Top
Yılmaz Karakoyunlu

Yılmaz Karakoyunlu

ykarakoyunlu@htgazete.com.tr

09/04/2009

Obama gitti...

Obama gitti ve keşmekeş başladı...
Sokaklarda ne polis var, ne de herhangi bir güvenlik önlemi. Adam Öldürseler polis bulmanız mümkün olmayabilir.
Bu Obama'ya mahsus bir durum mu? Hayır!
Bu bizim artık Amerikalı ağırlama klasiğimiz olmuştur. Amerikalılar "bu kadar sert korumalı nezaketsiz ağırlama istemiyoruz" deseler bile, hemen karşı çıkıp, "Hayır biz bu usulden vazgeçmeyiz" deriz...
Obama Sultanahmet'e gitmiş... Tam 8 bin Türk polisi korumuş... Kanal 1 Muhabiri söylüyor: Bu resmi rakammış...
Biz bu ayıplı ve kişiliksiz güvenlik iddiasını "geleneksel misafirperverlik" adı altında halkımıza yutturuyoruz...
Sokaklardaki o sessizlik terörünü içine sindirebilmiş bir kişi yoktur.
*
TBMM iki ünlü avukatı misafir etti. Biri Yale'den, diğeri Harvard'dan...
Türk parlamentosunda konuşan ilk ABD Başkanı Bili Clinton idi. Eşi Hillary ve İki kızıyla gelmişti. Büyük ve tesirli bir heyecan fırtınası estirdi. Öyle ki Hillary ve kızları Bili Clinton'dan daha etkiliydi. Hele depremzede Onur'un burun okşaması kayda değer güzellikti.
Clinton 26 dakika konuştu.
Türkiye için öyle geniş ufuklar açan bir derinliği gündeme getirmedi. Ama irticalen yaptığı konuşma her safhada merak uyandıran heyecanla izlenmişti.
Obama da 26 dakika konuştu. Konuşması irticalen değildi. Bariz fark buydu. Tayyip Bey'in konuşmalarında kullandığı "prompter" denilen aleti kullandı. TBMM'de ilk prompter kullanıcısı oldu.
Obama Türklerin gönlünü almayı biliyordu. Abdülmecid'in gönderdiği şiirden söz etti, basketbol yıldızlarımız Mehmet ve Hidayet'i övdü... İsteseydi Orhan Pamuk'tan, Fazıl Say'dan da söz edebilirdi.
*
Mesleği avukatlık olan devlet başkanları misafir olduğu ülkenin parlamentolarında konuşurken kendilerini tahlil rüzgarına kaptırınlar. Ama hiçbir bir hüküm cümlesi verip sorumluluk üstlenmezler...
Obama mazeret beyan etmedi; ama bir sorumluluk da üstlenmedi...
Clinton'a gösterdiğimiz itibar, Obama'ya gösterdiğimizden çok farklı ve seviyeli idi. Cumhurbaşkanı Demirci, Clinton'a "Devlet Şeref Nişanı" takdim etmişti.
Abdullah Gül bu fırsatı kaçırdı...
Obama gitti...
Elde kala, kala bir Rasmussen kazığı kaldı...

En uzun saltanat

Osmanlıda en uzun saltanat süren kişi Kanuni Sultan Süleyman'dı...
46 yıl kimsenin gıkı çıkmadan imparatorluğu yönetti... Ondan sonra en uzun saltanatı süren kişi Mustafa Özbek'tir...
Tam 34 yıl kimsenin gıkını çıkarmasına fırsatı vermeden sendikayı yönetti...
*
Mustafa Özbek, Metal İŞ Sendikasının Genel Başkanı'ydı... Özbek, cerbezeli adamdı... Gürültülü konuşurdu... İstediği an muhatabının gözlerini yaşartır; istediği an kahkahaya boğardı...
Gündelik şikayeti onun kadar hızlı ve tesirli anlatan kişi zor bulunurdu.
Jestler ve mimiklerle salonları etkiler, konuşması bitince ayakta alkışlanırdı.
Sonra derin bir saygı koridorundan geçerek hemen salondan ayrılırdı.
Mustafa Özbek'in kendisine cevap veren konuşmacıyı dinlediği görülmemişti...
Kendisini ilk kez on sene önce MESS'in Marmaris'teki toplantısında dinledim.
Sakin sahillerde bir fırtına gibiydi. Gürlemediği tek cümjesi yoktu...
Üçüncü Milenyum öncesindeki parlak ufukların felsefesi tartışılıyordu... Eleştirmediği kişi ve kurum bırakmadı... Bir hicranın bağrını deler gibi konuşuyordu.
Göklere çıkardığı tek kişi Demirel'di.
Başbakandan başlayarak, Kocaeli'nde Ford fabrikasına yer tahsisine kadar her konuda gürledi... Ne hükümet bıraktı, ne muhalefet...
Hayretili ve sakin alkışlar arasında kürsüden indi ve salonu terk etti...
Marmaris sahillerinde sular serin ve lacivertti...
Aradan birkaç yıl geçti.
Kendisini bu kez, Kocaeli Ford fabrikasının açılışında dinledim...
Mehmet Özbek, kürsünün fırsatını iyi kullanan hatipti... En şiddetli lisan, en hiddetli ruh haliyle fırtınasını estirdi. Şeref konuğu eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'di...
"Milenyum Ufukları" toplantısında göklere çıkardığı Demirel'i en ağır lisan ile eleştiriyordu. Ne olup bittiğini kimse anlamadı...
Sonra kürsüden inip her zamanki gibi töreni terk etli... Eleştirilerine verilen cevapları hiç dinlemediği için, her dönmemde eleştirilerini hala geçerli sayan hoş bir iptilası vardı.
Son konuşmayı yapan Demirel nükteli bir hüküm cümlesi vermişti: Tarihin ibret levhasını seyretmek her faniye nasip olmaz... Biraz nezaket, biraz da sükunet gerekir" diyordu...
*
Özbek, yerini Pevluk Kavak'a bıraktı... Şimdi Ergenekon davasında yargılanıyor.
Mustafa Özbek vatanperverdir. Ulusunu ve ülkesini seven yiğitliği vardır.
Bütün dileklerin birleştiği nokta, en kısa sürede, en adil biçimde yargılanarak aklanmasıdır.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları