BU beka sözü ne zaman gündeme gelse irkilirim.
Çünkü her türlü tartışmanın bittiğini, diyaloğun tükendiğini anlatır.
Güvenlik önceliktir.
Siyaset değil, devlettir. Ağırdır. Hükümdür. Kaşları çatıktır. Gülümsemesi yoktur. Hoşgörü tıkanmıştır.
Haklı ya da haksız olması önemli değildir.
Erdoğan Almanyaya giderken kullandı bu kavramı.
Bugüne kadar onca söz söyledi.
Paralel yapıyı yerden yere vurdu.
Maşa dedi. Mücadele dedi. Örgüt dedi.
Ama ilk kez çok kritik bir kavram kullandı.
Bu bir beka meselesidir dedi.
Ve kesti attı:
Paralel yapılanmaya yönelik soruşturmaya gelince, sadece İçişleri Bakanlığımızın değil, tüm istihbari çalışanlarımızın, bu yöne çok daha farklı şekilde eğilmek, çünkü devletin içerisindeki böyle bir yapılanma bizim bir beka meselemiz haline gelmiştir. Buna da bizim fırsat vermemiz mümkün değildir. Gereği neyse bunlar da yapılacaktır.
İşte kritik söz budur.
Beka meselesi, devletin varlık meselesidir.
Eğer paralel yapı bu şekilde tanımlanıyorsa, bu tanım, olayı milli güvenlik boyutuna taşımak demektir.
Ve bunun da anlamı, Çok keskindir...
Ve çok iyi biliyoruz ki, beka tanımı ne zaman kullanılmaya başlarsa, sertlik başlar, keskinlik başlar...
Devletin savunma refleksi devreye sokulur.
Diyalog biter.
Artık olay, sosyal ya da siyasal bir mesele olmaktan çıkar, güvenlik meselesi halini alır.
O nedenle Erdoğanın kullandığı, beka kavramı dikkat çekicidir.
Günlerdir süren, paralel devlet tartışmalarının son noktası olabilir.
Zeytin dallarının tükendiği yer.
ZEYTİN DALI VE MASUMİYET
Dün Zamandan Ekrem Dumanlının yazısını okudum.
17 Aralık ya da 7 Şubat öncesindeki meslektaş dostlarına sitem ediyor.
İsimler veriyor.
Ama dikkat ediyorum.
Üslubunda hep bir zeytin dalı var...
İki cenahtan da zeytin dalı uzatmak isteyenler olduğunu biliyorum.
Dün yine baktım Stardan Mustafa Karaalioğlu da çok önemli bir tespit yapıyor.
Daha doğrusu Ömer Arslandan bir alıntı:
Arslan, Gülen Cemaati için diyor ki:
Seçilmişlik sanrısı pek çok sakıncayı da beraberinde getirmektedir. Öncelikle, Cemaatin Biz de hata yaptık demesini imkânsız kılar.
Aslında bu yazı bile bir zeytin dalı içeriyor. Sezdiriyor en azından.
Çok önemli bir analiz.
Yani Hata yaptık diyebilme arayışı...
Ama olmuyor.
Sonuçta geliyoruz aynı noktaya...
Masumiyet denizinden alabildiğimiz tek damla şudur:
Kim demokrasi dışı bir organizasyonun içindeyse, tuzak kuruyorsa deşifre olmalı.
Ama inanmış masumlar, temiz ruhlar, bilgisi olmayan eller bu arada kırılmamalı.
Kim olursa olsun kırılmamalı.
İşte birçok davada delillerle oynandığı artık açıkça konuşuluyor.
Demek ki, masumiyet de yara aldı.
Kurunun yanında yaş da yandı...
Bunun adı Adalet yandı demektir.
Korkulması gereken de budur.
Çünkü, sana göre, bana göre adalet olmaz.
Adalet herkese göre olmalı.
Zeytin dallarına dönersek.
Erdoğanın Bu paralel yapı bir beka meselesidir sözü, meselenin ulaştığı keskinliği anlatması açısından çok önemlidir.
Eğer bir başbakan bu konuda bu kadar açık ve keskin konuşuyorsa, meseleyi devletin bekasına getiriyorsa,
mutlak elinde bazı deliller vardır.
Ama nedir?
Zeytin dallarını kıracak kadar ağır olan bu deliller nedir?
Acele etmeyeceğiz. Sakin olacağız. Kimseyi haksız yere suçlamayacağız.
Sosyal medyadaki bazı şaklabanlıklara, dijital dedikodunun zehirli diline kanmayacağız.
Demokrasiye ve adalete inanacağız.
İnadına inanacağız.