Top
12/06/2019

Bu '16 Haziran ruhu' B-747'ye de gelir mi

Seçim için belediye başkan adaylarıyla konuşma planım yoktu...
Ancak çok ilginçtir AK Parti’nin 3 büyük metropolünün üç adayından benimle mülakat teklifi geldi...

***

Beklemediğim bir şeydi ve itiraf edeyim sevindim...
Çünkü epey bir süredir AK Parti kanadından bizlerle konuşma niyeti belli edilmiyordu.
Neticede Ankara adayı Mehmet Özhaseki, İstanbul adayı Binali Yıldırım ve İzmir adayı Nihat Zeybekci ile konuştum.
Güzel fotoğraflar çektirdik... Ve o söyleşilerin hepsi de ses getirdi.

***

İstanbul seçiminin tekrarlanma kararından sonra Binali Yıldırım doğrusu hepimizi şaşırtan bir stratejik atak yaptı.
Beni şaşırtan onun Ekrem İmamoğlu ile televizyon tartışmasına çıkma kararından çok, tartışmanın moderatörü olarak Uğur Dündar’ı teklif etmesi oldu.
Bence çok doğru bir iş yaptı...

***

Uğur Dündar 40 yıldan fazla süredir arkadaşım.
Bizim neslimizde gazeteciliğe prestij katan isimlerdendir.
O tartışmayı gerçekten çok iyi ve tarafsız yapacağına emindim.
Keza İsmail Küçükkaya... Çok iyi arkadaşımdır ve o da bizden sonraki nesil gazeteciliğine prestji getiren gazetecilerdendir...
Onun da bu işi çok iyi yapacağına eminim.

***

Binali Yıldırım bu kararı ile iktidar-medya ilişkileri bakımından bir paradigmayı kırdı.
AK Partililer bugüne kadar neredeyse sadece kendilerini destekleyen medyanın temsilcileri ile konuşuyordu.
Ne yazık ki orada da bir yanlışlık yaptılar.
İktidara yakın mutedil, prestijli gazetecilerden çok, militan mertebesine inmiş gazetecileri tercih ettiler.
Açıkçası onlar da çok kötü bir sınav verdiler...

***

Yıldırım işte bu kısırdöngüyü kırdı.
Çünkü yine o iktidar gazetecilerinden biriyle çıkmayı tercih etseydi şu olacaktı.
O gazeteciler bugüne kadar yaptıkları gibi, kendisini pozitif sorularla yüceltmeye çalışacak, İmamoğlu’nu ise son günlerde iyice pespayeleşen dedikodularla yıpratmaya çalışacaklardı.
Bu da tartışmanın itibarını düşürecek ve İmamoğlu’nun mağduriyet görüntüsü iyice perçinlenecekti.
Evet muhtemel senaryo buydu ve Yıldırım işte bu kısırdöngüyü kırdı.

***

Yıllardır söylüyorum...
İtibarlı bir medya hem iktidarın hem muhalefetin lehinedir.
O nedenle bir gazeteci olarak merakla bekliyorum...
Acaba bu, sadece Binali Yıldırım’ın şahsına ait bir gelişme olarak mı kalacak...
Yoksa önümüzdeki dönem iktidarın yeni medya anlayışına da ışık tutacak mı...

***

Yani şunu demek istiyorum.
Acaba 16 Temmuz’da yapılacak bu tartışmanın yarattığı yeni ruh, Cumhurbaşkanı’nın B-747 devlet uçağına da yansıyacak mı yansımayacak mı...
O kabinde de yeni gazeteci profilleri görecek miyiz...

Maraza çıkarmak isteyen  bir vali, VIP meraklısı işgüzar CHP milletvekili

ORDU olayı ile ilgili şahsi görüşüm şudur:
(*) BİR: Olayın kesinlikle “VIP’ten kimlerin geçme hakkı vardır kimlerin yoktur” gibi kanuni bir prosedürle ilgisi yok.
***
(*) İKİ: Gazetecilik mesleğim boyunca her partiden siyasetçi ile birlikte birçok Anadolu şehrine gittim.
Bu şehirlerde her partinin yöneticileri ve taraftarları gelen siyasetçiyi karşılamak için aprona kadar, uçağın kapısına kadar gider.
Hemen hepsi VIP salonlarından geçer.
Ve valiler de genellikle bu işe müdahale etmez, engel olmaya çalışmaz.
Nitekim Trabzon’da böyle olmuş ve vali müdahale etmemiş.
***
(*) ÜÇ: Bu olayda belli ki Ordu Valisi ya bir yerlere yaranmak amacıyla biraz “maraza çıkarma” gayreti içine girmiş. Ya da bir yerden veya kişiden “maraza çıkarması” için talimat almış.
***
(*) DÖRT: Tabii bir de olayın karşı tarafı var.
VIP’ten geçmeyi matah zanneden işgüzar bir CHP milletvekilinin olayın bu hale gelmesine katkısı büyük olmuş.
Onun işgüzarlığı İmamoğlu’na fatura ediliyor.
***
(*) BEŞ: İmamoğlu da başta biraz öfkelenmiş. Ama sonradan kendini toparlayıp bariz şekilde olayı yatıştırma çabasına girmiş.
***
(*) ALTI: Görüntülerde İmamoğlu’nun “Hiç mesele değil, öteki taraftan geçelim” dediği bariz şekilde görülüyor.
Bence vatandaşın kullandığı normal taraftan geçmek İmamoğlu’na daha çok yakışıyor.
Bunu VIP meraklısı CHP milletvekillerinin de bilmesinde yarar var.
Bu 16 Haziran ruhu B-747ye de gelir mi
‘Uçan memeliler’ sevişmeyi yürüyenlerden çok seviyor

GEÇEN hafta benim Las Vegas’a geldiğim gün, bir bilimsel araştırma ekibi Nevada Çölü’ndeki “kanyon yarasaları”nın arasına girmiş.
Yaptıkları araştırmanın ilk sonuçları dün buranın yerel gazetesi Las Vegas Review-Journal’de yayınlandı.
***
İlk ilginç sonuç şu:
(*) Dünyada uçabilen tek memeli olan yarasalar çiftleşmeyi bizden çok seviyorlar.
(*) Araştırmacılar 532 yarasayı inceleme ve kayda geçirme imkânı bulmuşlar.
(*) Bu 532 yarasanın üçte ikisi dişiymiş.
(*) Bunların 191’i hamileymiş.
(*) 41’i de kısa süre önce doğum yapmış.
***
Bir ilginç sonuç da şu...
(*) Dişi yarasalar hamileyken de rahatça uçabiliyor.

Yeni doğan yarasa bebeği ne ağırlıkta

YARASA araştırmasının en ilginç sonuçlarından biri de şu:
(*) Bir yarasa annesinin dörtte biri ağırlıkta doğuyormuş...
Karşılaştırma yapabilmeniz için şöyle bir örnek vereyim.
Mesela 60 kiloluk bir kadının 15 kiloluk bir bebek doğurması...
***
(*) Ayrıca yarasaların her birinin kendine ait bir GPS sistemi varmış.
Yani konum belirleme sistemi.
Buna “ekolokasyon” deniyor.
Yani ses gönderip onun ne olduğunu belirleyen bir sistem.
Ve her yarasının sadece kendine ait bir konum ve cisim belirleme radarı bulunuyormuş.

Şirketlerin COO’larını kovma zamanı geldi mi

UBER’in bir ay önce atanan yeni CEO’su Dara Khosrowshahi geçen cuma günü çalışanları toplayıp onlara şu haberi vermiş:
“Arkadaşlar bugünden itibaren şirketin COO’luk pozisyonunu kaldırıyorum. O işi de ben yapacağım”.
***
COO, “chief operating officer” kelimelerinin kısaltılmışı.
Bazıları Türkçeye “Operasyonlardan sorumlu başkan yardımcısı” olarak çeviriyor.
Şirketin günlük operasyonlarını, tedarik, üretim ve lojistik süreçlerinin tamamını yönetir.
CEO’nun yokluğunda ona vekâlet eder.
***
Bazıları bunun için COO yerine eski deyim olan “genel müdür” kavramını kullanmaya devam eder.
Yani özetlersek, UBER’in yeni CEO’su şirketin genel müdürlük koltuğunu kaldırmış, orada oturan kişiyi de kovmuş.
***
COO’lar döneminin sonu mu geliyor...
Ve onu CEO’lar dönemi mi izleyecek...
***
Yani iş dünyası da “başkanlık sistemi”ne mi dönüyor...

Dövmeli kadın yönetmen bu yüzden ayrılmıştı

UBER’in İran kökenli CEO’su aynı zamanda New York Times’ın da yönetim kurulu üyesi.
Bugünlerde o gazetenin ilk kadın yönetmeni Jill Abramson’un “Merchants of Truth” (Gerçek Tacirleri) adlı kitabını okuyorum.
Jill Abramson, genel yayın yönetmenliğinden kovulmasını (bu tabiri hiç sevmem ama kendisi böyle dediği için kullandım) işte bu COO’lar, CTO’lar (teknolojiden sorumlu başkan yardımcısı) ve CFO (finansmandan sorumlu başkan yardımcısı) ile yaptığı kavgalara bağlıyordu.
Demek ki UBER’in CEO’su bu tür kavgalara izin vermeyecek. Ama bu durum onu şirketin kurucuları ile kavga etmeye götürmez mi?
Benim bildiğim büyük patronlar, çok güçlenmiş yöneticilerden pek hazzetmezler.

ABD’nin dövmeli ilk  GYY’si, Türkiye’nin ilki

JILL Abramson, New York Times’ın sadece ilk kadın yönetmeni değil, aynı zamanda ilk dövmeli kadın genel yayın yönetmeniydi de...
Amerikan medyasının dövmeli ilk erkek yöneticisi ise Washington Post’un efsane genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’di.
Hani şu “Post” filminde, Watergate olayını patlatan gazeteci.
Ayıptır söylemesi Türk medyasının ilk dövmeli genel yayın yönetmeni de bendim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp