Top
15/11/2016

Yaşlı bir köpeğin son bakışı nasıldır

 

n

Türkçe “Ceviz” anlamına geliyordu.

n

 

n

18 yıl boyunca kim bilir kaç kere bu plaja gelmiş, kumlarda koşmuş, denize doğru yürümüş, dalgalar ayağına vurduğunda hafifçe geri çekilmiş, sonra yine suya doğru hamle yapmıştı.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Bu defa durum farklıydı.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Plaja, her zamanki gibi arabanın kapısı açıldığında atlayıp koşarak değil, bir battaniyeye sarılı olarak sahibinin kucağında gelmişti.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Ayakları kuma değdiğinde üç-beş saniye ayakta durmaya çalıştı.

n

 

n

Yapamadı. Gövdesinin üzerine çöktü.

n

 

n

Walnut’ın ayakta duracak mecali yoktu.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Etrafında koşan onlarca köpeği zar zor fark etti.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Son defa denize baktı, sonra başını yavaşça kuma bıraktı.

n

 

n

Bu defa buradan evine gidemeyecekti.

n

 

n

* * * 

n

 

n

18 yaşında bir İngiliz tazısıydı.

n

 

n

Sahibi Londra’ya yakın bir sahil kasabası olan Newquay’da yaşıyordu.

n

 

n

18 yıl boyunca onu hiç yanından ayırmamış, Londra’ya giderken bile hep yanına almıştı.

n

 

n

Bu yüzden kız arkadaşlarının şikâyetlerine katlanmak zorunda kalmıştı.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Walnut çok yaşlı ve çok hastaydı.

n

 

n

Çok acı çekiyordu ve veterinerler, bu acılarına son vermek için onu uyutmaktan başka çare görmemişlerdi.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Sahibi için dünyanın en zor kararıydı.

n

 

n

Ama Walnut yardımına yetişmişti.

n

 

n

Sahibi, “köpek bakışını”nın ne olduğunu bir kere daha anlamıştı.

n

 

n

“Tamam” diyordu Walnut...

n

 

n

“Buraya kadarmış... Hadi...”

n

 

n

* * * 

n

 

n

Sahibi geçen hafta kararını verdi.

n

 

n

Ama bir karar daha verdi.

n

 

n

Sahilde, en sevdiği plajda, birlikte son bir yürüyüş daha yapacaklardı.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Sosyal medyadan köpek sahiplerine seslenerek onları da bu son yürüyüşe davet etti.

n

 

n

İngiltere’nin dört bir tarafından cevap geldi.

n

 

n

Bazısı uzaktaydı. Kendileri gelemedi ama en güzel “Güle güle Walnut” mesajlarını gönderdi.

n

 

n

Bazısı ise köpeği ile birlikte oradaydı. O hüzünlü veda törenine tam zamanında gelmişlerdi.

n

 

n

* * * 

n

 

n

Geçen cumartesi işte o plajda 150’ye yakın insan, köpekleriyle toplandı.

n

 

n

Walnut patilerini son defa plajın kumlarına koydu. Kalan son mecali ve son köpek bakışı ile sahibine baktı.

n

 

n

Gözlerini kapattı.

n

 

n

Gitme vakti gelmişti...

n

 

n

Sahibi onu yeniden kucağına aldı... Battaniyesine sardı.

n

 

n

Kliniğe doğru yola çıktılar.

n

 

n

Hürriyet

n

 

n

* * * 

n

 

n

Sahibi, veda yürüyüşüne gelen ve gelmeyenlere bir mesaj attı. Walnut’ın acılarının dindiğini söyledi.

n

 

n

Bir de şunu söyledi:

n

 

n

“Benim kollarımda ve çok çabuk uyudu...”

n

 

n

* * * 

n

 

n

NOT: Walnut’ın hikâyesini geçen pazar günü İngiliz Daily Telegraph gazetesinde okudum.

n

 

n

SABAH GENEL YAYIN YÖNETMENİ’NE ÇOK KÖTÜ BİR HABERİM VAR

n

 

n


SABAH Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’a bir sorum var:

n

“Pembe mayo sumocuyu bozar mı bozmaz mı...”

n

 

n

İkinci sorum da şu: “İnce ve fit sumocu olur mu...”

n

 

n

Niye soruyorum onu da anlatayım.

n

 

n

Sunday Times gazetesine göre Japonya’da sumo kültüründe radikal bir değişim yaşanıyormuş.

n

 

n

Yeni nesil sumocular bu güreş sanatının kesin kurallarını ve dini şifrelerini hızla terk ediyorlarmış.

n

 

n

Mesela “Sumo prensi” olarak bilinen, Tokyo Nihon Üniversitesi mezunu 24 yaşındaki Etudo Shota, geleneksel “minder ismi” kullanmayı reddedip kendi gerçek adıyla güreşiyormuş.

n

 

n

Ama asıl isyanı Ura Kazuki başlatmış.

n

 

n

Sumocuların minderde giydikleri geleneksel siyah mayoyu atıp yerine pembe mayo giyiyormuş.

n

 

n

Ve bu minder isyanı büyüyormuş.

n

 

n

Sumocuların evleninceye kadar cinsel ilişkide bulunmaları yasakmış ama yeni sumo nesli bu katı geleneği takmıyor, kızlarla geziyormuş. Kızların hoşuna gitmek için tabii daha ince ve fit görünmeye başlamışlar.

n

 

n

Şimdi diyeceksiniz bütün bunların Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeniyle ne ilgisi var.

n

 

n

Var...

n

 

n

Çünkü Erdal Şafak çok iyi bir sumo uzmanı ve tutkunudur.

n

 

n

O yüzden ona soruyorum.

n

 

n

Ne dersin Erdal... Pembe mayo sumocuyu bozmaz mı...

n

 

n

Hürriyet

n

 

n


DOLUNAYI MI ‘YAKIN AY’I MI GÖRME ŞANSIMIZ FAZLA

n

 

n

DÜN sabaha karşı Ay, Dünya’ya eh yakın mesafedeydi.

n

 

n

Tamı tamına, Dünya’nın merkezinden 356.508 km uzaktaydı.

n

 

n

Ama en güzeli, ‘yakın ay’, dolunaya rastladı.

n

 

n

Buna “supermoon” deniyor.

n

 

n

‘Süper ay’ yani...

n

 

n

Şimdi ilginç bir soru...

n

 

n

Bir insanın, ‘yakın ay’ı görme şansı mı daha fazla, yoksa dolunayı mı...

n

 

n

Mantıksız bir soru değil mi...

n

 

n

Dolunay her ay, öteki 68 yıl önce...

n

 

n

Dün çok ilginç bir yazı okudum.

n

 

n

Dolunay dediğimiz olay aslında çok kısa bir anmış...

n

 

n

Yani bir insan gözünün o anı yakalayabilmesi ihtimali çok düşükmüş.

n

 

n

‘Yakın ay’ ise çok uzun aralıkla bir kere geliyor, ama gökyüzü bulutlu değilse, görme şansımız, tam dolunay anını yakalamaktan daha fazla.

n

 

n

PERİGEE

n

 

n

- Ay’ın, Dünya’ya en yakın geldiği ana “perigee” deniyor.

n

 

n

- En uzak olduğu an ise 405 bin km uzakta. Ona da “apogee” deniyor.

n

 

n

- Dün gece Ay’ı, normal zamandan yüzde 14 daha büyük gördük.

n

 

n

- Üstelik yüzde 30 daha parlaktı.

n

 

n

ÜÇ ‘PERİGEE’Lİ BİR FANİ OLABİLİR MİYİM

n

 

n

AY, Dünya’ya bu kadar en son 68 yıl önce, tam günüyle 26 Ocak 1948’de yaklaşmış.

n

 

n

Ben o gün 10 aylık bir çocukmuşum. Bu da beni şanslı yapıyor.

n

 

n

Hayatım boyunca 2 perigee (yakın ay) yakalamışım.

n

 

n

Peki bir üçüncüyü görebilir miyim?

n

 

n

Bundan sonraki olayı 2034’te...

n

 

n

Yani 18 yıl sonra...

n

 

n

87 yaşıma kadar yaşarsam...

n

 

n

“Üç perigee yıldızlı” bir fani olacağım...

n

 

n

 

n

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp