekilde “spor akademilerini” de kurmak gerekiyor. Çünkü bunlar özel meslekler.

Yani yaptığı işle birlikte okumak gerektiriyor. Dün Bakan Ersoy’la sohbet ederken öğrendim... Şöyle dedi: “Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol imzalandı. Turizm meslek yüksekokullarını kolej statüsüne alıyoruz.

İşte budur. O kadar geç kaldık ki... Dünyanın en güzel kıyılarına sahip bir ülke olarak.

Göbeklitepe’den Efes’e... Van Urart’tan Troya’ya kadar dünya tarihinin en zengin coğrafyasına sahip bir ülke olarak...

Turizm kolejlerini kurmakta gecikmedik mi?

Bakan devam etti: “Bu kolejlerde İngilizce ve Rusça zorunlu dil olacak. Arapça, Almanca, Çince seçmeli olacak.”

Önümüzdeki dönem bu eğitim başlıyormuş.

Çocuklar, turizm mesleğini öğrenmek için hem kolej eğitimi alacak, iki yabancı dili öğrenecek, hem de aynı anda otellerde pratik yapma şansını bulacak.

Bakan Ersoy’un bir sözü daha var: “Ülkemize gelen turist sayısındaki artış elbette çok önemli. Ama daha önemlisi gelir artışıdır... Biz gelir artışı için çalışmaları yürütüyoruz. Hedefimiz budur...”

Yani... Yüksek gelir grubundaki turistlerin Akdeniz’in diğer ülkelerine gittiği... 

Gelir düzeyi düşük olanların bize geldiği sözü de umarım böylece tarihe karışır...

VE DOĞRUDAN BİR ÖNERİ

Tabii burada bir önemli konu daha var...

Yat turizmi... Sevgili Meriç Köyatası’nın hep verdiği bir örnek vardır: “Yat turizmi için dünyanın en güzel koylarının bir bölümü Ege ve Güney Ege başta olmak üzere bizdedir. Ama buralara gelecek yatlara güçlük çıkarırsak çok büyük kaybederiz. Düşünün ki, yatıyla gelen turist, ‘her şey dahil’ diye otele gelen düşük gelirli turistten kat ve kat fazla para harcar...”

Yat turizminin kıymetini bilmezsek çok şey kaybederiz... O nedenle bir de önerim var...

“Dünya yat turizmi fuarı ya da kongresi Türkiye’de yapılamaz mı?”

Bu belki de dünyada bir ilk olur...

Ne dersiniz?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp