Top
02/01/2017

Reklamın etkili ve ucuz yolu

Gazetelere reklam vermek yerine gazeteci davet edip, reklamdan daha etkili ve daha ucuz yolla tanıtım yapıyorlar.

Gazetecilerin davet edildiği yerler bazen yurtiçinde ama çoğu zaman yurtdışında oluyor. Gazetecilerin ulaşım ve konaklama giderlerini, o firma ödüyor; gazetecilerin o açılış ya da etkinliğe ilişkin yazdıkları da genellikle olumlu ve tanıtıcı nitelik taşıyor.

Davetlerle ‘haber’ yaptıranlar, restoran, otel gibi mekânların sahipleriyle sınırlı değil. Büyük şirketler, holdingler ve politikacılar da bu yöntemi ‘başarı’ ile uyguluyor; kimi şirket yurtdışında ‘lansman’ toplantıları düzenliyor, kimi de gazetecileri uzak ülkelerdeki maçlara, konserlere, fuarlara götürüp ağırlıyor.

Elbette bu açılış, toplantı ya da etkinliklerin bir bölümü gerçekten haber değeri taşıyor ve gazeteci davet edilmese de yazılması gerekiyor. Ama bazen bakıyoruz, asla yazı ve haber konusu olmayacak bir faaliyet, sırf  gazeteci o geziye davet edildiği için yazılıyor ve yayınlanıyor. Hatta bazen birden fazla gazeteci davet edilince gazetenin birden fazla sayfasında yer işgal ettiği de oluyor bu tür haberlerin.

Daha önce defalarca yazdım. Bir kez daha tekrarlama gereği duyuyorum. Davet gazeteciliği, gazetecilik meslek etiği açısından problemli. Çünkü gazetecilik, gerçeği ama yalın gerçeği hiçbir çıkar ilişkisine dayanmadan aktarma mesleğidir. Araya herhangi bir çıkar ilişkisi girince aktarılan bilginin nesnelliğine gölge düşer; güvenilirlik, inandırıcılık zedelenir.

Doğan Grubu Yazılı Medya İlkeleri’nde ‘davetle gidildiğinin yazıda yer alması zorunluluğu’ bulunmasının nedeni, gazeteciye objektif davranması gerektiğinin hatırlatılması aslında. Bu ilkenin ikinci nedeni de okurun, o yazıyı ‘geziye davet edilmiş bir gazetecinin kaleme aldığını’ bilerek okuması. Başka bir deyişle, okur, “Bu bir davet gazeteciliği ürünüdür” denilerek, haber veya yazıdaki tanıtım unsurlarına karşı uyarılmış oluyor.

Hürriyet’te bu ilkenin uygulanmasının, ‘davet gazeteciliği’nin sakıncalarını ortadan kaldırdığı söylenebilir mi? Hayır. Ama ‘davet gazeteciliği’ sorununun Hürriyet ile sınırlı olmadığı da açık. Zaten bu yazıyı, ‘davet gazeteciliği’nin Türkiye medyasında giderek daha da ağırlık kazandığı gözlemlerime dayanarak yazdım. Bütün medya kuruluşları artık başkasını suçlama kolaycılığına sapmadan önlem almak zorunda. Görmezden gelinecek noktayı çoktan aştı.

 

DAVETLERİN ETKİSİNE ÖRNEK

DAVET gezilerinin sonuçlarıyla ilgili fikir vermesi bakımından uluslararası bir kruvaziyer şirketiyle ilgili Hürriyet’te çıkan ‘davet’ haberlerini inceledim. Tabii bir de gezi öncesi yazılanlar var ama onları saymadım.

Bu şirketin turlarının tanıtımı için son 1.5 yıl içinde Hürriyet’ten farklı servislerden üç yazar ve bir muhabir, Atina, Miami ve Uzakdoğu gezilerine davet edilmiş; her biri yarım sayfa olmak üzere tam beş haber yayınlanmış bu şirketle ilgili. Hepsi de o şirketin gemi turlarının tanıtımı niteliğinde.

Nitekim davetler yoluyla beş kez geniş ‘haber’ yayınlatan bu şirket, Hürriyet’e hiç reklam vermemiş. Bu da haber görünümlü o metinlerin reklamdan daha etkili olduğunun ve ayrıca reklam vermeye gerek bırakmadığının kanıtı olsa gerek...

 

OKURDAN KISA KISA

ABDULLAH Gökler: “Yalan haber nükleer atışma çıkardı” haberinde İsrail Savunma Bakanı’nın adını Moshe Yaloon olarak yazmışsınız. Asparagas haberdeki ismi kontrol etmeniz gerekmez miydi? Üstelik Yaloon’un eski bakan olduğu başka yerlerde yazılmıştı. Yeni bakan Avigdor Lieberman.  (27 Aralık)

A. Naci Doğan: “Milli Piyango, Mustafa Kemal ve Rutkay Aziz’i nasıl karıştırdı” haberindeki asıl büyük yanlış şuydu: Hürriyet’in alıntı yaptığı yazıda Kurtuluş dizisinin yönetmeni Ziya Öztan yerine, Mustafa Özkan diye uydurma bir isim yazılmıştı. #tarih dergisi bir sonraki sayısında bu yanlışı düzeltti. Bir düzeltme ve özrü de Ziya Öztan ve Hürriyet okurları hak ediyor. (16 Aralık)

Hakan Semerci: Gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmama rağmen ByLock kullanıcısı olduğum izlenimi yaratmaya çalışılan “AGÜ’ye FETÖ operasyonu” başlıklı haber gerçekleri yansıtmamaktadır. Karalama kampanyası gibi haber yapmak kişiliğime yapılmış bir saldırıdır. (1 Kasım 2016)

Murat Ökmener: Dünya sayfasında “Taziyede bulundu özür dilemedi” haberinde Hiroşima’da kaç kişi öldü anlayamadım. Haberde bir yerde 140 bin, başka yerde 150 bin kişinin öldüğü söyleniyor. Sonra başka yerlere baktım, doğrusu yaklaşık 140 bin imiş. (29 Aralık)

Bülent Akarcalı: Pazar ekinde beş, Kelebek’te üç röportaj vardı. Bir gazete 11 sayfasını sekiz röportaja ayırıyorsa bunun sorgulanması gerekmez mi? Hürriyet yüzbinlerce okurunun şarkıcı-türkücü-aktör dışındaki konularla ilgilenmediğini mi sanıyor? Haber gazetesi olduğunu unuttu mu? (25 Aralık)

Önder Güzel/Yaman Olgaç/Özer Aktan: Levent Kırca’nın bir parodisi vardı. Darbe yapıp kanala el koyacakken zırt pırt araya giren reklamlar yüzünden darbeden vazgeçiyordu. Bu nedir arkadaş, internet sitenizde bir defa tıklayınca en az 2-3 reklam, kimi tam sayfa kimi üstten aşağı iniyor, illallah ettik. Lütfen bunu ilgililere iletin.

Emre Erkut: Radikal Kitap Eki’nde “Çok satanlar” bölümünde sınıflandırma hatası yapılmış. Fatih Portakal’ın kitabı “Edebiyat” listesinde, Cervantes’in Don Kişot’u ise “Edebiyat dışı” listesinde! (30 Aralık)

Yücel Karaca: Teknologweb adlı sitemden kopyaladığınız içeriği noktasına, virgülüne kadar aynı şekilde sitenizde yayınlıyorsunuz. Kaynak göstermeniz yetmez. “KYK Wifi doğrulama sayfası” başlıklı içeriği kaldırın ya da kaynak aldığınız siteme aktif link verin.

Cafer Elitog: Seyahat ekinin 12. sayfasında “Kar yağışını en güzel izleyebileceğiniz 10 yer” başlığı altındaki 1 numaralı fotoğraftaki yer Bolu Gölcük olmasına rağmen, Abant Bolu diye yazılmış. (18 Aralık)

Z. Murat Taşkın: Halep ile ilgili haberde hem de ilk sayfada “rejim yanlısı yabancı teröristler” söylemi vardı. Dünyanın hiçbir yerinde rejim destekçilerine, devlet destekçilerine ‘terörist’ söylemi kullanılmaz. (17 Aralık)

Mustafa Ercan: Hürriyet ailesine çok teşekkür ederim. Ciddi bir çizgi roman hayranı olarak Teksas-Tommiks-Tombraks ve Mandrake dergilerinin biz okurlara sunulması beni çok mutlu etti. Lütfen devamını eksik etmeyin.

Vedat Veleli: İnternette “Noel Baba’nın başına silah dayadılar” haberinde “... Noel’in Türkiye’de de kutlanmasına esprili bir dille yaklaşan efeler, meydana getirdikleri Noel Baba’yı darp etti” yazılmış. ‘Esprili dille’ tanımlaması en basit haliyle nefret söylemine prim vermektir. Hiç yakıştıramadım. (29 Aralık)

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları