Top
27/02/2024

99’daki o canlı yayını unutamam

Aslında siyasi partilerin adayları geçmişte bir araya gelip gazetecilerin sorularını yanıtlardı.Size bir anımı aktarayım; 99 yılı yerel seçimlerden bir ay öncesiydi.Bir önceki seçimde Recep Tayyip Erdoğan ezberleri bozmuş ve İstanbul’da zorlu rakiplerini geride bırakarak İstanbul Belediye Başkanı seçilmişti.6 Aralık 1997'de Siirt'te düzenlenen bir açık hava toplantısı sırasında topluluğa yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler sebebiyle halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle kendisine açılan dava sonucunda 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.Demokrasimiz adına yanlış kararlardan biriydi ve Erdoğan başkanlığı Ali Talip Özdemir’e devretmek zorunda kalmıştı.Dikkatler İstanbul seçimlerindeydi ama inanın İzmir seçimleri de çok ilgi çekiyordu.Çünkü bugüne kadar görülmemiş bir rekabet yaşanıyordu İzmir’de…Özel televizyonlar 90’ların ortasında kurulmuş ve başkan adaylarıyla canlı yayınlar yapılıyor, aday bir arada soruları cevaplıyordu.Büyük Efes Oteli’nin balo salonunda NTV canlı yayın yapacaktı.Soru soracak gazetecilerden biri de bendim.Programın moderatörlüğünü Murat Birsel yapıyordu.O geceyi unutmam mümkün değil.Karşımızda İzmir’in eski Valisi ve Anavatan Partisi’nin adayı Kutlu Aktaş, görevde olan ve Doğru Yol Partisi’nin adayı Burhan Özfatura, CHP’nin adayı eski başkanlardan Yüksel Çakmur, MHP’nin adayı Melih İnan ve DSP’nin adayı Ahmet Piriştina vardı.Sormak istediklerimizi sorduk; adaylar konuştu, projelerini anlattılar, yapmak istediklerini sıraladılar.Harika bir canlı yayın oldu.Seçim oldu; sandıklar açıldı.DSP’nin adayı Ahmet Piriştina ANAP’ın adayı Kutlu Aktaş’a 10 puan fark atarak İzmir’in büyükşehir belediye başkanı olmuştu.Siyaset bir iddia işi…Bu buluşmaları önemsiyorum.Ama dediğim gibi eskisi gibi yan yana olsa ve canlı yayınlansa çok daha iyi olurdu.  Ne zaman ne bütçe yeter Sadece yaşadığım şehrin, bölgenin seçim kampanyalarını değil; bütün Türkiye’yi izlemeye çalışıyorum.Birkaç gözlemim var.Adaylar sayfalar dolusu projeler açıklıyorlar.Keşke hepsi yapılabilse…Ben yarısına bile razıyım.Çünkü kafamda hesap kitap yapıyorum; bu projelere ne merkezi bütçe yeter, ne de yerel kaynaklar…Anlıyorum; adaylar toplumun karşısına çıkarken aklındaki herşeyi anlatmak istiyorlar.Hayal ettikleri projeleri sıralıyorlar.Bir vatandaş olarak ikna olmak istiyorum.Bir gazeteci olarak da şunu öneriyorum.Her adayın öncelik sıralaması olmalı ve bunu vatandaşla paylaşmalı.Göreve gelir gelmez nelerden başlayacağını anlatmalı, daha hassas olacağı konu başlıklarını sıralamalı.Yoksa dediğim gibi ne zaman yeter, ne bütçe bunları yapmak için…  Siyasi jestleri özler olduk 30 küsur yıldır seçimleri izliyorum. Eskiden adaylar arasında ince espriler olur, atışmalar yaşanır; bu da kampanyaların renkli geçmesini sağlardı.Şimdi varsa yoksa eleştiri…Ya arkadaş; rakip de olsanız hiç mi bir teşekkür olmaz, hiç mi “Bu da doğrusu” denmez.Siyasi jestleri özledik.  Fransızlara kötü haber Dil öğrenme platformu Babbel'e göre Fransızca artık dünyanın en romantik aksanı değil.Babbel uzun yıllardır bir anket çalışması yapıyor.Öyle üç beş kişiyle değil.Dünya genelinde 15 bin kişiye bu soruluyor ve her seferinde Fransızca en seksi, en romantik dil seçiliyordu.Peki Fransızcayı kim tahttan indirdi?Söyleyeyim.İtalyanlar…Artık İtalyanca yeni dünyanın en romantik dili…Babbel dili öğretmeni Noël Wolf bunu şöyle açıklamış.“İtalyancanın çekiciliğine katkıda bulunabilecek bazı İtalyan özellikler var. İtalyanca konuşmada perdenin yükselişi ve alçalışı çekici bir müzikal gibi algılanıyor.”İngiliz İngilizcesi en kibar dil olarak seçilirken; Almanca “en doğrudan” dil olarak kabul ediliyor.Ben de bir francofon olarak hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp