STANDARD and Poorsun (S&P) geçen haftaki görünümü negatife çevirme kararı, iç piyasalarda fazla yankı bulmadı.
Bence bunun en önemli nedeni piyasaların zaten ciddi biçimde düşmüş olması ve kötü haberi algılamak istemediği bir dönemde bulunması idi. Yoksa bu karar ciddi bir sinyal niteliği taşıyordu.
Piyasa oyuncuları bu görünüm değişikliğinin, diğer rating şirketleri tarafından devam ettirilmesi halinde sonuç doğuracağını söylediler. Bu arada OECDnin kara listesi gündeme geldi ama yapılan açıklamayla bu korku da giderildi.
Tam işler düzeliyor derken bu kez ABD Merkez Bankası FEDin raporu ortaya çıktı. Bu tür raporlarına alışık olmadığımız FED, 15 gelişmekte olan ülkenin durumunu değerlendirip, kırılgan ülkeler sıralaması yapmış. FEDin Türkiyeye en kırılgan ülkeler listesinin başında yer vermesi, piyasalar için sürpriz oldu. Buna rağmen piyasaların yine tepki vermediğini söyleyebiliriz. Bunun nedeni ise hem kötü habere karşı piyasaların duyarsızlığının devam etmesi, hem de FEDin bu tür raporlarına piyasaların alışık olmaması olabilir.
FED bunu neden yaptı derseniz; G-20 başta olmak üzere, aldığı kararlarla gelişmekte olan ülkeleri zor durumda bıraktığı iddiaları var ve FED yaptığı değerlendirme ile tabloya açıklık kazandırıyor. FEDin yeni Başkanı Yellen, bu konudaki sorular üzerine Biz ABDden sorumluyuz türü bir açıklama yapmış. Ancak yine de FEDin üzerinde tüm dünya ekonomisinin yükü olduğu açık.
Özetle FED diyor ki; gelişmekte olan ülkeler kendi yaptıkları hatalar nedeniyle zor durumda kalabiliyorlar. Kimisi yeni politikalara daha iyi uyum sağladı, kimisi ise beceremediği için daha kırılgan hale geldi demeye çalışıyor.
Türkiye incelenen 15 gelişmekte olan ülke arasında en kırılgan ülke olurken, Türkiyeyi Brezilya ve Hindistan izliyor. Yapılan kırılganlık endeksinde cari denge ve döviz rezervleri başta olmak üzere altı faktör kullanılmış. FEDin analizine göre paralarında en büyük değer kaybını ve kamu borçlanmasında en yüksek faizi bu en kırılgan ülkeler görüyorlar.
AYNAYA BAKINCA GÖRÜLENLER
FEDin raporunda yeni durumun niye kendilerini olumsuz etkilediğini değerlendirirken, bu ülke yöneticilerinin aynaya bakmaları istenmiş.
Aynaya bakması istedikleri ülkelerin başında da dolayısıyla Türkiye geliyor.
Örneğin Çinin küresel iklime önlem alarak girdiği ve en az kırılgan ülke olduğu söyleniyor.
Raporda parasal, mali ve yapısal reformların uygulanmasında sürekli ilerleme sağlanması gerektiği belirtilirken, küresel yatırımcıların hangi ülkelerin temel kırılganlıkları azaltmak için önlemler aldığını yakından izlediği kaydedildi.
Bu arada İsviçreli yatırım bankası UBS de Türkiyede yaşanacak olası bir krizin Asya krizi gibi küresel ekonomiyi etkileyip etkilemeyeceğini sorguluyormuş.
Tüm bunların, her ne kadar piyasa satın almamış olsa da, ileriye dönük kötü işaretler olduğu açık. Ama hep uyardığımız gibi; ne yaptıysak kendimiz yaptık. Aynaya baktığımızda zamanında cari açığı azaltacak yapısal tedbirleri almadığımız gibi, krizi kötü yönettiğimiz, Hükümet baskısıyla Merkezin faiz artışının geciktiği, boşuna rezerv tüketildiği görülür.
Gelinen noktada artık Merkezin Hükümeti dinlemeyi bırakıp, gerekli önlemleri hiç gecikmeden almaya devam etmesi gerekiyor. Bu yeter mi, göreceğiz..
Özetle; küresel ekonomideki değişime karşı içeride siyasi kriz çıkaran, reformları zamanında yapmayan, faiz kompleksi nedeniyle Merkezin parasal önlem almasında geciktiren, demokrasiyi gerileten Hükümet var. Aynadaki görüntü çok net; kötü yönetim.