Top
28/07/2010

Miami Heat

POPÜLER kültürde suç âlemi denilince akla ilk gelen şehir New York olabilir. İkinci olarak, polisiye televizyon dizileri ve James Ellroy gibi suç dünyasıyla ilgili romanlar yazmış yazarlarıyla meşhur olan Los Angeles gelebilir.
Bu iki şehir, suç dünyasının olağan şüphelileridir. Fakat ben işlenilen suçlarının zenginliği ve acayipliğiyle beyaz Türklerin hayli kalabalık olarak bulundukları Miami'nin, popüler kültürel açıdan suçun asıl başkenti olduğunu düşünürüm.
Siz Ocean Drive'daki güzel insanların arasında vakit geçirirseniz, oradaki barlara ve lokantalara takılıp dönerseniz, bugün anlatacağım Miami hakında hiçbir nosyona sahip olmazsınız. Halbuki Miami'nin, Amerika'nın her yerinden tuhaf ve marjinal insanları kendisine çeken bir yapısı vardır. Havasının yumuşaklığı nedeniyle sokakları, yaşayan şehir içinde her türlü suçluyu da barındırır. Lokal gazeteleri bir süre devamlı okursanız, şehirde işlenen suçların yaratıcılığına ve çeşitliliğine şaşırabilirsiniz. Zaten bu özelliği nedeniyle "Miami Vice" adlı dizi yapılabilmiştir.
Bugün şehir hakkında polisiye döküm vermeyeceğim gayet tabii ki, ama popüler kültürde Miami algısı ve kişisel tarih anlatımlarımla bir Miami şehri portresini çıkarmak istiyorum.

MIAMI UÇUKLUĞU

ŞEHRİN uçuk düşünmeyi teşvik eden bir yanı da var. Yollarında, "Dikkat karşıdan karşıya timsah geçebilir" levhası bulunabilen bir şehirde her şeyin her an olmasını beklemek de mümkün tabii ki. Bir gazete haberinde, üst kattan aşağıya ses duyduğu için inen bir adamın mutfakta bir büyük timsahı gördüğü anlatılıyordu. Bu da tabii ki Carl Hiaasen gibi bir yazara komik malzeme verecek kadar zengin bir tuhaflık.

POLİSİYE ROMANDA MIAMI

S Angeles şehrini suçun başkenti olarak zihinlere sokan yazar James Ellroy'dur. Çocuk yaşında annesinin öldürülüşünü yaşamak zorunda kalan Ellroy, bu deneyimini "Siyah Dalya" romanında aktarmıştır. Aynı adlı filmi Türkiye'de hayli beğenildi, bunu da hatırlatmak istiyorum. Annesinin hatırası nedeniyle Los Angeles şehrinin suç dünyasına kafasını takmış olan Ellroy, "L.A. Confi-dential" gibi romanları nedeniyle kötü bir konuda da olsa şehrin tanıtımına çok yardımcı olmuştur. Miami'de ise Carl Hiaasen var. Bu yazar, şehre özgün suçlu tipinin komik yanlarını da ortaya çıkararak müthiş şehir biyografisi/romanları yazar. Şehirdeki çılgın marjinal tiplere uygun olarak onun suçluları hem karanlık hem de çok komiktirler. İşledikleri suçlar da daima fantastiktir. Bu şehrin gerçeğine de tamamen uygundur.

ELMORE LEONARD

Miami'yi anlatan bir başka büyük yazar da Elmore Leonard'dır. Şehrin dokusunda absürdlük olduğundan onun romanlarında da mizah çok kuvvetlidir. "Get Shorty" filmini mutlaka hatırlayacaksınız. O filmdeki ilginç karakterler, suç dünyası ve komik olaylar kadar Mi-ami'yi iyi anlatan başka film hatırlamıyorum.

KEŞKE CARL HİAASEN DE BURADA OLSAYDI

MIAMI yakınlarındaki Everglades bölgesinde gezerken yaşadığım bir olayı anlatmalıyım size. Everglades, dünyanın en tehlikeli hayvanlarıyla dolu olan bir büyük bataklık alandır. Özel motorlarla gezeceğiz orada. Yola çıkmadan bizi, "Sakın suya elinizi yaklaştırmayın" diye uyardılar
Çünkü bataklık, dev boyutlu timsahlarla kaynıyordu. Yola çıktık, şişman bir taşralı Amerikalı, hamburger tuttuğu elini suya yaklaştırdı, öylesine duruyor. Ben işte tam o esnada, "Keşke Carl Hiaasen burada olsaydı, bundan iyi bir malzeme çıkacağa benziyor" diye düşündüm. Çünkü bir süre sonra adamın kolunu bir timsah yiyecekti, sonra kendisini tutamayarak adamın tümünü yutacaktı. Bu, aynı zamanda absürd olduğundan çok da komik olacaktı. Neyse, bir şey olmadı ama adam karaya çıktığımızda timsahların kendi boyları kadar havaya ve öne sıçrayabildiklerini öğrenince az daha korkudan bayılıyordu.

BASKETBOL SEVERLER

EĞER basketbol tutkunuz varsa, NBA'yi takip ediyorsanız bu sezon "Miami Heat" takımını çok yakından izlemeniz gerekecek. Miami Heat, bu yıl yaptığı olağanüstü transferlerle müthiş bir takım oldu ve şampiyon olacağına kesin gözle bakılıyor. Maçlarının da çok keyifli olacağını düşünüyorum.

KÖŞEYİ DÖNDÜM VE...

BEN Miami’ye ilk gittiğim zaman orada en fazla iki saat durmaya dayanabileceğimi sanıyordum. Nitekim şehrin arka sokakları tahmin ettiğim gibi çok karanlık ve tehlikeliydi. Ancak biraz denize doğru yürüdüm ve bir köşeyi döndüm, bir de ne göreyim: Dünyanın en güzel kızları, adamları önümden yürüyüp geçiyorlar. Burası meşhur “Ocean Drive” dı. Güzellik geçit resmi saatlerce sürdü. Kübalıların güzelinin gerçekten çok güzel olduğunu ilk defa o gece anladım.
Küba’ya gitme hayalim hâlâ canlıdır o geceden sonra. Miami denilince, Küba Domuzlar Körfezi işgalinin burada planlandığını, gizli ordunun orada oluşturulduğunu da unutmamak lazım. Bu gelenek nedeniyle aklına Küba’yı kurtarmayı takmış olan her türlü paramiliter örgütün de burada faaliyette olduğunu bilmek gerekiyor. Acayip bir biçimde bunların varlığı da şehre farklı bir gizemli güzellik katar.
Bu paramiliter örgütlerin Amerikan derin devleti içindeki rollerini de Los Angeles öyküleriyle meşhur olan James Ellroy yazmıştır. Başkan Kennedy’nin öldürülüşüne giden mafya-devlet işbirliği komplosunun bu şehirde kurulmaya başlandığını da bilmeniz gerekiyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp