NE AKPnin zaferi...
Ne de, ben dahil, Başbakan Erdoğana kızanların hezimeti...
Seçim sonuçlarını önüme koyup ayrıntılarına girdikçe moralim düzeliyor, çok daha emin bir şekilde konuşuyorum.
Ortada ne birinin kesin zaferi, ne ötekinin kesin hezimeti var...
Türkiye açısından gerçekten büyük bir zafer var...
Bakın herkesin anlayacağı biçimde, tek tek, kelime kelime anlatayım...
* * *
Öyle bir seçim yaptık ki...
Bütün dünyanın dilini ısırması lazım.
Katılım oranı yüzde 90a yaklaştı...
Alın dünya haritasını karşınıza iyice bir bakın...
Amerika Birleşik Devletleri...
Halkının yarısından biraz fazlası sandığı gitti mi başarı sayılıyor.
Alın demokrasini beşiği Avrupayı, yüzde 60ları bulduğu zaman harika deniyor.
Bir de alın Mısırı...
Hani o Arap Baharı, o Rabia demokrasisini...
Söyleyin bakayım bana, Müslüman biraderimiz Mursiyi cumhurbaşkanlığına getiren seçimde halkın ne kadarı sandığa gitmişti?
Yüzde 30u...
Mursi ilk turda oyların yüzde kaçını almıştı?
Yüzde 24ünü...
Bugün Türkiyede CHP yüzde kaçını aldı?
Yüzde 27sini...
Türkiye halkı, tek çözüm yolunun demokrasi ve seçim sandığı olduğunu, yüzde 90 gibi olağanüstü bir katılımla bütün dünyaya ilan etti.
Geçen pazar gününün gerçek referundumu budur...
* * *
Geleyim ikinciye...
130 bin genç bu seçimde sandığın güvenliği için sapına kadar sivil bir gözetleme ordusu kurdu.
Seçimin üzerinden 3 gün geçti, bu insanlar hâlâ seçim kurullarının kapısında sandığın namusunu, atılan tek oya kadar korumaya çalışıyor.
Bu nedir biliyor musunuz?
Gezi gençliğinin demokrasiye olan bağlılığıdır.
Bu çocukların hiç biri hayatlarında darbe görmedi...
Ve bu tavırlarıyla bütün dünyaya şunu gösteriyorlar:
Bu ülke, ancak gerçek bir demokrasi ile yönetilebilir.
Ne askeri vesayetle, ne de ondan beter bir sivil vesayetle...
Açıkça söylüyorum...
Bu Türkiyeyi artık eskisi gibi yönetmek mümkün değil...
Tek yol, gerçek anlamda bir çoğulcu demokrasiyi benimsemektir...
* * *
Bu seçimde bir de gerçekten hezimete uğrayan işaret var.
Rabia işareti...
Başbakan Erdoğan artık rahat olsun...
Bu ülkede kimse onu sandık dışında bir yöntemle indirmeyi düşünmediğini ispat etti.
Ama şunu da bilsin.
Bu ülkeyi artık höt zötle yönetmek mümkün değil...
Yani önümüzdeki tehlike artık askeri darbe değil, sivil bir faşizm girişimi olabilir.
Şimdi Türkiyenin demokrasi yolunda halletmesi gereken son büyük mesele budur.
Sivil vesayeti de artık geçersiz hale getirmek...
Hepimizi bağlayacak iyi ve çağdaş bir anayasa yapmak, yıkılan devleti yeniden kurmak, enkaz haline gelen adaleti yeniden, elinde terazi olan, gözleri bağlanmış bir hukuk devletinin eline teslim etmek...
Ne zafer, ne hezimet...
Hepimiz rahat olalım...
Kimse kaybetmedi, hepimiz kazandık...
Ve artık kaybetmeyeceğiz...
Çünkü korkularımızı attık, konuşmaya başladık.
Düşük çene, demokrasinin en güzel halidir...
Çenemizin düşmesinin kıymetini bileceğiz, öğreteceğiz...
Arkadaşlar çok haklı medyada tasfiye şart
PAZARTESİ sabahından itibaren hükümet yanlısı gazetelerde tatlı bir telaş var.
Hemen hepsi istiklal savaşı kazanmış muzaffer komutanlar ağzıyla haykırıyorlar.
Medyada tasfiye şart...
Bir tanesi 6 gazetenin adını alt alta yazmış.
Hepsi hükümet yanlısı gazete...
Diyor ki, Bunlar dürüst gazetecilik yaptı, savaşı kazandı.
Ee geriye kalanlar?
Onlar da istiklal savaşında denize dökülmesi gereken gazeteler ve gazeteciler...
Yani tasfiye şart...
* * *
Bu gazeteleri ben de alt alta yazdım...
Sonra seçim sonuçlarını önüme koydum.
Haklılar...
Medyada tasfiye şart...
* * *
Başbakan Erdoğanın yerinde olsam, o arkadaşların alta alta yazdığı gazetelerin genel yayın yönetmenlerini ve köşe yazarlarını karşıma dizer ve güzel bir nutuk atardım.
Derdim ki:
Yahu arkadaş;
Ben sesim tamamen gidinceye kadar ölümüne bir seçim kampanyası yaptım.
Sandığa giden insanların yüzde 43ünün oyunu aldım.
Şimdi sizin gazetelerinizin gerçek satışlarını istedim. Rakamları alt alta koyup topladım.
Türkiyedeki gazete satışının yüzde 15i çıktı...
Arkadaş bu ne iştir?
Para dediyseniz, bütün işadamlarını arkanıza koydum.
Havuzdan bütün desteği attım.
Sizden kâr falan beklemedim.
Madem parti organı gibi çalışıyorsunuz, niye sizin oy oranınız da yüzde 43 değil...
* * *
Böyle derse haklı olmaz mı?
Ne yani, AKPye oy veren insanlar cahil mi?
Değil. Onlar da Türkiyenin okullarına gidiyor. Bütün Türkiye ile birlikte, onların gelir ve eğitim seviyeleri yükseliyor, onlar da ülkenin meseleleri ile en az öteki partilere oy veren insanlar kadar ilgili.
Acaba onlar mı gazete okumuyor?
Yoksa kendini medya kurtuluş savaşının muzaffer komutanı ilan eden bu arkadaşlar mı okutamıyor?
Ortada tuhaf bir durum var...
Onlar Yeni Türkiyeyi okuduklarını iddia ediyorlar.
Ama Türkiye onları okumuyor...
Büyük bir ihtimalle de öteki gazeteleri okuyor...
* * *
Evet seçim sonuçları bir kere daha ortaya koydu.
Medyada tasfiye şart...
AKP seçimden zaferle çıktığını iddia ediyor, ama onu destekleyen medya tirajda hezimete uğramış durumda...
Hürriyete bakıyorum... Seçim sırasında günlük net satışı 450 bini geçmiş...
İnternet sitesine her gün 2.5 milyon ayrı kişi girmiş...
Avrupanın en büyük internet haber sitesi haline gelmiş.
Seçim gecesi reytinglerine bakıyorum, Türkiye, Başbakan Erdoğanın balkon konuşmasını bile muhalif bir kanal olan Fox TVden izlemiş...
* * *
Niye acaba?
Cevabını söyleyeyim mi...
Ne tiraj, ne kârlılık, hiçbir başarı kriteri olmayan, iktidar bülteni gibi gazeteler çıkarırsanız, gazetecilik yapmayı bilemezseniz böyle olur...
Saydıkları gazetelerin hepsini alt alta yazıyorum.
Yarım Hürriyet etmiyor...
Söyleyin kabahat bizde mi.
Yoksa sizde mi...
Tasfiye edilmesi gerekenler, gazetelerini yüz binlerce sattıran bizler miyiz, yoksa, bir zamanların CHP yayın organı olan Ulus gazetesi kadar bile gazete sattıramayan sizler mi...
* * *
Bizim tarafta durum öyle değil...
Yaptığımız gazetelerin tirajı düşünce, patron haklı olarak yakamıza sarılıyor.
Yönettiğimiz gazeteler zarar ederse, patron yine haklı olarak yakamıza sarılıyor.
Sizlerse, havuzlar dolusu parayı telef ediyorsunuz, üç-beş gazete satıyorsunuz, ne tiraj hesabını ne batırılan paranın hesabını soran var...
Yani çeşmeleriniz akarken durumunuzun kıymetini bilin, hayatın tadını çıkarın...
Tasfiye lafını da ağzınıza almayın...
Sonra biri çıkar, Hakikaten tasfiye şart der...
Gazetelerinizin başına, köşelerine bilen insanları getirmeye kalkar...
Maazallah...
Tasfiye başlar...