Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı dün yurt dışında yaptığı sunumun bir özetini iç kamuoyuna da sundu.
Özet olarak; Hükümetin karşı çıktığı Merkez Bankasının mevcut sıkı para politikası uygulamasını savunmaya devam ediyor.Sıkı para politikası duruşunun, alınan makro ihtiyati önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle tüketici kredilerinin büyüme hızındaki yavaşlamanın sürdüğünü belirterek, enflasyonda tepe noktanın Mayıs ayında gözleneceği tahminini tekrarlıyor İhracat büyümeyi desteklerken yurt içi talebin ivme kaybedeceğinin öngörüldüğünü, 2014 yılında cari işlemler açığında belirgin bir iyileşme gözlenebileceğini savunmaya devam ediyor. Bir başka açıdan; Haziran başında çıkacak Mayıs ayı enflasyonunun tepe nokta olacağını, o zamana kadar faiz indiriminin yerinde olmayacağını söylemeye çalışıyor. Kısacası; Merkez Bankası yönetimi ekonomik istikrarı koruyabilmek için Başbakanın da fazla tepkisini çekmeden durumu idare etmeye çalışıyor. Ancak önümüzdeki aylarda durum Başkan Başçının umut ettiği gibi olmayabilir.
Merkez ne kadar frene basıp dengeleri tutmaya çalışsa da Hükümetin popülist harcamaları artırıcı, içtalebi körükleyici kararlarının devam ettiğini unutmamak gerekir. Örneğin bankaların kredi artış hızında bir yavaşlama var ama kamu bankalarının bu eğilime uymadığı, kamu bankaları kredilerindeki artış hızının devam ettiği gözleniyor. Bunun nedeni açık; Hükümet kamu bankalarına kredileri artırıp piyasaları canlı tutma talimatı veriyor da, onun için. Sektördeki uzmanlar, özellikle yabancı bankaların risk algısı arttığı gerekçesiyle mevcut firma kredilerini çevirmede çok çekingen davrandıklarını, yabancı banka kredilerinde azalma olduğunu söylüyorlar. Buradan doğan boşluğu ise kamu bankalarının doldurduğu belirtiliyor.
Dolayısıyla banka kredileri kanalıyla piyasaları yavaşlatma kararı, istendiği gibi sonuç vermiyor. Ağustosta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler nedeniyle, Hükümetin kredi hacminde fazla daralmaya bundan sonra da izin vermesi beklenmiyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekibi yavaşlatmaya çalışsa da, belli ki kamu bankaları daha fazla devreye sokulup piyasalarda bir sıkıntı havası verilmemesine, bundan sonra da önem verilecek.
Bence Maliye Bakanlığının geçen hafta kod düzenlemesi adıyla sunduğu düzenleme de naylon fatura affı olarak kabul edilebilir. Tüm bunlar popülist kararlar ve ileride olumsuz sonuçlarının görülmesi kaçınılmaz olan kararlar.
IMF İÇİN HAZİNE GARANTİSİ SAVUNMASI
Bence Hazine garantileri için çıkarılan yönetmelik de tam bir popülist karar. Bu yolla büyük altyapı projeleri için müteahhitlerin daha ucuz kaynak bulmaları sağlanacak, bu yolla ekonomideki canlanma körüklenecek. Bu arada Hazine Müsteşarlığı dün sürpriz bir açıklama yapıp çıkarılan düzenlemeye açıklık getirmeye çalıştı. Açıklamada, eleştirilen hususlara yer verilmeyip, KİTler ve mahalli idarelerin borçlanmalarının kapsama girmediği söyleniyor, ki bu zaten söz konusu değildi. Ayrıca mevcut projelere verilecek garantiden söz edilmeyip bu yıl 3 milyar dolarlık garantiyle sınırlama getirildiği belirtiliyor. Hazine ticari sır gerekçesiyle garantilerin açıklanmayışına da kılıf bulmaya çalışıyor.
Geçen hafta, kapsamı genişleyen hazine garantisine gelen yoğun eleştirilere bir yanıt verilmedi de, dün neden yanıt yazılıp, hazine mevcut pozisyonu savundu?
Bence IMF Heyetinin Ankarada devam eden temaslarının bu açıklamada etkisi büyük. Belli ki IMFin bu konudaki eleştirilerine karşı bir savunma yapılıyor...
Ancak Babacan da biliyor ki; bu popülist kararlar başımıza çok iş açacak.