Top
29/07/2013

Gezi redux

ÜZERİNDE çok konuştuk, çok tartıştık, herkes diyeceğini dedi; bu yüzden Gezi Parkı'nı arkamızda bırakıp ileriye gidelim diyorum, ama bunu başarmak galiba mümkün olmayacak.
Perşembe akşamı Bodrum'a geldim ve cuma gecesi Cüneyt Özdemir'in 5N1K programına katıldım. Sonra Kale'den çıkıp eve doğru giderken belediye önünde Gezi için gösteri yapanlarla karşılaştım.
Ben temelde anal-retentif bir adam olduğum için hayatta her şeyin bir yeri ve zamanı olması gerektiğine inanırım. Bu yüzden bence, bir cuma akşamı saat 21.00'de Bodrum, Gezi için gösteri yapılmasına uygun değildir. Bodrum'da hiçbir günün gecesi buna uygun değidir, Bodrum'da saat 21.00'de insanın yapabileceği başka milyonlarca şey varken bunun yerine Gezi için protesto yapmak sağlıklı beyinlerin işi değildir.
Oradan geçerken "Bu işten galiba kurtuluş yok" diye düşündüm. Ama bana, Gezi olayına dönüş anlamına gelen bu yazıyı yazdıran o protesto değildi. Ahmet Kekeç'in beni hem üzen hem de şaşırtan yazısını okuyunca tartışmayı tekrardan açmalıyız dedim ve bu işe giriştim.
Ahmet Kekeç yazısında özetle "Gezi'den ancak ve sadece Kemalizm çıkar. Başka da bir şey çıkmaz... Üstelik içeriksiz, üslupsuz, kaba saba bir Kemalizm" demiş.
Gerçekten böyle mi Ahmet Kekeç kardeş? Sahiden başka hiçbir şey çıkmaz mı Gezi'den? Bunu söylemek orada bulunan gençlere de hakaret anlamına geliyor. Ben de üstüme alındım, çünkü oradaki gençlerin bir bölümüne başta ben de destek vermiştim. Özgeçmişini incelemedim, ama tanıdığım kadarıyla sanıyorum Ahmet Kekeç bu ülkede protesto geleneklerini iyi bilen, görmüş geçirmiş bir adam; kendimin de böyle olduğunu sanıyorum. O yüzden bizler o gençlerin büyükleri olarak onları bir kalemde tek bir kategoriye sokarsak, bazı iyi duyguları da bir kalemde harcamış oluruz.
Bu yüzden Gezi Parkı olayına bugün tekrar dönerek onlar hakkında ne düşündüğümü kendimi de anlatarak tekrardan söylemeliyim.
Ben siyaseti düşünmeye başladığım yıllarda Marksizmin sert ucu diyebilecek bir geleneğin içine girdim. Bu dünyada sayılı Marksist bilim öğreten bir üniversiteden mezun oldum. Gelenekleri teorisi/pratiği ile bilirim.
Bu yüzden Gezi olayları başlamadan önce duruma baktığımda, hem arkada durmakta olan parkın içinde piknik havasında oturan gençleri hem de ön planda devletle savaşmayı bekleyen ve isteyen grupları aynı anda çözümleyip anlamaya çalışıyordum. Öndeki grup için yapacak bir şey yoktu. Bizim gençliğimizde devleti nasıl yıkmak istiyorsak onların da Marksistler olarak istedikleri buydu; istedikleri en son şey Gezi'de barışçı bir çözüme ulaşılmasıydı. Arkadaki gençler ise bu duyguları paylaşmıyorlardı. Bir öğrencimin bana dediği gibi onların çoğu sadece "protesto etme hakları için protesto etmekteydiler". Tek tek hepsinin orada bulunma sebepleri farklı olabilirdi, ama toplam olarak orada gençler içlerindeki isyan duygularını döküyorlardı. Ve biraz anlayış biraz diyalogla bu grup kendi içinde barışıktı. Öndekilerle ise konuşmak imkânsız ve gereksizdi, onlar ideolojik doktrinle beyinlerini rasyonel diyaloğa kapamış sert militanlardı.
Ben kendi geçmişimden biliyorum, öndeki grup arkadakileri her an teslim alabilirdi. Uzlaşmayı düşünebilecek olanları gerekirse tehdit veya fiziksel saldırıyla önleyebilirlerdi. Onlar için Marksist ayaklanma hayalinin gerçekleşme zamanı gelmişti.
Arkadaki gençler arasında da Marksistler vardı ama onlar çok daha barışçı çok daha uzlaşmacıydılar. Deyim yerindeyse Marksizm'in çok daha romantik yorumundaydılar. Bir benzetme riskine girerek öndekilere 1917 devrimindeki Lenin yandaşları dersek arkadakilere ise 20'nci yüzyıl sonu İtalyan komünistleri diyebilirdik.
Ben o günlerde kendi içimde bu yorumu yaptığımdan hem Habertürk kanalında hem de gece boyunca Twitter'da neredeyse avazım çıktığı kadar bağırarak arkadakilere "Bitirin bu işi arkadaşlar" dedim, çünkü bitiremezlerse öndeki grubun oyuncağı olacaklar ve iş bir felakete doğru gidecekti. Nitekim gitti de...
Bu aşamaya gelinmeden çekilebilseydiler hem kendileri hem Türkiye hem de evet, iktidar büyük bir zafer kazanmış olacaktı.
Kendileri kazanacaktı, çünkü toplumdan önemli bir moral desteği almışken, sempatiler üzerlerindeyken işi bitirselerdi genç ama olgun, esprili, barışçı protestocular olarak tarihe geçeceklerdi. Türkiye ve iktidar da böylesine bir gösteriye izin verip bunu olgun bir şekilde sonuçlandıran bir Türkiye'nin gururunu yaşayacaktı.
Ama bu olgunluk gösterilemedi ve maalesef öndeki kararlı militanlar, süreci belirlemeye başladı ve sonunda hepimiz kaybettik.
Bu anlattığım manzaradan Kemalizm hiçbir şekliyle çıkmaz. Evet çıkarmaya çalışanlar olabilir, ama onlar hep varlardı, her olayı her gelişmeyi öyle yorumlayıp yaşayabilirler. Ama bizler oradaki gençlerin hepsine haksızlık etmeyelim, biraz daha anlamaya çalışalım ve kendimize dersler çıkaralım.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp