Top
Ayşe Arman

Ayşe Arman

aarman@hurriyet.com.tr

11/02/2014

Siz bu evi çiftliğe mi çevireceksiniz?!

“Tavuk almaya karar verdik!” diyoruz...

Alya’yla ben...
En neşeli halimizle...
Sevgilime söylüyoruz...
Yüzündeki şaşkınlığı anlatamam!
Ormanda yaşama fikrini zaman içinde kabullendi ama nasıl desem, o bir “şehir insanı”...
Tavukla, kümesle işi olmaz!

BİR HOROZ, ÜÇ TAVUK VE ŞAHANE BİR KÜMES

“Ne tavuğu!” diyor panik içinde.
“Normal tavuk işte...” diyorum tatlı tatlı...
Öğrendim ben, ne diyeceksen tatlı tatlı diyorsun, gülümseyerek, agresif olmaya, ortalığı germeye gerek yok...
“Arkaya bir kümes yapalım diyoruz. Modern, medeni bir kümes. Güzel güzel yaşasınlar. Bir horoz, üç tavuk... Aile olurlar... Tavuk beslemek artık sadece köy yaşamına özgü bir ayrıcalık değil. Artık insanlar, şehirlerde de imkânları varsa tavuk besliyorlar. Biz şanslıyız, ormanın içindeyiz. Doğanın içinde, onlar da mutlu olur, biz de... Hem fena mı, serbest gezen tavuk yumurtası yeriz!”
Yüzünü görmeniz lazımdı.
Keşke bir fotoğraf makinesi alıp çekebilseydim!
Ay ben bu adamı çok seviyorum.
Ve onu şaşırtmaya bayılıyorum!
Ama tavuk konusunda ciddiyiz, şaka değil yani, bir kümesimiz ve gıdaklayan tavuklarımız olsun gerçekten istiyoruz...

KIRMIZI FULARLI BİR KUZU DA OLSA!

“Siz anne-kız ne planlar yaptınız yine? Her seyahat dönüşü yeni bir şeyle karşılaşıyorum. Siz, burayı çiftliğe mi çevirmek istiyorsunuz!”
“Hayır” diyorum, “Sadece tavuklar ve bir horoz... Sana hiçbir zararları olmayacak! Sadece sabahları üü-ürü-üüüüüü...”
Alya’yla kıkırdıyoruz.
Alya birden, “Ama baba, ben bir küçük kuzu da istiyorum!” diyor, “Hem doğum günüm...”
“Nasıl yani!” diyor.
“Kim istemez ki küçük bir kuzu? Asla kesmeyeceğiz ama... Benimle büyüyecek... Boynuna da kırmızı bir fular bağlarız, ben ona bakarım... O da evin arkasında olur...”
“Asla!” diyor, “Ben sizi biliyorum. Annen onu eve alır, üşüyor” diye...
“Ama baba, karda dışarıda nasıl kalsın!”
“Hayır kuzu yok! Annen, ‘Algısı açıldı, anlıyor’ demeye başlar, eve sokar. Sonra yazları, ‘Aman yalnız kalmasın!’ diye Bodrum’a götürmek ister... Biz bunların hepsini yaşadık. Hımmm, tavşan değil insan muamelesi gördü bu evde. Ben de hayvanları seviyorum ama bir yere kadar. Evde bir kuzuyla yaşamayı da kabul edemiyorum...”
Alya, en ince ve nazik haliyle...
“Tamam babacım, kuzu yok. Ama... Tavuklar???”
Kadın zekâsı böyle bir şey!
“Onu düşüneceğiz...” diyor sevgilim.
Razı olacak mı ne...
Derken... Tam ortalık yumuşamışken...

KORKMA KUZU YOK, İNEK YOK SADECE TAVUKLAR!

Alya, 9 yaşındaki bir çocukluk saflığıyla hata yapıyor, işin içine, inekleri ve domuzları da karıştırıyor.
“Bana kalsa, ben annemden bir inek de istemiştim. Okul kütüphanesinden aldığım bir kitapta, küçük domuzlar anlatılıyordu. O kadar şirindiler ki, onlardan da istemiştim...”
Sınırlarını bilemeyince böyle oluyor işte...
“Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz!”
“Hayıııır” diyorum. “Tabii ki inek olmaz! Çok zor... Daha büyük bir arazi lazım biliyorum. Ben zaten inek olmaz demiştim Alya’ya... Ama bizim, aileyi genişletmek istediğimiz kesin. Sen de ikna olursan, tavuklarla başlayalım diyoruz. İnek, domuz olmaz ama kuzu bana bir meydan okuma gibi gelmişti... O küçücük, pamuk gibi bembeyaz kuzuyu Alya’nın kucağında hayal etmiştim. Hani bir de kuzulara, koyunlara aptal yakıştırması yapılıyor ya, ben üzülüyorum. Sevilen her canlının algısının açıldığını düşünüyorum...”
“Bak gördün mü!” diyor sevgilim... “Bunu anlatmaya çalışıyorum... Annen yeni icatlar çıkaracak, o kuzuyu eve sokacak! Ona insan muamelesi yapacak...”
Daha önce elde ettiğimiz avantajı, kuzu yüzünden kaybetmeye başladığımızı görünce, panik içinde...
“Tamam” diyorum, “Korkma... Kuzu yok!”
“Kaplumbağa, tavşana, köpeğe tamam dedim. Ama kuzuya hayır! Diğerlerine de...” diyor sevgilim.
“Tavuklar peki????” diyor atlıyor Alya.
“Düşüneceğim... Beni beyaz koltuğumda yalnız bırakın şu maçı rahat rahat seyredeyim...”
Ve koltuğuna uzanıyor.
Biz anne-kız birbirimize bakıyoruz...
Kıh kıh kıh gülüyoruz...
Bu adamı çok sevdiğimize karar veriyoruz...
Ve koşarak üzerine atlıyoruuuz!!!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp